Gençlik Postası
Neva Özgün
Seyir Defteri
Amerika kıyılarından 3000 kilometre açıkta, Pasifik Okyanusu’nun ortasında, 4000 metre derinlikte bilim insanlarını hayrete düşüren bir keşif gerçekleşti. Hayatın varlığını yeniden sorgulatacak, kitapları yeniden yazdıracak türde bir keşif! Bu güne kadar bilimsel kaynaklardan öğrendiğimiz dünya üzerindeki solunan oksijenin büyük bir kısmının güneş ışığı sayesinde deniz bitkilerinin fotosentezi sonucu meydana geldiğiydi.
Fakat yapılan yeni araştırmayla güneş ışığının ulaşamadığı 5 km derinlikte, deniz tabanındaki metallerde üretilen “karanlık oksijen” bulundu. Bu oksijeni, deniz suyunu hidrojen ve oksijene ayıran metalik nodüllerin gerçekleştirdiği görüldü. Yani okyanusun derinlerinde bulunan metal taşlar, içerdiği elementler sayesinde “doğal pil” gibi davranarak oksijen üretiyordu.
Prof. Dr. Andrew Sweetman ve ekibi 8 yıl önce deniz tabanında ölçüm yapmak için ekipmanları ile okyanusun binlerce metre altına daldığında oksijen sensörü çok garip değerler gösteriyordu. Normalde derinlere indikçe, oksijen seviyesinin azalması beklenir. Çünkü oksijeni fotosentetik canlılar üretir ve denizin derinlerine daldıkça, gelen ışığın da azalmasıyla, üretilen oksijen azalır. Fakat Sweetman ve ekibinin ölçtüğü değerler, alglerce zengin yüzey sularından bile daha yüksekti. Sweetman ölçüm aletinde arıza olabileceği düşüncesiyle bu konu ile hiç ilgilenmedi o gün. Ta ki yeniden aynı bölgeye gidinceye kadar. Sonuç yine değişmedi. Ölçümler tıpkı 8 yıl önceki gibi gösteriyordu. Derinlere indikçe oksijen artıyordu.
NODÜLLER BİRBİRLERİYLE TEMAS HAlİNDE
Nature Geoscience dergisinde yayımlanan araştırma ile ilgili Prof. Andrew Sweetman “Deniz suyuna bir pil koyarsanız köpürmeye başlar. Bunun nedeni, elektrik akımının deniz suyunu oksijene ve hidrojene ayırmasıdır. Bunun, bu nodüllerin doğal hâllerinde gerçekleştiğini düşünüyoruz.” diyor. “El fenerindeki pil gibi” benzetmesinde bulunan araştırmacı, “Bir pil takıyorsunuz, yanmıyor. İki tane takıyorsunuz ve el fenerini yakmak için yeterli voltajınız oluyor. Yani nodüller deniz tabanında birbirleriyle temas hâlindeyken, uyum içinde çalışıyorlar, tıpkı birden fazla pil gibi.” dedi.
Moda İkonu
Kıyafetlerimiz Sağlıklı Mı?
Mağazadan kıyafet seçerken ilk dikkat etmemiz gereken nokta, etikette yazan kumaşa bakmak olmalı. Renginden, dikiminden, tarzından daha çok, hangi kumaştan üretildiğini sorgulamalıyız. Kumaşların ham maddelerini öğrendiğinizde sağlığınız için ne kadar zararlı olduğunu göreceksiniz. Kimyasal işlem gören doğal ya da sentetik tüm kumaşlar, sağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle sentetik kumaşlardan mutlaka uzak durulmalı.
EN TEHLİKELİSİ POLYESTER
Polyester, yeryüzündeki tüm kumaşların içinde sağlığa en çok zararı olan kumaş türü. Naylon ve plastikten elde ediliyor. İçtiğimiz su şişeleri dahi geri dönüşümle polyestere dönüşüyor. Bu kumaş türü derinin hava almasını önlediği için çeşitli cilt hastalıklarına sebep olabiliyor. Bir diğer zararlı kumaş ise, naylon kumaş. Petrolden yapılan, kalıcı ve zararlı olan kimyasallar ile işlenen naylon, sağlık açısından zararlı olan kumaşlardan. Etiketlerde çokça karşımıza çıkan akrilik kumaşlar ise teri iyi çekmediği için vücudun ısı dengesini bozmakta ve gribal enfeksiyonlara neden olmakta.
PAMUKTAN VAZGEÇMEYİN!
Kısaca ütü gerektirmeyen, leke tutmayan, buruşmayan her kumaş sağlığınızı olumsuz yönde etkiliyor. Daima nefes alabilen kumaşlar seçmelisiniz. Pamuk, ipek, keten, kenevir, kaşmir, modal ve yün doğal kumaşlardan bazıları. Doğal kumaşlardan üretilen ürünler elbette çok pahalı. Fakat birçok kıyafete sahip olmak yerine az sayıda doğal içerikli ürüne sahip olmak daha önemli.
Ayraç
KAĞIT EV
Bluma Lennon’a, kitap okurken bir arabanın çarpmasıyla başlıyor hikâye… Yazar, bu ölümün bir kaza mı yoksa Bluma’nın okuduğu kitaptan etkilenerek bilinçli olarak mı gerçekleştiğini sorguluyor. Ana karakterimiz, aralarında anlaşmazlık olan yazarları bile yan yana dizmekten çekinen, evinde kitaplara yer kalmadığı için banyoya raf yaptıran ve kitapları buhardan korumak için sıcak suyla duş almayan birisi. Bibliyofil bir profesörün hayatı anlatılıyor bu kitapta. Yirmi bin kitaba sahip olan ve bu sayıyı sürekli artırmaya çalışırken, kitaplar yüzünden gündelik hayattan kopmuş, hatta bir noktada kitapların etkisiyle kendini kaybetmiş bir okuyucunun öyküsü. Kitabın sonunda ise hepimiz kendimize şu soruyu soruyoruz: Gerçekten iyi bir okuyucu muyuz, yoksa sadece bir kitap koleksiyoneri mi?
Takip Önerisi
@harmonyprojesi
Farklı kültürel kimliklerin bir arada uyum içinde yaşaması için projeler geliştiren bir sivil toplum girişimine ait sosyal medya platformu. Bu sayfada kültür, göç, göçmenlik, kimlik arayışı, ırkçılık gibi konulara dair ilginç paylaşımlar bulabilirsiniz.
Nereye Gitsek
Müzik ve Futbol Şehri: Manchester
Manchester, İngiliz ve dünya futbolunda önemli bir konuma sahip bir şehir. Manchester United ve Manchester City takımları ile Premier Lig’de dünyanın en değerli futbol kulüpleri arasında yer alan iki takımla temsil ediliyor. Futbolun bu kadar konuşulduğu bir şehirde kentin futbol mabetleri olarak görülen Manchester United’ın stadyumu Old Trafford ve Manchester City’nin evi Etihad Stadyumu maç oynanmayan günlerde dahi oldukça hareketli iki spor kompleksi. Old Trafford, şehrin simgeleri arasında. II. Dünya savaşından sonra tekrar yenilenen ve diğer adıyla “Düşler Sahnesi” olarak anılan stadyum, ülke futbolu için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Öte yandan yine futbolseverlerin çokça vakit geçirdiği kent merkezindeki Ulusal Futbol Müzesi de uğrak noktalardan biri. Geçmişten bu yana futbol tarihinin bir çok objesinin sergilendiği ve simülasyon oyunlarının yer aldığı müze, “Dünyanın en büyük futbol müzesi” ünvanına sahip.
Ve Müzik…
The Bee Gees, Joy Division, The Smiths, The Stone Roses gibi ünü dünyaya yayılan müzik gruplarının doğum yeri olan Manchester’ın sanat galerileri ve plak dükkânlarının yer aldığı Northern Quarter bölgesi, şehrin müzikal mirasını en iyi koruyan yer. Yine şehrin sanatseverlerinin uğrak noktası olan Royal Exchange Tiyatrosu da şehrin en güzel binalarından biri.
Görmeden Geçme!
Şehrin en önemli simgelerinden biri 350 yılı aşkın süredir hizmet veren Chetham Kütüphanesi. Dünyanın en eski halk kütüphaneleri arasında yer alan Chetham’ın müdavimleri arasında bu kütüphanede Komünist Manifesto’yu kaleme alan Karl Marx ve Friedrich Engels bulunuyor. Yine şehrin bir diğer önemli noktası ise Albert Meydanı’nda bulunan Neo-Gotik mimarinin en güzel örneklerinden Belediye Sarayı. Manchester ve Liverpool arasında açılan ve yalnızca buharlı lokomotiflerin kullanıldığı dünyanın ilk demiryolu hattına (1830) ait bir istasyonda hizmet veren Bilim ve Endüstri Müzesi de oldukça dikkat çeken koleksiyonu ile görülmeye değer.
Portre
CHRISTOPH DAUM’A VEDA
Ben Türk dostu değil, yarı Türk’üm. Türkiye benim ikinci vatanım, diyen, Türkiye’de görev yaptığı dönemde ceketinde Atatürk rozeti, Köln’deki ofisinde Atatürk portresi asılı olan, ezbere okuduğu İstiklal Marşı, kazandığı kupalar, geride onca futbolcunun kariyerindeki izleri ile Türk futbolu için hiç unutulmayacak bir teknik adam Christoph Daum. 1953’ün Ekim ayında Doğu Almanya’nın Saksonya eyaletindeki Zwickau şehrinde başlayan yaşamı ağustos ayı sonunda Köln’de sona erdi.
REN NEHRİ’NİN CASSIUS’U
28 yaşında biten futbolculuk kariyerinin ardından, adını tüm Almanya’ya duyuracağı antrenörlük kariyeri 1981’de FC Köln’de başladı, Stuttgart’la devam etti. Öyle başarılı bir süreç geçirdi ki, Köln’nün 60 yıllık gazetesi Express, Daum için “Ren Nehri’nin Cassius’u” başlığını atmıştı. Cassius Clay yani bilinen adıyla Muhammed Ali’yi kastediyordu gazete.
NASIL KABUL ETTİ?
1993’te Almanya’nın Solingen kentinde beş Türk’ün yaşamını yitirdiği olay onu derinden etkiledi. Yaşananlara çok tepkiliydi. Biyografisinde de bahsettiği gibi o günlerde arabasına binen bir Türk, Süleyman Seba’nın onu Beşiktaş’a davet ettiğini söyledi. Türklere, farklı Almanların da olduğunu göstermek için daveti kabul etti.
ÜÇ KEZ KAYBEDİLEN ŞAMPİYONLUK
1994-1995 sezonunda Beşiktaş’ı şampiyon yaptı. 1995-1996 sezonunun bitimine üç hafta kala ise Türkiye macerası yarım kaldı. Temmuz 2003’te bu kez Fenerbahçe için döndü. İki sezon üst üste şampiyonluk yaşadı. Fakat üçüncü sezonda işler yolunda gitmedi ve Fenerbahçe’nin 100. yılında takımın başında olma hayali yarım kaldı. 2009’da tekrar Daum dönemi başladı. Son haftaya lider giren ve rakibinin bir puan önündeki Daum’lu Fenerbahçe üçüncü kez son hafta şampiyonluk kaybetti.
İLGİNÇ MOTİVASYON TEKNİKLERİ!
Christoph Daum oyuncalarına sunduğu farklı motivasyon teknikleri ile hafızalara kazındı. Soyunma odasına bir çuval para asıp, “Kazanırsanız bu paralar sizin!” diyerek oyuncularını motive eden Daum, bir başka maçta tercümanı Bülent Albayrak’tan tekerlekli sandalyede engelli bir Beşiktaş taraftarı bulup soyunma odasına getirmesini istedi. Gelen delikanlıya önce minnettarlığını dile getirdi, sonrasında takıma birkaç söz etmesini istedi: “Ben Beşiktaş için her şeyimi vermeye hazırım. Ama ben saha içinde mücadele veremiyorum, onu benim için siz yapacaksınız!” Yirmi dakikada 2-0 öne geçen Beşiktaş, mücadeleyi 2-1 kazandı.
BİR SÖZ
“İçinizde olağanüstü potansiyeller barındıran âlemler mevcut. Hatta yaşayan başka âlemleri keşfetme olasılığınız dahi var. Her şeyin sırrını açığa çıkaran ve görünür kılan, o meseleye dair ilgi ve merakınızdır. İsteğinizde net, dürüst ve samimi iseniz, keşfe dair olasılıklarınız sonsuzdur.” (Muhyiddin Şekur)
Bir Kelime: VERA
Sözlükte “sakınmak”, “kaçınmak”, “çekinmek” anlamlarına gelen vera kelimesi, terim olarak haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınıp mübah olan şeylerden de feragat etmek anlamına gelir. “Allah’a daha fazla yaklaşmak için ömrün her anını O’ndan başkasına harcamaktan kaçınmak sıddıkların vera şeklidir.” (Gazzâli)
BİR BİLGİ
Şiamın Üniversitesi, Lille Üniversitesi gibi birçok Çin ve Fransız kurum ve kuruluşun ortaklığında yapılan yeni incelemede, Vincent van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosunda dünyadaki fizik yasalarını başarıyla tasvir ettiği görüldü. Tablodaki 14 sarmal yapıyı inceleyen araştırmacılar, eserdeki fırça darbelerinin Kolmogorov Türbülans Teorisi ile uyuştuğu belirtti.