Yemeyip içmeyip çocuklarımıza güzel davranışlar kazandırmak için uğraşıyor, araştırıyor, danışıyor; bu uğurda çoğu zaman konfor alanımızın dışına çıkmayı seve seve göze alıyoruz. Bu alışkanlıklardan en önemlisi, hiç şüphesiz kitap okuma sevgisi edinmek. Çocukluk çağında kitaplarla kurulan arkadaşlık elbette çok önemli; bununla birlikte, okuma sevgisini sadece çocukluk dönemine has bir durum gibi görmek, çoğumuzun içine düştüğü bir tuzak. Hangimiz “Ben senin yaşındayken günde yüz sayfa okurdum!” ya da “Biz derste, sıranın altından kitap okurduk!” gibi cümlelerle çocuğunu özendirmeye çalışmadı? Hadi onun yaşındayken yaptığımız şeyleri bir kenara bırakalım ve bugüne bakalım! Nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz?
Düştüysek Kalkarız
Belki büyüdük, yaş aldık, mezun olduk, göç ettik, hayatımız alt üst oldu, evlendik, ikinci üçüncü kariyerlere yelken açtık, düzenimiz bozuldu… Belki hâlâ pek çok belirsizlik var hayatlarımızda. Bunların hiçbiri kolay şeyler değildi, üstesinden gelmek bizden çok şey götürdü. İşte bütün bu zorlukların getirdiği stres ve kaygıyla baş etmede kitaplar en büyük destekçimiz olabilir. Yeni bir yaşama uyum sürecinde bir kurgunun, yani farklı bir dünyanın, bambaşka bir hikâyenin içine girmek, kendi gerçekliğimizden uzaklaşmak, nefes aldığımız bir ortam oluşturmak, akıl ve ruh sağlığımız için harika bir yönteme dönüşebilir!
Bizden Geçmedi
Yaşımız ilerledi, hayatın meşgalesinde kitaba vakit ayırmak lüks hâline geldi. Kabul! Öyleyse okumanın lüks değil de bir ihtiyaç olduğunu yeniden hatırlamamız gerekiyor. Özellikle yaşının geçtiği bahanesine sığınanlara bir haberim var: Kitap okuyarak zihin fonksiyonlarınızı güçlendirebilir, yaşın getirdiği unutkanlık veya konsantrasyon eksikliği gibi zayıflıkları bertaraf edebilirsiniz.
Beynimiz de kaslarımız gibi “kullan ya da kaybet” prensibiyle çalışıyor, yani kullanılmayan bilişsel beceriler, zamanla kayboluyor. İşte onları aktif tutmanın en kolay çözümlerinden biri kitap okumak.
Çocuklarımızın Aynasında Ne Görmek İstiyoruz?
Söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı kopyalayan minik insanlara okuma sevgisi kazandırmak için çok etkili bir yolumuz var. Kendimiz sosyal medya akışlarından kopamayıp dijital bağımlılıktan kurtulamadığımız müddetçe onlardan ekransız zaman geçirmelerini istememiz yersiz oluyor. Ancak anne-babasını elinde kitapla, o kitaptan zevk alırken gören çocuklar aynı tadı almak için can atıyor. Ebeveynini bir kitap üzerinde konuşurken gören, onların kitap kulüplerine katıldığına şahit olan çocuklar, okuma eylemini sıkıcı bir ödev kategorisinden çıkarıp sayfalarda büyülü bir dünyanın saklı olabileceğini anlıyor. Özetle, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırmak için öncülük etmemiz gerekiyor. Hayatımızda kitaplara yer açarak çocuklarımıza okuma sevgisi aşılayabiliriz. Bu sayede onların zihinsel ve duygusal gelişimlerine katkıda bulunabilir ve hayatlarında okumanın önemli bir yer tutmasını sağlayabiliriz.
Peki Ne Yapalım?
Okuma alışkanlığı olmayan ya da bu alışkanlığını yeniden kazanmak isteyenler için basit ama etkili birkaç öneri:
Sevdiğiniz türü bulun.
Belki kitap sevginiz şimdiye kadar hiç denemediğiniz bir türde saklıdır? Mektup, deneme, polisiye, masal, çocuk edebiyatı, kısa öyküler… İlginizi çeken bir türün örneğini mutlaka deneyin.
Sevmediğiniz kitabı bırakın.
İlk ısırıkta çok acı olduğunu anladığınız bir biberi nasıl bırakıyorsanız ilk 40-50 sayfasında sizi içine almayan kitabı da bir kenara koyabilirsiniz.
Küçük hedeflerle başlayın.
Bir alışkanlık kazanmaya çalışırken en hayati mesele istikrarlı olabilmek. Hedeflerinizi tutturdukça istikrar isteğinizin artacağını hatırlayın.
Bitirdiğiniz kitapların listesini tutun.
Bu listeye eklenen her yeni madde aşk ve şevkinizi artıracak, sizi motive edecek.
Kitap kulüplerini deneyin.
En azından birkaç arkadaşınızla ya da eşinizle aynı kitabı okuyup üzerine konuşmanın zevkini tadın.
