Peygamber Efendimizin (as) Anneleri

Cennet annelerin ayakları altındadır. (Hadîs-i şerif)

Peygamberimiz, sevgili annesi Âmine’yle çok az vakit geçirebildi. Babası Abdullah vefat ettiğinde, annesi henüz yeni evli, genç bir kadındı. Doğumdan kısa bir süre sonra biricik evladını süt anneyle gönderdiler. Ona tekrar kavuşması, dört-beş yıl sonra olacaktı. Oğluyla beraber geçirdiği vakit, bir iki yıldan ibaretti. Ailesini ve kocasının kabrini ziyaret için gittiği Medine’den dönerken Ebvâ’da vefat etti. Peygamber efendimiz, hicretin altıncı yılında sevgili annesinin Ebvâ’daki kabrini ziyaret etti. Onun ne kadar ince kalpli ve şefkatli olduğunu hatırladı, gözleri yaşardı.

Hazreti Ümmü Eymen

Üç kişi çıktıkları yolculuktan, Bereke’yle döndüler Mekke’ye. Ailesinden kalan tek hatıra, dadısıydı. Efendimiz ona “Annemden sonra annem.” derdi. Hazreti Hatice’yle evlendiklerinde, aileden biri olarak yanlarında kalıyordu. Evlendikten sonra oğlunun adıyla, Ümmü Eymen olarak anılmaya başladı. Eymen’in babasından sonra Zeyd b. Hârise ile evlendi. Hicret etti. Peygamberimizle birlikte savaşlara katıldı. Askerlere su dağıttı, yaralılarla ilgilendi, ordu bozguna uğrayınca onları yüreklendirip teşvik etti.

Hazreti Halime

Peygamberimizin bebekliği, ömrünün ilk yılları Halîme es-Sa’diyye’nin yanında geçti. Önce iki yıl onunla kaldı. Sütten kesince Mekke’ye getirildi; ama salgın vardı. Üstelik çöl havasının çocuğa yaradığı belliydi. Tekrar geri gönderdiler ve dört-beş yaşına kadar Halîme’yle kaldı. Halîme, şakk-ı sadr hadisesine ve Peygamber Efendimiz vesilesiyle kabilesine gelen berekete şahit oldu. İrtibatları hiç kesilmedi. Bir kıtlık yılında Mekke’ye geldiği; Hatice validemizin ona kırk koyun ve bir deve verdiği rivayet edilir. Efendimiz sadece süt annesi ve süt babasıyla değil; süt kardeşleriyle de görüşmüş, onlara ikramlarda bulunmuştur.

Hazreti Süveybe

Peygamberimizin ilk süt annesidir. Ebu Leheb’in cariyesiydi. Efendimizi Halime’den evvel o emzirmişti. Hazreti Hamza’yı da emzirmişti. Peygamber efendimiz Süveybe’ye hep hürmet eder, onu arayıp hâlini hatırını sorardı. Arada bir efendimizin evine gelirdi. Efendimiz hicretten sonra da ondan haber almış, Medine’den kendisine para ve yiyecek göndermiştir. Mekke’nin fethinden sonra yine onu sormuş, vefat ettiğini öğrenince derinden üzülmüştür.

Hazreti Fâtıma bint Esed

Peygamberimiz Hazreti Ali’nin annesi, kendisinin de yengesi olan Fâtıma b. Esed için de “Annemden sonra annem.” derdi. Çünkü sekiz yaşından sonra kendisine annelik yapmıştı. Efendimizin her ihtiyacını görmüş, onu kendi çocuklarından ayırmamıştı. Ebû Tâlib’in vefatından kısa bir süre sonra hicret etti. İlk muhacir kadınlardan olma şerefine erdi.

Hazreti Ali evlendikten sonra onunla birlikte yaşamaya başladı. Efendimiz sık sık ziyaretlerine gelirdi. Fâtıma bint Esed, hicretin dördüncü yılında vefat etti. Peygamber Efendimiz ona kefen yapmaları için sırtındaki gömleği çıkarıp verdi. Mezarını kazanlara yardım etti. Defin işleminden sonra cenaze namazını kıldırarak ellerini açıp “annesinden sonra annesi” olan Fâtıma b. Esed için dua etti.

Bir Hadis

Ebû Hüreyre anlatıyor: Bir adam Allah Resulü’ne gelerek, “Ey Allah’ın resulü, kendisine güzel davranıp yakınlık göstermemi en çok hak eden kimdir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz, “Annen!” cevabını verdi. Adam, “Daha sonra kimdir?” diye yeniden sorunca Hz. Peygamber yine, “Annen!” buyurdu. Adam tekrar, “Sonra kimdir?” diye sorunca Peygamber Efendimiz, “Annen!” cevabını verdi. Bunun üzerine adam, “Sonra kimdir?” diyerek dördüncü kez sordu. Hz. Peygamber, “Sonra babandır.” buyurdu.(Buhârî, Edeb, 2)

Not Defteri

ANNENİN ÖLÜMÜ
Medine
Yolunda anne…
Ve yanında Nur-çocuk…
Dönüşünde bet beniz uçuk,
Bir menzile varıp yatağa düştü.
Geleceği, rüyasında, açık görmüştü:
Onun oğlu, onun oğlu, beklenilen Peygamber;
Fânileri sonsuzluğa erdirici son rehber…
Genç annenin dudağında bir hazin şiir:
“Her diri can verir, her yeni eskir;
Öleceğim ben de hakikat!
Kalacak ismim fakat.
Büyük toplumda,
Oğlumda…”

Elveda!
Dinmekte seda.
Ve açılmakta kafes…
Nur-çocukta gözü, son nefes…
Yanakları ıslak, eriyiş, bitim…
Anneden de öksüz kaldı babadan yetim.
Melek dedi: “Sahibi yok, Sevgilinin, Yârabbi!”
Dedi Allah: “Sevgilimin ancak benim sahibi!”
Üzerinde hiç kul hakkı kalmasın diye,
Bu nasip Allah’tan O’na hediye.
Ümmü Eymen, sevgili dadı,
Onu yanına aldı.
Yön, kutlu ülke,
Yol, Mekke…


Necip Fazıl (Esselâm’dan)

İz Bırakan Şahsiyetler
Varlıktan Soyunan Öteli Bir Yolcu:Yunus Emre

Derler ki Yûnus, ilim ve erdem sahibi bir müftü idi. Birgün bir dervişe fetva verdi. Şeyhi dervişe dedi ki fetva yanlıştır; söyle tashih etsin. Derviş söyledi, müftü öfkelendi. “Şeyhin ümmidir; nereden bilecek? Belki ona yanlış okudular.” Kalktı, dergâha gitti. Şeyh “Filan kitabın, filan sayfasına bak.” deyince hatasını anladı. Af dileyip dervişliğe soyundu. Dervişliğe soyunmak iyi de önce başka şeylerden soyunmak gerek. Derler ki malını yağmalattı, dünyalığından soyundu böylece. Bir de ilmin verdiği büyüklükten soyunması gerekiyordu. Şeyhi, “Sen söz tutar mısın?” dedi. “Ne emrederseniz yaparım.” “Sen bilmem çek.”, dedi sonra Tapduk Emre, “Bilmem lafzı senin virdin olsun.” Bundan sonra kim ne sorarsa sorsun, “Bilmem.” dedi Yûnus bir süre. Hatta “Adın ne?” diye sorsalar bile!

Sonra dergâha odun taşımakla görevlendirildi. Tekkeye odunun bile eğrisini getirmeyen, Oduncu Yûnus oldu.

Ağacın Ağaç Olması Daha İyidir

Bir gün dağda çalışırken ihtişamlı bir süvari çıkageldi. Padişah olduğunu anladı. Atlı sordu: “Derviş neylersin?” Yûnus: “Odun keserim.” dedi. Padişah Yûnus’a bir kese altın verdi. Yûnus sordu: “Sultanım bu nedir?” “Bu iyi bir hizmetçidir.” dedi padişah “Nereye göndersen eli boş gelmez.” Yûnus dedi ki, “Burada Allah’ın öyle kulları vardır ki dağa taşa ‘Altın ol!’ dese altın olur.” Etrafına işaret etti, dağ taş altın oldu. Sonra, “Bunlar dünyadır, neye yarar? Yine taş, taş olsa; ağaç, ağaç olsa daha hoştur.” dedi. Her şey eski hâline döndü.

Tuzaklardan Tutsak Kurtarmak

Gerçek hayat hikâyesi menkıbelere, rivayetlere karışmış bir Hak eri Yûnus Emre. Anadolu’da kargaşanın hâkim olduğu yüzyıllarda yaşamış. Çok yer gezmiş; insanları doğruluğa, sevgiye, erdeme çağırmış. Şiirlerinde dünyanın fâniliğini, yalancı dünya için kalp kırmanın gereksizliğini anlatmış en çok. Sonra dine çağırmış insanları. Mahzun gönüllere bir teselli olan iman hakikatlerini anlatmış. Ahireti, hesabı hatırlatmış.

“Ben bu yurtlu degülem bunda durup n’iderem / Niçe niçe tutsaklu tuzak üzdüm giderem”

Derviş Yûnus bu dünyalı değildir; o başka yurtludur. Hazreti Peygamberi gibi dünya hayatını bir yolcunun mola verirken dinlendiği ağaç gölgesi gibi görmüştür. Çok tutsakların bağlanıp kaldığı, tutulup kurtulamadığı tuzakları bozmaktır onun işi. Tuzaklardan tutsak kurtarmaktır. Şehirler, yurtlar gezmesi; yollar gibi tozması bundandır.

Sesi çoğalarak asırları yaldızlayan Koca Yûnus’un, gerçek türbesi, ilahileriyle teselli bulan gönüller oldu. Takipçilerinin şiirleri, hayatları onunkine karıştı. Bugün birçok yerde türbesi veya makamı olması başka neyle açıklanabilir ki?

Sarıköy’de, Karaman’da, Ortaköy’de, Kula’da, Erzurum’da, Keçiborlu’da, Sandıklı’da, Ünye’de, Sivas’ta, hatta Azerbaycan’da ziyaret edebilirsiniz onu. Elbette en değerli ziyaret, divanına yapılandır. Birkaç dizesini okumak, sonra durup düşünmek, o dizelerden akan mananın kalbe ılık ılık inişini hissetmektir.

Kimseye düşmân tutmazuz
Ağyâr dahı yârdur bize
Kanda ıssuzlık varısa
Mahalle vü şârdur bize

Adumuz miskîndür bizüm
Düşmânumuz kimdür bizüm
Biz kimseye kîn tutmazuz
Kamu ‘âlem yârdur bize

Pîşrev bize Kur’ân durur
Vatan bize Cennet durur
Ol Tamu’yı Hak yandurur
Ol gül-i gül-zârdur bize

Biz âhret gamın yiyicek
Dün ü gün yâ Hû diyicek
Hak’dan yana gönelicek
Denizde yol vardur bize

Dünyâ bir ‘avretdür karı
Yoldan koyar niçeleri
Sürün gitsin ol ‘ayyâr’ı
Anı sevmek ‘ardur bize

Dünyâ harâmdur hâslara
Lâkin helâldür hamlara
Bu dünyâyı dost tutmazuz
Ol dünyâ murdârdur bize

Yûnus eydür Allah dirüz
Allah’ıla kapılmışuz
Dergâhına yüz tutuban
Hemân bir ikrârdur bize

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar