Cihangir Asyalı
Bu günlerde edebiyat okumalarımın dışına çıkarak, yeni yayımlanmış bir hatırata yöneldim. Şeyh Sait İsyanı’ndan Menemen Olayı’na, 61 darbesinden 12 Eylül’e neredeyse cumhuriyet tarihinin bütün kırılma noktalarını ve onların genelde topluma, özelde ailesine yansıyan taraflarını barındıran bu hatırat, Prof. Dr. Suat Yıldırım imzasını taşıyor. Kitapta, yalnızca Suat Hoca’nın hayatının değil; Türkiye’de yapılan ilahiyat çalışmalarından hizmet hareketinin tarihine kadar pek çok unsurun izini sürebiliyoruz.
Dindar bir aileye mensup olan Suat Bey, Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde dünyaya gelmiş. Zeki ve gelecek vadeden bir öğrenci olduğu, yakınları tarafından, çok küçük yaşlarda fark edilmiş. Eğitim basamaklarını kâh sınıf atlatılarak kâh yaşı büyütülerek hızla ve üstün bir performansla adımlamış. Zaman zaman fikri ve fiili ayrımcılıklarla karşılaşsa da bu, onu, birbirinden kıymetli çalışmalar yapmaktan ve binlerce öğrenci yetiştirmekten alıkoyamamış. Ömrü her ne kadar zorluklarla ve zahmetlerle geçmiş olsa da neticede ortaya göz kamaştırıcı bir hayat hikâyesi koymayı başarabilmiş.
Beş Nesle Şahitlik Eden Suat Hoca
Başarmış başarmasına; ama inanan, dürüst, çalışkan ve vatansever insanların ülkemizde her dönemde uğradığı haksızlıklardan ve hukuksuzluklarda o da nasibini almış. Bugün pek çoğumuzun yeni yeni yaşamakta olduğu haksızlıklara, çocukluğundan beri yüzlerce kez şahit olmuş. Çünkü mağduriyetler, beş nesil boyunca, bir gelenek hâlini almış ailesinde. Dedesinden babasına, oradan evlatlarına ve hatta torunlarına kadar sıkıyönetim benzeri uygulamalardan, tenkil ve tecritlerden kurtulamamışlar.
Suat Hoca’nın hâlen Kanada’da yaşaması da bundan dolayı. Dile kolay, vaktiyle Türkiye’de, alanında yetişmiş ilk ve tek profesördür, hocaların hocasıdır. Üstelik bugüne kadar yazılmış en güzel Kur’an meallerinden birine imza atmıştır; lâkin durum yine de değişmemiştir.
Evet, kişiler, fikri eğilimler ve dönemler farklı olsa da antidemokratik uygulamalar hep süregelmiştir ülkemizde. Bu, yalnızca Yıldırım ve ailesi için değil benzer özellikleri taşıyan bütün Anadolu insanları için böyle olmuştur nedense. Normal şartlarda, hukukun ve demokrasinin işlediği herhangi bir medeni toplumda, devletin imkânlarıyla desteklenecek ve hatta büyük teşvik ve ödüllerle onurlandırılacak böylesi insanlar, neden ve niçin cezalandırılır?
Üniversite Yılları Ve Risale-i Nurlar
Bu soruyu zihinlere havale ederek kitaba dönelim. Suat Yıldırım’ın Ankara İlahiyat Fakültesi’nde okuması ve Risale-i Nurlar ile tanışması adeta bir eşiktir onun için. Çünkü bu tanışma, daha sonra Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışmayı da netice verecek ve bütün hayatını etkileyecek gelişmelere vesile olacaktır. Kendisi, yurtiçi ve yurtdışında aldığı eğitimle Arapça ve Fransızcayı öğrenecek, bir yandan ilmi çalışmalar yaparak ve talebeler yetiştirerek akademik kariyerinde yükselirken bir yandan da “Ebedî Risalet Sempozyumu”na öncülük edecek ve uluslararası konferanslar düzenleyerek bütün dünyadan pek çok aydınla ve kanaat önderiyle tanışma fırsatı bulacaktır. Bunlardan en dikkat çeken şahsın, Hindistanlı büyük alim Prof. Dr. Muhammed Hamidullah olduğunu belirtmeliyim. Lâkin hazret hakkındaki detaylı bilgiyi kitaba havale ediyorum.
Karış Karış Gezilen İslam Dünyası
Suat Hoca’nın hayatına baktığımızda Diyarbakır, Ankara, Edirne, Erzurum, İstanbul, Sakarya gibi illerin; Irak, Suudi Arabistan, Malezya, Fransa ve son olarak Kanada gibi ülkelerin ön plana çıktığını görüyoruz. Ekseriyetle akademik görev ve ilmi çalışmalar sebebiyle bulunduğu bu iller ve ülkeler kendisine, kendisi de bulunduğu yerlere ve insanlarına ayrı ayrı değerler katmış. Öyle ki, hatıralar arasında dolaşırken, tarihe, coğrafyaya, edebiyata; dinlere, toplumlara; hasılı insana ve kültürlere dair pek çok dikkat çekici tespit ve anekdota yer verildiğini görürüz.
Evet, “Çağın Bir Şahidinden,” bir alimin biyografisi özelinde, çeşitli insanların hayatından izler ve işaretler taşımakla, değerli anekdot ve hikâyelerle, bir ömre sığdırılan derya gibi eser ve çalışmaların arka planıyla ilgi ve merakı gerçekten hak ediyor. Keşke böylesi kitaplar yaygınlık kazansa da herkes kendi hayatının kristal tortu ve kıvrımlarını gelecek nesillere aktarsa. Çünkü tarih başta olmak üzere, bütün sosyal bilimlerin böylesi çalışmalardan alacağı önemli bilgiler ve dersler var.