Bu ay sizlere karasıyla sarısıyla, yaşıyla kurusuyla çeşit çeşit üzümlerden değil; kırmızı üzümün çekirdeğinde ve kabuğunda bulunan bir bitki bileşeninden, Resveratrolden bahsetmek istiyorum.
Resveratrol, kırmızı üzümün yanı sıra dut, fındık, böğürtlen, erik, mersin, yer fıstığı, kızılcık, ahududu gibi daha pek çok yemişte bulunan ve bitkilerin stres altında ürettiği koruyucu bir antibiyotik olan bir fitoaleksindir. Fitoaleksin ise bitkileri farklı canlıların yaralamasına, mantarların saldırısına, güneş ışınlarının zararlı etkilerine ve diğer dış tehditlere karşı koruyan şeydir.
Resveratrol hakkında yapılan araştırmalar, genellikle, onun kronik hastalıkları önlemedeki potansiyel yararına odaklanmıştır. Gelin şimdi insan vücudunda hızlıca metabolize edilebilen; daha iyi bir beyin sağlığı ve kan basıncıyla ilişkilendirilen resveratrolün sağlığımıza katkılarına yakından bakalım.
Kalp Hastalıklarına Karşı Korur
Resveratrolün kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Bu konu hakkında yapılan araştırmalar, resveratrolün kötü kolesterolü düşürmeye, kardiyovasküler hastalık risklerini azaltmaya, hücre içindeki enerji üretimini destekleyerek hücre canlılığını artırmaya ve dolaşım sistemi sağlığını desteklemeye yardımcı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, tansiyon düşürücü etkisiyle damar sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu da bilinmektedir.
İnsülin Direncini Düşürür
Resveratrol, şeker hastalarında insülin duyarlılığını arttırıp, insülin direncini düşürerek hastalığın yan etkilerini azaltıcı rol oynamaktadır. Bu yönüyle şeker hastalığında koruyucu ve tedavi edici bir etkiye sahip olduğu söylenebilir. Resveratrolün hücrenin oksijen kullanımını artırdığına, insülin dengesini düzenlediğine, büyüme hormonuna destek olduğuna ve hücreyi ona zarar veren metabolik etkilere karşı koruduğuna dair yapılmış pek çok akademik araştırma vardır.
Hücre Yoğunlaşmasını Yavaşlatır
Resveratrolün özelliklerinden bir diğeri de antioksidan ve antienflamatuar etkisidir. Bu özellikleri nedeniyle diyet takviyesi olarak da kullanılan resveratrol, insanları kronik hastalıklara sebep olan hücre yoğunlaşmasına karşı korumaktadır. Zamanında önü alınmayan bu yoğunlaşmalar, kimi zaman otoimmün kimi zaman da romatizmal hastalıklar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Virüslerin Çoğalmasını Engeller
Resveratrolün, son yıllarda bütün dünyayı etkisi altına alan viral enfeksiyonlara karşı da koruyucu etkisi kanıtlanmıştır. Üstelik bunu, söz konusu bazı virüslerin çoğalmasını engellemek suretiyle yapar.
Eklem Ağrılarına İyi Gelir
Eklemlerdeki ağrılar üzerine yapılan deneylerde, resveratrolün kıkırdak dokuyu koruduğuna ve bazı kanser tiplerine karşı önleyici etkiye sahip olduğuna dair bulgular elde edilmiştir.
Vücudu Temizler
Antioksidan özellikler taşıyan bir bitki bileşeni olduğu için resveratrol, vücudu pas gibi çürüten maddeleri temizleyen ve kötü huylu kolesterolün damar duvarında birikmesini engelleyen bir etkiye sahiptir.
Yaşlanmayı Geciktirir
Resveratrolün maya hücrelerinin ömrünü uzattığı bilinmektedir. Bu bulguya dayanılarak insan üzerindeki etkisine dair yapılan araştırmalar henüz bir neticeye ulaşmamış olsa da bilim insanları resveratrolün yaşlanmayı geciktirici ve hücrenin yaşam süresini uzatıcı etkisi üzerinde özellikle durmaktadır.
Bu tesir bütün hücreler için geçerli olmasa da resveratrolün beyin hücreleri üzerindeki olumlu etkisine dair bulgular her geçen gün artmaktadır.
Son Söz
Sözün özü, resveratrolün de üzümün de faydaları saymakla bitecek gibi değil! İhtiva ettiği vitamin, kalsiyum, silisyum, demir ve magnezyumdan, sinir hücreleri için gerekli olan amino asitlere; oradan damar düzenleyici ve kansere karşı koruyucu maddelere kadar üzümün insana şifa ve zindelik kaynağı olarak sunulduğunu peygamber efendimizin asırlar öncesinden gelen açık ve berrak işaretiyle görebiliriz. Yazımızı İbnü’s-sünnî’nin Hz. Ali’den rivayet ettiği bir tavsiyeyle bitirelim:
“Kim her gün yirmi bir tane kırmızı kuru üzüm yerse o gün kimsenin vücuduna zarar gelmez.”