Dyt. Melike Eldem
Aşırı yemek yemenin, vücuda zarar verdiğinin tam olarak hangi yıllarda keşfedildiği bilinmese de, Sanayi Devrimi’yle birlikte işlenmiş gıdaların üretimi ve tüketimi dikkate değer şekilde yaygınlaştı. Bu durumun bir sonucu olarak artan obezite, yirminci yüzyılın bilimsel araştırmalarında geniş yer buldu. Günümüzde küresel bir sorun olarak kabul edilen şişmanlık, her geçen gün yeni araştırmalara ve bilimsel verilere konu olmaya devam ediyor.
Sağlıklı beslenmenin yanı sıra, aç kalmanın faydaları da su götürmez bir gerçek. Başta ramazan ayı olmak üzere, öncesindeki recep ve şaban aylarında tuttuğumuz oruçlar, manevi kazanımların yanı sıra sağlığımıza da katkı sağlıyor.
Nobel ödüllü keşif
Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bir beslenme yöntemi olan aralıklı oruç, Nobel ödüllü bir keşifle bağlantılıdır. Bu keşif, hücrelerin kendi içeriklerini sindirip geri dönüştürmesi anlamına gelen “otofaji”dir. Otofaji, vücudun kendi kendini temizleme mekanizması olarak düşünülebilir. Günün belirli saatlerinde aç kalmak, enerji kaynaklarının daha verimli kullanılmasını, yağ yakımının artmasını ve insülin direncinin azalmasını destekler.
Açlık durumunun bilinen en faydalı ikinci etkisi ise ketogenezdir. Ketogenez, karaciğerde gerçekleşen bir metabolik süreçtir. Vücut, yeterli miktarda glikoz (kan şekerinin temel kaynağı) bulunmadığında, enerji ihtiyacını karşılamak için yağları parçalamaya başlar. Bu parçalanma sonucunda “keton cisimleri” adı verilen alternatif bir enerji kaynağı üretilir. Keton cisimleri; beyin, kalp ve kaslar gibi dokular tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Bu süreç, kilo kaybı, kan şekeri kontrolü ve epilepsi tedavisinin yanı sıra, alzaymır ve Parkinson hastalığı gibi rahatsızlıkların ilerlemesini yavaşlatabilir.
Hücresel yenilenmeyi hızlandırıyor
Aralıklı orucu keşfeden bilim insanları, son yıllarda yeni bir öneride bulundular: “Orucu Taklit Eden Diyet” ya da İngilizce adıyla Fast Mimicking Diet (FMD). Bu diyet, uzun süreli orucun sağlığa faydalarını taklit etmek amacıyla geliştirilmiş özel bir beslenme programıdır. Vücudu açlık durumuna benzer bir hâle getirerek hücresel yenilenmeyi hedefleyen bu program, uzun süreli değil, belirli aralıklarla uygulanabilir.
Bu yılın şubat ayında Nature Communications‘ta yayımlanan bir makalede, orucu taklit eden diyetin karaciğer ve kan belirteçlerinde biyolojik yaşın ve hastalık riskinin azalmasını sağlayan değişikliklere vesile olduğu belirtilmiştir. Oruç tutarak geçireceğimiz bu güzel zaman dilimlerinde, gençleşmek ve iyileşmek dileğiyle…
Beş günlük yenilenme
Prof. Dr. Murat Baş, Orucu Taklit Eden Diyet’in “aç kalma” üzerine kurulu diyetlerden farklı olarak “sağlıklı açlık” üzerine kurulu bir sistem olduğunu vurguluyor. Dr. Baş, bu diyetin laktoz ve gluten içermediğini ve üç ay boyunca her ayın beş günü uygulanabileceğini belirtiyor. Kalan 25 gün de sağlıklı beslenmenin gereğine dikkat çeken Baş, diyetin uzman gözetiminde uygulanmasını öneriyor. Beş günlük süreçte vücutta meydana gelen değişiklikleri ise şu şekilde sıralıyor:
Birinci gün: Açlık durumuna geçiş dönemidir. Vücut, hücresel temizliğe hazırlanmaya başlarken, açlık moduna ve yağ yakma sürecine girer.
İkinci gün: Yağ yakma ve ketogenez dönemidir. 48 saat içinde ketozis meydana gelir ve yağ yakımı hızlanır.
Üçüncü gün: Otofaji, yani arınma dönemidir. Hücresel temizlik başlar, yağ yakımı ve keton üretimi devam eder.
Dördüncü gün: Hücresel gençleşme dönemidir. Temizlenme, yenilenme ve yağ yakımı devam eder. Hücreler daha genç versiyonlarına dönüşür.
Beşinci gün: Yenilenme ve değişim dönemidir. Hızla tamamlanan hücresel yenilenme, beşinci günden sonra da devam eder.