6 maddede: şeytan 

HAZIRLAYAN: HÜSEYİN GÜLTEKİN 

1: Şeytan kelimesinin anlamı 

Şeytan kelimesinin kökeni ile ilgili başlıca iki görüş vardır. Buna göre Şeytan kelimesi ya “Uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek” anlamındaki “şatn” kelimesinden veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” manasındaki “şeyt” kökünden gelmektedir. “Hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke maruz kalmış varlık” demektir. Çoğulu “şeyâtîn” dir. 

Yine şeytan için kullanılan “iblis” kelimesinin kökeninde ise “ümit kesmek, pişman olmak, söyleyeceği bir şey olmayıp şaşırıp kalmak” anlamı vardır. 

2: Şeytanın özellikleri 

Gerek Kur’an-ı Kerim’de gerekse Hadis-i Şeriflerde şeytanın belli başlı ahlâkî özellikleri zikredilmekte ve bu konuda mü’minlerin dikkatli olmaları istenmektedir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: 

İnsanın ebedî düşmanıdır. (Yâsîn, 36/60) 

İnanmayanların dostudur; onları azgınlığa sürükler, sonra da yakalarını bırakmaz. (A’raf, 7/27, 202) 

Gücü sınırlı, hile ve tuzakları zayıftır. (Nisâ, 4/76) 

Zorlayıcı bir gücü yoktur. Bütün işi insanları tahrik etmek ve kendi yoluna çağırmaktan ibarettir. (İbrahim 14/22) 

Yalan söyler ve boş vaatlerde bulunur. (İbrahim, 14/22) 

Hayra harcanan paradan dolayı fakir kalınmakla korkutur ve cimriliği teşvik eder (Bakara, 2/268) 

Aldatmak için birtakım yaldızlı sözler fısıldayıp telkinde bulunur. (En’am, 6/112) 

Ezan okunduğu zaman bundan hoşlanmayıp kaçar. (Buhârî) 

Kendi grubu ile birlikte, göremeyeceği yerden insanı görür. (A‘râf, 7/27) 

3: Şeytanın yaratılmasındaki hikmet 

Şeytanın yaratılmasında, küçük bazı zararlarla beraber pek çok umumî ve hayırlı maksat ve insana kemâl yolunu açan sebepler vardır. İnsanın kabiliyetlerinin ortaya çıkması için elbette bir hareket, bir amel gerekir. İşte bu hareketi ve bu ameli ortaya çıkaracak şey insanın, şeytanla ve zararlı şeylerle mücadelesidir. Öyle olmasaydı melekler gibi insanların da makamı sabit kalırdı. 

4: Şeytanın hile ve aldatmacaları 

Şeytanın insanları aldatıp doğru yoldan saptırmak için birtakım hile ve aldatmacaları vardır: 

Kendini, kendine tabi olanlara inkâr ettirir. 

İnsanların hayaline gelen çirkin ve mahzurlu şeyleri gerçekmiş gibi zannettirir. 

İnsana, “Bir tek Zâtın bütün kâinatı idare etmesine nasıl inanılabilir? Bu fikir nasıl kabul edebilir?” diye düşündürür. 

İnsana kusurunu itiraf ettirmez. Böylece günahından istiğfar ve şeytandan Allah’a sığınma yolunu kapatır. 

Bir Mü’min kardeşinin bir tek günahı sebebiyle, diğer bütün iyiliklerini örterek, göstermez ve ona düşmanlık ettirir. 

İman hakikatlerini ispat eden yüzlerce delil varken bunların hükmünü, olumsuz bir tek delil ile kırmak ister. 

5: Şeytanın galebe etmesinin hikmeti 

Dalâlet ve şer büyük menfîdir, tahriptir, yok etmektir, bozmaktır. Hidayet ve hayır ise müspettir, var etmeye dönüktür, imar ve tamirdir. Herkesçe malumdur ki, yirmi kişinin yirmi günde yaptığı bir binayı, bir kişi bir günde yıkabilir. 

Evet, insanın, bütün esas uzuvlarının ve yaşamak için gerekli şartların varlığıyla devam eden hayatı, Hâlık-ı Zülcelâl’in kudretine mahsus olduğu halde; bir zalim, bir uzvunu kesmekle o insanı hayata nispeten yokluk olan ölüme gönderebilir. Bu yüzden “yıkmak kolaydır” sözü darbımesel hükmüne geçmiştir. İşte bu sırdandır ki, dalâlet yolundakiler, hakikaten zayıf bir kuvvetle manen çok kuvvetli olan hak ehline karşı bazen üstün gelir. Fakat hak yolundakilerin öyle sağlam bir kalesi var ki, ona sığındıkları vakit düşmanlar yanaşamaz, bir şey yapamaz. Geçici bir zarar verseler bile ebedî bir sevap ve menfaatle o zarar telâfi edilir. O yıkılmaz ve sapasağlam kale, Resûl-u Ekrem’in (aleyhissalâtü vesselam) getirmiş olduğu din ve O’nun sünnetidir. 

6: Şeytandan Allah’a sığınma 

“Sığınmak, korunmak” anlamındaki avz kökünden türeyen istiâze kelimesi, şeytan başta olmak üzere her türlü kötülükten korunabilmek için Allah’ın yardımını istemeyi ifade eder. İstiâze cümlesi, “Eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm”dir. Cenab-ı Hak, Kur’an’da mü’minlere, şeytandan Allah’a sığınmayı ifade eden dualar öğretir. Peygamber Efendimiz (sas), hassaten İhlas, Felâk, Nâs, Ayetü’l-kürsî ve Haşr Sûresi’nin son üç âyeti olmak üzere Kur’an sûreleriyle şeytanın şerrinden Allah’a sığınmış ve mü’minlere de bunu tavsiye etmiştir. 

Erenlerin Hayatı 

Şâzelî Tarikatı’nın Kurucusu:  Ebu’l-Hasen Şâzelî 

Bir inanışa göre; kahve, Ebu’l-Hasen Şâzelî tarafından keşfedilmiş. Bu sebeple, İstanbul’da­ki kahveciler Şeyh Şâzelî’yi kahveci esnafının piri kabul etmişlerdir. 

Şâzelî tarikatının kurucusu büyük mutasavvıflardandır. 

1197 yılında Kuzeybatı Afrika’da bulunan Gumâre’de doğdu. Neseb olarak Hazreti Hasan Efendimizin soyundan gelmektedir. Çok erken yaşlarda ilim öğrenmeye başlayan Şâzelî hazretleri henüz on yaşına gelmeden Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş ve hadis dersleri almıştı. Dini ilimlerin yanında fen ilimlerini de öğrenmiş hatta bu konularda tartışma yapabilecek seviyeye ulaşmıştı. Daha sonra tasavvuf yolunda ilerlemek üzere İbn Meşîş’e intisap etti. Onun gözetiminde seyri sülûkünü tamamladı ve yine onun tavsiyesi üzerine İfrikiye’de bulunan Şâzilî beldesinde ilk defa irşad vazifesine başladı. Daha sonraları Tunus ve Mısır’da bu görevine devam etti. 

Bir inanışa göre; kahve, Ebu’l-Hasen Şâzelî tarafından Habeşistan’ın yüksek yaylalarında keşfedilmiş, Yemen’e de Şâzelî dervişleri tarafından getirilmiştir. Bu nedenle İstanbul’daki kahveciler Şeyh Şâzelî’yi kahveci esnafının piri kabul etmişlerdir. Eski İstanbul’da birçok kahvede, “Her sabah besmeleyle açılır dükkânımız / Hazret-i Şâzelî’dir pîrimiz üstâdımız” levhası asılı bulunurdu. 

İmam Şâzelî hazretlerinin en dikkat çeken özelliği onun özellikle evrad ve ezkâra verdiği önemdir. Hazret, gününün önemli bir kısmını dualara ayırırdı. Haftanın her bir gününe, günün her bir vaktine mahsus duaları vardı. Özel bazı durumlar için tertip ettiği dua ve zikirleri de vardı. Kaynaklarda hizib adı altında Şâzelî hazretlerine atfedilen yüz civarında duadan bahsedilmektedir. Bunlardan Hizbü’l-Kebîr ve Hizbü’l-Bahr isimli duaları en çok bilinenleridir. 1258 yılında hacca gitme üzere yola çıkmış ancak hedefine varamadan emr-i hak vaki olmuştur. 

Nasihatlerinden Bazıları 

Günahlarının az olmasını / azalmasını istersen asla istiğfarı terk etme. 

İnsanların en kuvvetlisi olmak istersen Allah Teâlâ’ya tevekkül et. 

Cenâb-ı Hakk’ın, rızkına, yağmur gibi bolluk vermesini dilersen daima abdestli bulun. 

Allah Teâlâ’nın gazabından emin olmak istersen yaratıklarından hiç kimseye öfkelenme. 

Duanın kabul olmasını istersen haramları işlemekten, faiz ve haram yemekten sakın. 

Allah Teâlâ’nın seni halkın önünde rüsvay etmesini istemezsen dilini ve namusunu muhafaza et. 

İnsanların şerlerinden kaçtığın gibi, onlardan hayır beklentisine de girme. 

Daima insanlara ikram etmeyi arzu et. Onların sana ikram etmesini asla isteme. 

Kalbinin ölmemesini istersen her gün 40 defa “Ya Hayyu Ya Kayyum la ilahe illa ente” zikrini oku. 

İbretlik Kıssalar 

Bir söyle bin işit! 

Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri bir gün iki talebesinin birbiriyle münakaşa ettiğine şahit olmuştu. Talebelerden biri diğerine şöyle diyordu: “Bana bir söz söylersen karşılığında bin söz işitirsin.” 

Bu sözü duyan Mevlana duruma çok üzülmüştü. Onlara hem bir ders vermek hem de aralarını bulmak amacıyla yanlarına geldi ve o talebeye şöyle dedi: “Ne söyleyeceksen bana söyle, benimle kavga et. Zira bana bin söz söylesen de karşılığında bir söz bile duyamazsın.” Hocalarının bu sözü üzerine çok mahcup olan talebeler hemen Mevlânâ hazretlerinden özür dilediler ve birbirlerine sarılıp barıştılar. 

Mısraların Dili 

Dua 

Biz, kısık sesleriz… minareleri, 

Sen, ezansız bırakma Allah’ım! 

Ya çağır şurada bal yapanlarını, 

Ya kovansız bırakma Allah’ım! 

Mahyasızdır minareler… göğü de, 

Kehkeşansız bırakma Allah’ım! 

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 

Müslümansız bırakma Allah’ım! 

Bize güç ver… cihad meydanını, 

Pehlivansız bırakma Allah’ım! 

Kahraman bekleyen yığınlarını, 

Kahramansız bırakma Allah’ım! 

Bilelim hasma karşı koymasını, 

Bizi cansız bırakma Allah’ım! 

Yarının yollarında yılları da, 

Ramazansız bırakma Allah’ım! 

Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü, 

Ya çobansız bırakma Allah’ım! 

Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız; 

Ve vatansız bırakma Allah’ım! 

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, 

Müslümansız bırakma Allah’ım! 

Arif Nihat Asya 

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar