Hayata yeniden başlama cesareti, muazzam bir esnekliğin ve dirençliliğin göstergesidir. Yeniden başlamayı zorunlu kılan göç gibi durumlar olduğu gibi, bulunduğumuz coğrafyaların insanlarının da farklı sebeplerle bazı şeylere yeniden başlandığını görebiliriz. O bakımdan aslında yeniden başlayan, ikinci bahara yelken açan sadece bizler değiliz.
Esasında bu, hayat döngüsünün içerisinde kendiliğinden var olan bir olgu. Hasılı, yalnız değiliz!
Bu noktanın altını ısrarla çizdikten sonra, kariyer gelişimi lensiyle birkaç anahtar sorunun üzerinde durmak ve bu konular hakkındaki düşüncelerimi açıklamak istiyorum. Öncelikle gelin sorulara bakalım:
- Ben kimim? İlgi alanlarım, yapmaktan hoşlandığım faaliyetler, iş değerlerim neler? Kendimi ne kadar tanıyorum? Kabiliyetlerim ve becerilerim neler?
- İşgücü piyasasında neler var? Hangi meslekler benim becerilerime ve ilgi alanlarıma uyar?
- Karar verdiğim mesleği edinip nasıl işe girebilirim?
Birinci bölümdeki sorularla, var olan mesleğimizle devam edip etmeyeceğimizi sorgulayabiliriz. İşimizi/mesleğimizi gerçekten severek mi yapıyorduk; yoksa şartlar mı bizi o işlere/mesleklere yönlendirmişti?
İkinci bölümdeki sorular, bulunduğumuz ülkenin piyasa bilgilerini araştırıp tespit ettiğimiz mesleğin bölge şartlarına göre realist olup olmadığını görmemize yardımcı olacaktır. Bu sorulara şunları da ekleyebiliriz: Tespit ettiğim sahada iş imkânları nasıl? Bu meslek için piyasada talep yüksek mi? Bu meslek için ne gibi becerilere ihtiyaç duyacağım? Daha farklı ve yeni eğitimler almam gerekecek mi? Teklif edilen ücretler benim ihtiyaçlarımı ve beklentimi karşılıyor mu? Ailemi bu ücretle geçindirebilir miyim?
Üçüncü soru ise, gerekli eğitim şartlarını (eğer zorunluysa) sağladıktan sonra hedeflediğimiz işe nasıl gireceğimizin yol haritasını belirleyecek sorudur diyebiliriz. Aynı zamanda bu soru, işe girme stratejilerini öğrenip kariyer gelişimimizi proaktif bir şekilde uygulayacağımız sorudur. Bu stratejilere şunları dahil edebiliriz: Hedefe götüren CV yazımı, iş görüşmesi, mülakat stratejileri, iş arama kaynakları, kişisel marka değerimizi oluşturma ve bunu ifade edebilme, profesyonel ilişki geliştirerek potansiyel iş fırsatlarına yönlendirilebilme, LinkedIn optimizasyonu ve kullanımı ve nihayetinde işe girdikten sonra iş ortamı iletişimi ve politikalarını doğru anlayıp kariyerimize devam edebilme.
Önce Dil
Arzuladığımız mesleği icra edebilme adına dil, olmazsa olmaz beceridir. Hangi meslek olursa olsun iletişim becerileri gerekli olacaktır. Dil hakimiyeti gerektirmeyen meslekler olmakla birlikte bunlar hem kısıtlıdır hem de bazı durumlarda bizi maddi ve manevi tatminden uzak olabilir. Ticaret, belli ortaklıklarla dili aktif kullanmadan da yapılabilir. Fakat onun dışında dinlediğimizi ve okuduğumuzu anlayıp konuşabilme esastır. Bu noktada çok haksızlık yapılan bir konunun altını çizmek istiyorum. Öğrenme sürecinde kendimizi, dili mükemmel bir şekilde kullanmaya şartlayabiliyoruz. Aslına bakılırsa, bulunduğumuz yeni coğrafyalarda kimse bizden öğrendiğimiz dili ana dilimizmiş gibi konuşmamızı beklemiyor. Bu, zihnimizin bizi başkalarıyla karşılaştırmak suretiyle oynadığı bir oyun. Eğer herhangi bir işin başvuru şartlarını ve yeterliliklerini %70-80 oranında karşılıyorsak ve ilgili dili de aynı oranda kullanabiliyorsak endişelenmemize yahut kendimize haksızlık etmemize gerek yoktur. Hele bir de işe kabul edildiysek bu kaygılardan tamamıyla kurtulmamızın zamanı çoktan geçmiş demektir.
Transfer Edilebilir Beceriler
Gözden kaçırılmaması gereken bir diğer nokta da geçmişten getirilen bilgi, birikim ve tecrübelerin yok sayılmamasıdır. Tamamen farklı ve yeni bir kariyer tercihinde bulunanlar dahi bu konuyu göz ardı etmemelidir. Zira yıllar boyunca kazandığımız yeteneklerin pek çoğu hemen her sahaya tatbik edilebilecek niteliktedir. Mesleklerin birçoğu için altın değerinde olan iletişim, sabır, empati, sebat, sorumluluk bilinci, hesap-kitap yapabilme, analitik düşünebilme, cana yakın olma, dirençlilik, problem çözme becerisi, takım oyuncusu olabilme, öğrenmeye açıklık, yaratıcı düşünme, iş ahlâkı vb. gibi yeteneklerimizi transfer edebilir, dahası bunlara yenilerini ekleyebiliriz. Yukarıda sayılan becerilerin neredeyse tamamı teknik değil; hayat tecrübesiyle edinilen beceriler. O yüzden yeni işimize/mesleğimize, dolayısıyla yeni çalışma ortamımıza katacağımız birçok değerden bahsedebiliriz. Bunun yanında bir de bulunduğumuz ülkede geçer akçe olan teknik becerileri yine o ülke sisteminin ve piyasasının talepleri doğrultusunda edinebilirsek ne âlâ. Bu türlü teknik beceriler için de sanal yahut örgün eğitim imkânlarını değerlendirebiliriz.
Hızlandırılmış Kurslar
Bu noktada, son zamanlarda oldukça popüler olan “bootcamp”lerden de bahsedebiliriz. Yeni bir kariyer hedefleyenler için çok güzel fırsatlar sunan bu türlü hızlandırılmış eğitimler, insanlar için olumlu değişimlere vesile olabiliyor. Fakat bu eğitimlere katılmaya karar verirken ilgili kurumların sunumların yanında, yapılacak objektif araştırmalar da büyük önem taşıyor. Aksi takdirde iki-üç olumlu örneğe bakıp yukardaki soruları dikkate almadan yapılan tercihler, zaman ve enerji kaybına; dahası hayal kırıklığına sebep olabiliyor. Bu akıbete maruz kalmamak için söz konusu hızlandırılmış eğitimleri bitirip iş hayatına atılmış insanlarla görüşmek, onların tecrübelerinden istifade etmek hayati önem taşıyor. Zira bahsi geçen kurum ve programlar ticari kaygılar taşıdıkları için sizin hakkınızda yapacakları değerlendirmeler her zaman objektif olamayabiliyor.
Üç Altın Değer
- Aradığınız desteği hemen bulamayabilirsiniz. Sabırlı olup aramaya devam edin.
- Kariyer değiştirmek, her şeye yeniden başlamak durumunda kalan tek kişi siz değilsiniz! Hem bireylerin hem de şirketlerin gelişim odaklı zihin yapısını anlaması ve bunu hayata uygulaması geleceğimizi şekillendirme adına çok önemli.
- Yalnız değilsiniz, kendinizi yalnızlığa mahkûm etmeyin.