İsimler Tanıdık, Yüzler Yabancı!

Yanlış temsil edilen dinî figürlerin gösterildiği prodüksiyonlar, çocukların manevi gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Hatalı bilgiler ve yanıltıcı karakterler, doğru anlayışın yerine yanılgıları yerleştiriyor ve çocukların sahip olduğu dinî değerleri sarsıyor.

Ailecek oturmuş, DreamWorks yapımı Joseph: King of Dreams’i seyrediyorduk. İncil’in Tekvin Kitabı’ndan uyarlanan film, her ne kadar 2000’de yayımlanmış olsa da 1998’de gösterime giren Mısır Prensi’nin öncülüydü. Zira Tekvin Kitabı’nda Hz. Yusuf kıssası, Hz. Musa kıssasından önce geliyordu. Çıktığım bu müzikal dram yolculuğunda içime sinmeyen; ama dile getiremediğim bir şeyler vardı.

Oğlumun dikenli sorusu, beni uykumdan uyandırmış; dile getiremediğim şeyler hakkında düşünmeye zorlamıştı. Seyrettiğimiz Yusuf, bizim bildiğimiz, tanıdığımız, “Ey Rabbim! Zindan benim için, bunların beni çağırdığı şeyden daha sevimlidir.” diyen Yusuf Nebi değildi.

Kendisini kuyuya atan kardeşlerine karşı tek kelime etmeyen, haksız yere yıllarca hapiste kaldığı için şikâyette bulunmayan; bilakis zindanı bir eğitim yuvası hâline getiren Hazreti Yusuf’u, tam da oğlumun dediği gibi, çok bilmiş, sevimsiz bir karakter olarak çizmişlerdi. Hz. Yakup da zihinlerimizdekinden çok farklıydı. Oğluma, iyisinden bir açıklama borçlu olduğumu hissettim. Dilimin döndüğünce senaryonun bizce bir bakış açısıyla kurulmadığını, yapımın bizim gibi düşünen insanlar tarafından yönetilmediğini anlatmaya çalıştım.

Dilleri Var, Bizim Dile Benzemez

Benzer bir tecrübeyi Omar (Hz. Ömer) dizisini izlerken de yaşamıştım. Hayranı olduğum Ömer b. El-Hattâb yoktu ekranda. Oyuncunun oldukça itici tavırları yüzünden, diziyi ikinci bölümde bırakmıştım. O zaman da kızım “Bu adamdan korkuyorum anne!” demişti; şimdi hatırlıyorum. Kızım gibi ben de Peygamber Efendimizin hakkında “Benden sonra bir peygamber gelseydi bu Ömer olurdu.” dediği kişiyi canlandırdığını sanan bu abus çehreli ve gergin suratlı adamdan hazzetmemiştim.

2014 yapımı Noah’a ne demeli? Filmin sonuna doğru aklını yitiren bir “Nuh” görmüştük ki bu, akıl alır şey değildi. Perdedeki Nuh kimi temsil ediyordu bilemiyorum; ama ülü’l-azm olarak isimlendirilen beş büyük peygamberden biri olan Hz. Nuh’la ilgisi olmadığı kesindi. “Exodus: Gods and Kings” filminde ise “tanrı”yı konuşturmak için bir çocuk kullanılmıştı. Akıllara durgunluk veren sahneyi; ancak senaryoyu yazan kişilerle birlikte düşündüğünüzde kavrayabiliyordunuz!

Asıl Hayal Kırıklığı

Çağrı’yı ilk kez seyrettiğimde, Peygamber Efendimizi ekranda görememek bir çocuk olarak beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Üzülmüştüm. Sadece onu değil, dört halifeyi ve sahabe efendilerimizin bazılarını da görmeyi çok istiyordum. Aradan geçen bunca yıl ve bunca seyirden sonra anladım ki asıl hayal kırıklığı, onları perdede, ekranda görmekmiş.


Yolunda can vereceğimiz devasa kametlerin müsveddelerini “canlı” seyretmek, okuduğumuz harika bir kitabın alelade çekilmiş filmini seyretmek kadar, hatta ondan çok ve daha büyük bir hayal kırıklığına yol açıyor.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar