Mekke’de doğdum. Hicretin yedinci yılına kadar annem Selma ile birlikte bu şehirde yaşadık. 629 yılında peygamberimiz ve ashabı, kaza umresi için Mekke’ye gelmişti. Buradaki vazifelerini yaptılar. Dönmek üzere olduklarını biliyordum. Mekke’de annemle zor bir hayatımız vardı. Medine’ye gitsek ne güzel olurdu. Annem gidemezdi Medine’ye. Farkındaydım ama akrabalarımız, en önemlisi de Müslümanlar oradaydı. Babam oradaydı.
Yola düştüklerinde peygamberimizin önüne çıktım. “Amca! Beni de götürür müsün?” dedim. Şaşırmıştı. Annemi geride bırakacak kadar kararlı olmam da etkiliydi belki. O, şefkat abidesiydi. Ben ise onun aynı zamanda süt kardeşi de olan amcasının kızıydım. Babası Uhud’da şehit olmuş küçük, yetim bir kız… Yetimliği o çok iyi bilirdi. Kıyamadı bana ve gelme isteğimi kabul etti. Hazreti Ali beni Hazreti Fatma’ya verdi. Aynı devenin üzerinde birlikte yolculuk yaptık.
Baba Hasreti
Medine’ye yaklaşınca ben dayanamadım. Baba özlemim had safhaya çıktı. Kavuşmak, sarılmak istedim. Koklamak istedim. Babamın mezarı hakkında sorular sormaya başladım. Şair sahabe Hasan b. Sabit merakımı giderdi ve beni sakinleştirdi. Babam hakkında güzel şeyler söyledi. Şiirler okudu. “O kız, değerli ve şecaat sahibi efendiyi sorup duruyor. Kötülükler karşısında erkenden ve hızla yola çıkan cesur kişiyi.” Dedi ki, “Şehitlik rahat ve huzurludur. Gafûr olan Rabb’inin rızasına ermektir.”
Mekke’ye varınca himayem konusunda ufak bir anlaşmazlık oldu. Hazreti Ali beni Mekke’den kendisinin getirdiğini, onun kuzeni olduğumu söyleyerek onlarda kalmamı istedi. Hazreti Cafer ise yine kuzeni olduğum ve aynı zamanda teyzemin de onun eşi olması sebebiyle onlarda kalmamı istedi. Hazreti Zeyd ise babamın Medine’de kendine kardeş yaptığı kişiydi. Bu sebeple onun kızı sayıldığımı ve bana bakmak arzusunda olduğunu dile getirdi. Bir yetime sahip çıkma noktasında gösterilen bu inceliği hayatım boyunca unutmadım. Nihayetinde sevgili peygamberimiz Hazreti Zeyd’e: “Sen, Allah’ın resulünün dostusun.” Hazreti Ali’ye: “Ey Ali, sen de benim kardeşim, arkadaşımsın.” Hazreti Cafer’e ise: “Sen de bana yaratılış ve huy bakımından en çok benzeyensin.” diyerek hepsinin gönlünü aldı. Daha sonra teyzenin anne gibi olduğunu belirterek himayemi Hazreti Cafer’e bıraktı.
İpek Kaftan
Resulullah beni her zaman korudu ve gözetti. Kendisine gelen hediyelerden bana da gönderdi. Bir gün, gelen ipek bir kaftanı Hazreti Ali’ye vermiş, başörtüsü olarak kullanmamız üzere bizimle paylaştırmasını istemiş. Hazreti Ali kumaşı annesi Fatma, peygamberimizin kızı Hazreti Fatma ve benim aramda paylaştırdı. Evlenme yaşına geldiğim zaman Allah, beni resulüne gelin olmakla şereflendirdi. Sevgili peygamberimiz beni hanımı Ümmü Seleme’nin oğlu ile evlendirdi. Rabbim’in inayetine sonsuz şükürler olsun!
Ben, şehitlerin efendisi, peygamberimizin amcası ve süt kardeşi, Uhud şehidi Hazreti Hamza’nın kızı Ümame’yim. Kainattaki tüm şehitler sayısınca selam Peygamber efendimize ve size.