Melike Melan
Bu masumane sorusuna anlayacağı ölçüde cevap vermeye çalıştım. Çevremde ise cevabı bu kadar kolay olmayan sorular soran çocuklar var. Örneğin bir arkadaşımın ilkokula giden kızı, sınıf arkadaşının “iki annesi olduğunu” öğrenmiş ve iki kadının evlenmesinin mümkün olup olmadığını sormuştu annesine. Bir başka arkadaşımın anaokulundaki oğlu ise “cinsiyet değiştirme ameliyatının ne olduğunu” öğrenmek istemişti. Bu sorular, oğlumunki ile mukayese edildiğinde cevaplaması çok daha zor sorulardı. Fakat yaşadığımız çağda ve coğrafyada ben de bir gün bu ve benzeri sorularla yüzleşeceğimin farkındayım.
Cesare Pavese, “Bir şeyden, onu görmezden gelerek değil, ancak onu yaşayarak kurtulabiliriz.” diyor Yaşama Uğraşı kitabında. Bizler de anne-baba olarak henüz cinsel kimliği oluşmamış çocuklarımızın bu zor sorularını görmezden gelip geçiştirmek yerine, onların akıllarına ve kalplerine hitap edecek cevapları bulmakla yükümlüyüz. Elbette bu soruların tek bir cevabı yok. Sorular gibi cevaplar da sınırsız. Fakat bir gün onlarla yüz yüze geldiğimizde en doğru ve anlaşılır şekilde nasıl cevap vereceğimizi bilmek de bir hazırlık süreci gerektiriyor.
Her Yaş Farklı Bir Söylem Gerektirir
Cinsel kimlik gelişimi, bir çocuğun bedenini keşfetmesi, cinsiyetleri ayırt edebilmesi, kendi cinsiyetine dair fiziksel ve sosyal farklılıkları kavraması, anne ve babası ile özdeşim yapması ve kendi cinsiyetine uygun hareket etmesi gibi olguları kapsayan bir süreçtir. Kişinin cinsel kimliği bir anda oluşmaz. Bu, doğumdan yetişkinliğe uzanan uzun bir süreç gerektirir. Anne ve babaların bu yolculuktaki rolü ise çocuğun sağlıklı bir cinsel kimlik kazanabilmesi için çok önemlidir.
Cinsel kimlik gelişimi sürecinde, bu konuların çocuğa anlatılması, her yaş dilimine, her gelişim evresine göre farklı söylemler gerektirir. Çünkü çocuk birçok şeyi yetişkinlik, hatta ergenlik dönemindeki gibi anlayamaz. O yüzden cinsiyetler arasındaki farkı, bu farklılıkların nedenlerini ve gerekliliklerini çocuğun kapasitesine, gelişimine ve olgunlaşma düzeyine göre aktarmak önemlidir.
Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un Psikoseksüel Gelişim Teorisi’ne göre çocuk ancak 3-6 yaş arası dönemi kapsayan Fallik Evre’de “anatomik cinsiyet farklıklarının” bilincine varır. Yani bu dönemde “erkek ve kadın” ayrımını anne ve babası ile özdeşleşerek yapabilecek bilinçtedir. Fakat hormonal bir değişim olmadığı için meselenin duygulanım, biyolojik ve sosyal boyutu boştur. Peki bizler farklı soruların gelmeye başladığı bu dönemden itibaren çocuklarımıza hangi şekillerde yaklaşmalıyız?
Psikolog Dr. Erdoğan Gültekin, bu konunun aktarılmasının her yaş dilimine ve her gelişim evresine göre farklı söylemler gerektirdiğini vurgulayarak, konuyu anlatmanın en anlaşılır yolunun “Polarite Prensibi”nden geçtiğini belirtiyor. Peki nedir bu Polarite Prensibi? Dr. Gültekin bu prensibi şöyle özetliyor; “Var olan her şeyin zıddı var. Her şey varlığını sürdürmek için zıddına ihtiyaç duyar. Zıddı olmasa kendi varlığı olmaz, yani kendi varlığını sürdüremez. Gültekin’e göre, düşünce yapımıza, kültürümüze, yaratılışa ve varoluşa da uygun bir düşünce olan Polarite Prensibi her yaş grubundaki çocuğa, onun anlayacağı ölçüde anlatılmalı.
Zor Konular Zıtlıklar Üzerinden Anlatılabilir.
Örneğin 2-6 yaş arasındaki bir çocuğa aydınlık-karanlık, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi basit zıtlıklar üzerinden kadın ve erkeğin farklı olduğu ve bu zıtlıkların var olmak için birbirlerine ihtiyaç duydukları anlatılabilir. Çocuk biraz daha büyüdüğünde ise örnekler de gelişebilir. Atomun içinde yer alan proton ve nötrondan, matematikteki artı ve eksiden, bir prizin çalışması için iki zıt kutbun varlığının gerekliliğinden bahsedilebilir. Ergenliğe doğruysa daha somut örnekler verilerek ailenin devam etmesi için kadın ve erkeğe ihtiyaç olduğu anlatılabilir. Nitekim Allah, Zariyat suresinde “Ve her şeyden çift çift yarattık, olur ki ibret alırsınız.” buyuruyor. İki zıt davranış biçimi olan cimrilik ve cömertlikten bahsedilen Leyl suresi ise “Ortalığı bürüdüğü zaman geceye ant olsun, açılıp aydınlandığı zaman gündüze ant olsun” ayetlerinden sonra “Erkeği ve dişiyi yaratana ant olsun ki” ayeti ile devam ediyor. Yani her zıtlık gibi kadın ve erkeğin de ancak birbirleriyle kaim olduğuna işaret ediliyor.
Davranış ve sözlerle verilen mesajlar çok önemli
Çocuk ergenliğe kadar anne babasının kanaatlerini, düşüncelerini, fikirlerini, sözlerini ve inançlarını doğru kabul eder. Bu yüzden anne babanın davranışlarıyla ve sözleriyle ne tür mesajlar verdiği çok önemlidir. Gültekin’e göre bu süreçte çocuğa doğru mesajları vermek ve tutarlı olmak önemli. Anne ve baba çocuğa aynı mesajı vermeli ve onun zihninde oluşabilecek sorulara açık kapı bırakmamalı. Elbette ki farklı cinsel tercihlere sahip olan ya da cinsiyet değiştiren bireylere saygı duyulması gerektiği çocuklara anlatılmalı. Çünkü bu tercihler bireyseldir ve yalnızca kişiyi ilgilendirir. Ancak bunun yanı sıra; “Bir şeye saygı göstermek, onu kabul etmek ya da onun gibi davranmak anlamına gelmez.” mesajı da çocuğa verilmeli.
Çocuğumuza kadın ve erkek arasındaki farkı, yaşına uygun bir şekilde anlatmanın bir sonraki basamağı ise bunu davranışlarımızla pekiştirmek. Ergenliğe kadar anne ve baba çocukla aynı ölçüde, birbirlerinden rol çalmadan yakınlık kurarken ergenlikten sonra durum değişiyor. Artık hemcins ebeveyn, çocuk için daha önemli hâle geliyor. Ergenlik öncesinde kız çocuk karşıt cins ilgiyi babadan, erkek çocuk ise anneden alırken, cinsel kimlik ayrımına başladıktan sonra durum tersine dönüyor. Artık kız çocuk anneyi, erkek çocuk ise rol model olarak babayı benimsiyor. Psikiyatrist Engin Geçtan, İnsan Olmak kitabında, “Bir kız çocuğu için karşı cinsin ilk temsilcisi olan babaya gerekince yaklaşamamış olmak ya da bir erkek çocuğun babasını ürkütücü biçimde güçlü ya da anneye oranla güçsüz bir varlık olarak algılaması, cinsel kimliklerinin gelişimini kaçınılmaz biçimde etkiler.” diyor.
Çocukken maruz kalınan aşağılayıcı ifadeler veya karşıt cinsi temsil eden “erkek gibi güçlü” gibi sözde övgü sözleri cinsel kimlik gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.
Maruz Kalınan Aşağılayıcı İfadeler Kimlik Oluşumunu Olumsuz Etkiliyor.
Uzmanlara göre, babasıyla ilişkisi iyi olmayan, ondan takdiri, ilgiyi alamamış erkek çocukları ileride bu ilgiyi bir başka erkekten alma eğiliminde olabiliyor. Veya baba çok sert ve şiddet uygulayan ilgisiz biriyse ve anne mutsuzsa, o zaman da bu durum kız çocukları için gözlemlenebiliyor. Veya ailede erkeklerin daha önemli görülmesi, baba ve erkek çocuklar ev işi yapmazken, bütün sorumluluğun ve yükün kadınlara verilmesi, baskılanan kız çocuklarını daha özgür ve güçlü olan erkek cinsiyetini benimsemeye itebiliyor. Bunun yanı sıra, “Erkek Fatma, kız gibi nazik, çıtkırıldım, kız gibi ağlama” gibi söylemlerin de ileride farklı sorunlara yol açabileceğine işaret ediliyor. Çocukken maruz kalınan bu aşağılayıcı ifadeler veya karşıt cinsi temsil eden “erkek gibi güçlü” gibi sözde övgü sözleri cinsel kimlik gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.
Bu durumda sağlıklı bir cinsel kimlik gelişimi için “Ergenlik öncesi anne ve babanın çocuğa yeterli sevgi ve ilgiyi göstermesi, ergenlik sonrası ise hemcins ebeveynin ona, doğru rol model olması” çok önemli. Tüm bu süreçte ise çocukların soruları asla cevapsız bırakılmamalı, iyi bir hazırlık süreci ile onlara doyurucu cevaplar verilmeli.