Süvarilerin En Hayırlısı: Ebû Katâde

Ebû Katâde, erken dönem sahabelerinden biridir. Mekke döneminde İslam’a katılmış ve Medine’ye hicret etmiştir. Ashabın ileri gelenlerinden olup toplam 170 hadis rivayet etmiştir.

Mevsimler yağmursuzdu. Medine’de kuraklık hüküm sürmekteydi. Efendimize ait yirmi kadar deve, mera bulunamadığı için Gâbe denen mevkide otlatılıyordu. Bu develerin sorumluluğunu Ebû Zer el-Gıfârî almıştı.
Bir gece Gatafân kabilesinden Uyeyne b. Hısn, 40 süvarisiyle merayı bastı. Ebû Zer el-Gıfârî’nin oğlunu şehit ettiler. Eşini de develerle birlikte kaçırdılar. Olaya şahit olan kardeşlerimizden biri haberi bana yetiştirdi. Develerin sütlerini Medine’ye götürüyordum. Durum çok kritikti; bir karar vermem lazımdı. Ya atımı koşturup olanları Peygamber Efendimize haber verecektim ya da saldırganları takip edecektim.
Atımı kardeşim Rebâh’a verip olanları Efendimize iletmesini istedim. Ben de baskıncıların peşine düştüm. Oklarımla bazılarının hakkından geldim. Peygamberimiz hemen bir öncü birlik gönderdi. Birliğin içinde Ebû Katâde de vardı. Çetin bir mücadeleden sonra saldırgan müşrikler mızraklarını, kaftanlarını bırakarak arkalarına bakmadan kaçtılar. Efendimiz, “En iyi süvarimiz Ebû Katâde, en iyi piyademiz de Seleme b. Ekva’dır.” diyerek bizi onurlandı.

Sen Beni Korudun Allah da Seni Korusun!

Yolumuz bu “en iyi süvari” ile daha sonra da pek çok kez kesişti. Bir gazve için gece boyunca yolculuk etmiştik. Çok yorgunduk. Binek az, yolculuk çetindi. Efendimiz bineğinde istirahat ediyordu. Her ihtiyacı olduğunda Ebû Katâde onu nezaketle doğrultuyordu. Neden sonra Peygamber Efendimiz uyandı ve ona kim olduğunu sordu. Cevabı aldıktan sonra, “Peygamberini koruduğun için Allah da seni korusun Ebû Katâde!” diye dua etti.

Ebû Katâde çok ince düşünceli, nazik bir insandı. Kardeşlerimizden birisi vefat etmişti. Resûl-i Ekrem ölenin borcunun olup olmadığını sordu. İki dinar borcu olduğu söylenince geride bir şey bırakıp bırakmadığını sordu. Yoktu! Ondan borcunu ödeyecek kadar olsun bir şey kalmamıştı. Resûlullah, “O hâlde götürünüz. Namazını siz kılınız.” buyurdu.

Efendimiz cenazedeydi; ama borcu olduğu için arkadaşımızın cenaze namazına katılmıyordu. Kardeşimizin, cenaze namazına Resûlullah’ın katılmasından mahrum kalmaması için Ebû Katâde yine bir incelik örneği gösterdi. “Ya Resûlullah, borcu ben üzerime alıyorum.” dedi.

Ölçüsü Resûl-i Ekrem’di

Ebû Katâde, sünnet üzere yaşardı. Sevgisi de öfkesi de Allah ve resulü içindi. Tebük Gazvesi sonrasıydı. Efendimiz sefere katılmayanlara, “Hakkında Allah’ın hükmü gelinceye kadar bekle.” buyurdu. Sahabeye de onlarla konuşmalarını yasakladı. Hiç kimse onlarla konuşmuyordu. Bunlardan birisi de Ebû Katâde’nin amcasının oğlu Kâ’b b. Mâlik’ti. O günleri şöyle anlatır: “Müslümanların benimle münasebeti kesmeleri uzun sürünce gidip amcamın oğlu Ebû Katâde’nin bahçe duvarından atladım. Selam verdim. Allah’a yemin ederim ki selamımı almadı. Bunun üzerine, ‘Amca oğul! Sana Allah için soruyorum. Allah ve resulünü ne kadar sevdiğimi biliyor musun?’ diye sordum. Sustu. Sorumu tekrarladım. Yine sustu. Yine tekrarladım. ‘Allah ve peygamberi daha iyi bilir.’ dedi. Bunun üzerine gözlerim yaşlı, ellerim boş; mahzun mükedder bahçeden çıktım.” Neyse ki Ka’b daha sonra ilahi affa mazhar oldu ve tekrar sevdiklerinin ilgi ve alakasına kavuştu.

Kardeşim Ebû Katâde, Efendimizin kendisine ettiği “Ey Allah’ım! Onun saçına, bedenine bereket ver. Onu zinde yaşat.” duası sayesinde yetmişinde; zinde ve genç görünümlü olduğu hâlde vefat etti. Ben onun arkadaşı Seleme b. Ekva. Kainattaki müminler ve onların nefesleri adedince salat ve selam Peygamber Efendimize ve size.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

1 Yorum

  1. Hz. Muhammed borçlu ölen birinin cenaze namazını kılmamış ve kıldırmamış olmasına rağmen, Hz. Muhammed bir Yahudiye borçlu olarak öldüğü zaman neden cenaze namazı kılınmıştır?

    “Ebû Katâde çok ince düşünceli, nazik bir insandı. Kardeşlerimizden birisi vefat etmişti. Resûl-i Ekrem ölenin borcunun olup olmadığını sordu. İki dinar borcu olduğu söylenince geride bir şey bırakıp bırakmadığını sordu. Yoktu! Ondan borcunu ödeyecek kadar olsun bir şey kalmamıştı. Resûlullah, “O hâlde götürünüz. Namazını siz kılınız.” buyurdu.”

    Verilen Hadisin sahih olup olmadığı konusunda bir bilgi verebilirmisiniz?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar