Allah’ın bu dünyada insana sayısız lütufları var. Sadece bana olan lütuflarını bile saymaya kalksam ne ömrüm ne de nefesim yeter. Yalnız bir tanesi bile onun kereminin enginliğini gösterme açısından yeterlidir benim için. Keremi sonsuz Rabbim beni Sa’d ile kardeş kıldı. Candan ve kandan öte bir kardeşlikti bu.
Sa’d, nübüvvetin 11. yılı hac mevsiminde Resûlullah ile Akabe’de karşılaşan, İslam’ı kabul eden altı Hazreçliden biriydi. Ardından İkinci Akabe Biatı’na da katıldı. Ensar’ın zenginlerindendi. Okuma yazma bilen nadir insanlardandı. Cahiliye döneminde “kâtip” olarak tanınırdı. Müslüman olduktan sonra Peygamber Efendimiz’e vahiy kâtipliği de yapmıştı.
Mekke’nin şartları ağırlaşıp da belimizi doğrultamaz, dinimizi yaşayamaz hâle gelince herkes gibi ben de hicret ettim. Herkes neyi var neyi yok geride bırakmıştı. Mal mülk, ana baba, eş evlat… Ben de bıraktım varımı yoğumu. Tam bir hicretti bu: Bir canımız bir de inancımız kalmıştı. Ulaştığımız yerde yeniden hayata tutunmak, ekmeğimizi kazanmak gerektiğinde sahabe, sanki hiçbir şey olmamış gibi inanç ve azimle yeniden “bismillah” dedi.
Bizi hayretlere düşüren inanılmaz şeyler oluyordu her gün. Ensar tüm içtenliği ve cömertliği ile kollarını sonuna kadar açmıştı. Bizimle evini, aşını, malını paylaşıyordu. Ekmeğini bölmelerini anlıyorduk; ama bizi mallarına da mirasçı yapmak istiyorlardı. Bu nasıl bir keremdi!
Peygamberimiz beni Sa’d ile kardeş yapmıştı. Sa’d, bana sahip olduğu her şeyin yarısını vermeyi teklif etti. Her şeyin! O kadar güzel bir insandı ki! Ben ise cömertliğinden duyduğum memnuniyeti dile getirip bana çarşının yolunu göstermesini rica ettim.
Allah bana o kadar çok mal verdi ki! Yüklü develerimden oluşan kervanlarım, malım mülküm, servetim oldu yıllar içinde. İhtiyaç oldukça Allah yolunda sarf ettim. Etrafımda Sa’dlar, Osmanlar, Ebubekirler ve daha da önemlisi cömertler cömerdi Peygamber Efendimiz vardı.
Kardeşim Sa’d çok iyi bir hatipti. Peygamber Efendimiz onu heyetlere cevap versinler diye görevlendirirdi. Bedir’e katılma şerefine nail oldu. Uhud’da bulundu. Savaşın şiddetlendiği bir anda Peygamber Efendimiz Sa’d için endişelendi. Çünkü savaş Müslümanların aleyhine dönmüştü. Can pazarı vardı meydanda. “Allah, karşılık olarak cenneti verip müminlerden canlarını ve mallarını satın alıyordu.” Efendimiz Sa’d’ı bulmaları için ensardan bir kardeşimizi görevlendirdi. Bu kişi Zeyd b. Sâbit veya Übey b. Kâ’b idi.
Kardeşim Sa’d’ı bulduğunda onun kılıç, ok ve mızrak darbeleriyle çok yara aldığını görmüş. Kendisine, Resûlullah’ın onu çok merak ettiğini, söylemek istediği bir şey olup olmadığını sormuş. Kardeşim sadece Resûlullah’a selamını iletmesini, cennetin kokusunu duyar gibi olduğunu ve bütün ümmeti mükâfatlandırması için Allah’a dua ettiğini söylemiş.
Ensara Akabe Biatı’nda verdikleri sözü hatırlamalarını tavsiye edip içlerinde tek bir kişi bile hayattayken düşmanın Resûlullah’a ulaşıp ona zarar vermesi hâlinde Allah katında hiçbir mazeretleri olmayacağını ifade etmiş. Oracıkta Hakk’a yürümüş.
Kardeşimin şehadetini duyan Peygamber Efendimiz; “Allah ona rahmet eylesin. Yaşarken de ölürken de Allah’a ve resulüne karşı çok samimi idi.” buyurdu. Kıbleye döndü: “Allah’ım! Sa’d’ı kendisinden razı olarak huzuruna kavuştur.” diyerek dua etti.
Kardeşim, savaşta o kadar darbe almıştı ki tanınmaz hâldeydi. Teşhis kolay olmadı. Aynı gün vefat eden, anne bir kardeşi ile aynı kabre koyduk onu. Vefatından kısa bir süre sonra bir kızı dünyaya geldi. Bebeğin velayetini Hazreti Ebû Bekir üstlendi. Ona sebebi sorulunca, kardeşim Sa’d’ın üstün meziyetlerini saydı ve İslam için yaptıklarını hayırla yâd etti.
Öte yandan bazılarımızda hâlâ cahiliye kalıntıları vardı. Sa’d’ın kardeşi tüm mirası kendisine alıp Sa’d’ın evladını ve hanımını mirastan mahrum etmek istedi. Sa’d’ın eşi, iki kızını da alıp Peygamber Efendimizin huzuruna çıktı. Durumu izah ettiler. Bu olay üzerine miras ayeti nazil oldu. Sa’d’ın kızları, İslam’da mirastan pay alan ilk kız çocukları olarak tarihe geçtiler.
Ben, arkadaşımız Erkam’ın evinde İslam ile şereflenen, Peygamber Efendimizin adına Abdurrahman dediği, cennet ile müjdelenen on sahabeden biriyim. Abdurrahman b. Avf’ım. Ben Sa’d b. Reb’î’nin kardeşiyim. Kâinattaki kardeşlikler ve uhuvvetteki lezzetler adedince salat ve selam olsun Peygamber Efendimiz’e ve size.