Bütün kültürlerde geçerli tek dil: gülümseme   

Dünyanın her kültüründe geçerli tek dil gülümsemedir. Gülümsemek insana verilmiş çok özel bir ayrıcalık. Fakat bunun bir de tam tersi bir durum var ki onunla ilgili olarak Yüce Yaratıcı (cc) insanı uyarıyor; “Huysuz, katı kalpli biri olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi.”

HAZIRLAYAN    Dr. Figen Barlas Es

Gülmeyi unutturacak pek çok sebeple karşı karşıyayız günümüzde. Ve çevremize baktığımızda, gülen simalardan çok, yorgun, sıkkın, gergin çehreleri daha çok görüyoruz. 

Halbuki Allah (cc), Efendimize ve O’nun şahsında bizlere şöyle buyurmuyor mu? “Sen huysuz, katı kalpli biri olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi.” ( Al-i İmran 159)  

Huysuz ve katı kalpli olmak! 

Efendimizin de (sas), “Gülümsemek sadakadır.” (Tirmizî, Birr 3) ifadesini de neredeyse hepimiz biliriz. 

“Allah yumuşak ve güler yüzlü kimseyi sever.” (Câmiü’s-Sağîr, 2/503) Hadisi Şerif’ini de biliriz. Biliriz ama günlük hayatımıza aksettirme konusunda hep ihmalkar davranırız. Tam bu noktada, ayet ve hadislerin manasını bilmek, anlamak ve yaşamımıza hakim kılmak için çaba göstermemiz, alıştığımız şikayet modundan, şükür moduna terfi etmemiz gerekiyor. 

O halde, gülümsemenin, sadakanın ve Allah’ın sevgisini celbeden halin anlamlarına biraz bakmakta fayda var. 

GÜLÜMSEMEK ACIYI AZALTIYOR 

Dünyanın neresine gidersek gidelim, değişen kültür ve farklı beden diline rağmen değişmeyen ve geçerli olan tek dil gülümsemedir. Gülümsemek insana verilmiş çok özel bir ayrıcalıktır ve ruh için de, beden için de kana en hızlı karışan ilaçtır desek yanlış olmaz. 

Günümüzde gelotoloji adında, gülümsemenin insan fizyolojisi üzerindeki etkilerini, gülümsemeyle beyinde nelerin değiştiğini ve gülmenin insan üzerindeki psikolojik etkilerini araştıran psikolojinin bir dalı da mevcut. 

Seslere verdiğimiz tepkiler, beynimizin premotor kortikal bölgesinde oluşur. Premotor kortikal bölge, dış seslere yüz kasları ile tepki verilmesini sağlar. Gülümsememiz halinde, vücudumuzdaki otonom sinir sistemi harekete geçerek, stres hormonlarının seviyesini olumlu yönde değiştirir. 

Gülümsediğimizde, vücudumuzda kortizol seviyesi düşer ve endorfin adını verdiğimiz  ağrı-acı hissini hafifleten bir diğer hormonun, yani morfinin, vücudumuzda salgılanmasına sebep olur. Bunlar biiznillah, kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlar ve yaşadığımız stresin azalmasına yardımcı olur. 

GÜLÜMSEYEREK BAŞLAYAN İLİŞKİLER OLUMLU DEVAM EDİYOR 

Araştırmalar, gülme esnasında, insanda 2 bin çikolata yemeye eşdeğer seviyede mutluluk hormonu salgılandığını ortaya koymuştur. Bu sebeple, gülümsediğimizde, vücudumuz rahatlar ve bu bağışıklık sistemimizin güçlenmesine de  yardım eder. 

Ayrıca, gülümseyerek başlayan ilişkilerin, olumlu devam ettiği de istatistiksel verilerle kanıtlanmıştır.  

İlginç bir bilgi daha vereyim; yeni doğan bebeklerin bile gülümseme yeteneğine sahip olduğu belirlenmiş. Yani gülümseme aslında, insana doğduğu anda verilen bir lütuf. Hatta çok gülümseyen ve mutlu insanların, gergin olanlara göre ortalama 10 yıl daha uzun yaşadığı kanıtlanmıştır. 

Gülümsemek insanlarla bir arada olmamızı kolaylaştıran ve sosyal bağların güçlü bir şekilde kurulmasında da büyük rol oynayan bir durumdur.  

Mü’minler, Allah’ın kullarına güven, emniyet veren kişiler olduklarını gülümsemekle ifade ederler. Adeta, ‘Ben seni olduğun gibi kabul ediyorum. Sen Rabbimin kulusun ve biz kardeşiz.’ demenin her dildeki karşılığıdır bu. Sanki kendisini hikmetle, kusursuzca yaratan Zat’a adeta şükrün ifadesidir gülümsemek. 

Gülen ve gülmeyen iki farklı insan yüzü, 44 farklı kültürdeki binlerce insana gösteriliyor. İnsanların çoğu, gülümseyen yüzleri daha dürüst ve güvenilir bulduğunu ifade ediyor. 

GÜLÜMSEYEN İNSANLAR DAHA GÜVENİLİR 

2016 yılında yapılan bir çalışmada dördü gülümseyen, dördü gülümsemeyen sekiz insan fotoğrafı, 44 ayrı kültürde binlerce insana gösteriliyor ve insanların çoğu, gülümseyen yüzleri daha dürüst ve güvenilir bulduğunu ifade ediyor. Gülümsemek güveni ve dürüstlüğü çağrıştıran bir haldir de aynı zamanda.  

Gülümsemek; birliktelik, yakınlık, samimiyet ve arkadaşlık duygularını ve ilişkilerini de güçlendirir. Bireyin güvensizlik duygusunu azaltır. Sosyal ilişkilerini güçlendirir. Genel olarak bakıldığı zaman mutluluk, diğer duygular gibi, davranışlara, düşüncelere, bakış açısına etki eder. 

GÜLÜMSEMEDE SORUMLULUK ALANI 

Herkesin gülümsemede sorumluluk alanı farklı farklıdır. İlk olarak, insan gülümseyerek kendi bedenine, ruhuna yardım eder. Sadaka hükmü gibi hem hayatı bereketlenir hem de ihtiyacı olana yardım edilmiş olur. Sosyal alandaki sadakaların sorumlusu olarak yönetimlerin görevi de yurttaşlarını gülümsetmektir. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, eğitimin en güzel şekilde verilmesi, maişet endişelerinde sistemlerin oturtulması da ’’sadaka’’ hükmündeki gülümsemelerdir. 

Gülümseme insanın bedeninden ve ruhundan başlayarak çevresine, yaşadığı topluma daire daire dağılan bir fayda ve güzellik hareketidir. 

Şu konuya da değinmeden satırlarımı noktalamayayım. Efendimiz (sas) şöyle buyurur. “İki çeşit gülme vardır: Bir gülme vardır ki, Allah onu sever. Bir gülme vardır ki, Allah gazap eder. Allah’ın sevdiği gülme şudur: Kişi kardeşiyle karşılaşır ve onu gördüğünden dolayı sevinir. Allah’ın gazap ettiği gülme ise; kişiyi incitici, eziyet verici, küçük düşürücü, alay edicidir ki, kişi, kaba veya batıl bir sözü, hem gülmek hem de başkalarını güldürmek amacıyla söyler.”[Câmiü’s-Sağîr, 3/1149] 

Evet, “Bir göz ağlarken, öbür göz gülmez,” der atasözümüz. İnsan içten gülümseyebilmek için çevresindeki sevdiklerinin de gülebilecek şartlara sahip olmasını ister. Buradan hareketle de gülümsemek, diğergamlığı davet eden bir dostluktur. Birbirinin elinden tutmayı, empati yapıp destek olmayı, tutup kaldırmayı gerektirir. 

Rabbim bizleri razı olduğu gülümsemelerde daim olanlardan kılsın inşaallah! 

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar