ANADOLU’NUN SESLERİ KÜLTÜRÜMÜZÜN MİRASLARI
Ezgisinin büyüsüyle sizi başka başka diyarlara götüren şarkıların, türkülerin güftelerine; o güftelerde kullanılan kelimelere dikkat ettiniz mi hiç? Eğer ettiyseniz bazı sözcüklerin aklınıza gelen ilk anlamlarından çok daha farklı ve derin manalar taşıdığına pek çok kez şahit olmuşsunuzdur. Bozkırın Tezenesi ünvanıyla meşhur Neşet Ertaş’tan “Cahildim dünyanın rengine kandım” türküsünü çoğumuz dinlemişizdir. “Hayale aldandım boşuna yandım Seni ilelebet benimsin sandım Ölürüm sevdiğim zahirim sensin Evvelim sen oldun, ahirim sensin” diye devam eder hani. Bu halk müziği şaheserini dinleyen hemen herkesin derin bir hüzne daldığından neredeyse eminim. Türkünün ilk dizesinde geçen “renk”, masum bir renk değildir çünkü; dünyayı hileyle güzelleştiren, gözlerimizi boyayan bir renktir. Zaten “göz boyamak” da bir şeyi olduğundan farklı göstermek, yanıltmak; dahası gösterişle aldatmak değil midir? Dünyanın renkleri de tastamam öyle yapar işte: İnsanı aldatır!
Gam-zedeyim Deva Bulmam
Sözleri Bestekâr Tatyos Efendi’ye ait olan “Gamzedeyim deva bulmam” şarkısını pek çoğumuz Barış Manço’yla hatırlarız. İtiraf edelim, eserde geçen “gam-zedeyim” kelimesini ilkin çoğumuz “insanların çene ve yanaklarda doğal olarak bulunan küçük çukur” manasıyla düşünmüş, dinlemişizdir. Oysa uşşak şarkıdaki bu kelime “kaygı, tasa, iç darlığı” anlamlarındaki Arapça “gam” sözcüğüyle, sonuna eklendiği kelimeye “uğramış, tutulmuş” manaları kazandıran Farsça “zede” son ekinin/sıfatının birleşmesiyle meydana gelmiştir. Anlamı da “gamlı, kederli kimse” demektir.
Bir Ömürlük Misafir
Misafir, “görüşme, ziyaret vb. amaçlarla birinin evine veya bir yere gelen ve geçici olarak kalan kimse, konuk,” anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür. Misafir, geçici bir müddet “ağırlanır”, “hoş tutulur” ve nihayet “uğurlanır”. İnsan da dünyada kalıcı değil göçücüdür; ev sahibi değil konuktur. Peygamber Efendimizin enfes tanımıyla dünyada “sanki bir garip veya bir yolcu” gibidir. Sözleri Bülent Ortaçgil ve Sezen Aksu’ya, bayatî bestesi Erkan Oğur’a ait olan “Bir ömürlük misafir” şarkısı ne de güzel anlatır bunu bize: “Ne sahibim bu yerde ne kiracı / Sadece bir ömürlük misafirim ben”
BEYAZ PERDE
Pi’nin Yaşamı
On altı yaşındaki Pi’nin hayvanat bahçesi işleten ailesi, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunmak hevesiyle hayvanları satmak üzere Kanada’ya gitmeye karar verir. Bir gece Pasifik’in ortasında korkunç bir fırtınaya yakalanırlar. Pi, ailesini kaybettiği bu kazadan sonra kendini üç yüz kiloluk bir Bengal kaplanıyla aynı filikada bulur. Böylece okyanusun ortasında Pi için 227 gün sürecek fiziksel ve zihinsel yolculuk başlamış olur. Yann Martel’in aynı adlı romanından uyarlanan ve on bir dalda akademi ödüllerine aday gösterilen film, izleyicilerine görsel bir şölen vadediyor.
KÜRATÖR
Ulusal Doğa Tarihi Müzesi / Berlin
Bu ay dünyanın en büyük dinozor iskeleti olan 13,27 metrelik devasa bir Brachiosaurus ile karşılaşmaya ne dersiniz? O hâlde rotanızı Berlin Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’ne çevirebilirsiniz. Tarihi, 1810’da Berlin Üniversitesi’nin kurulmasına kadar dayanan müze, 25 milyondan fazla nesneyle Almanya’nın zooloji ve paleontoloji alanlarındaki en büyük koleksiyonlarına ev sahipliği yapıyor. Müzenin “Biyoçeşitlilik Duvarı” yaklaşık 3 bin örnekle yeni türlerin nasıl ortaya çıktığı hakkında ziyaretçileri bilgilendiriyor.
AYRAÇ
Saatleri Ayarlama Enstitüsü (Ahmet Hamdi Tanpınar)
Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki tasvirleriyle, yaşadığımız hayatların ne derece absürt ve anlamsız olabileceğini göstermeye çabalıyor. Değişen olaylarla hayatlarımızın farklılaştığına, kimliklerimizin başkalaştığına dikkat çekiyor. Usta kalem, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan bir zaman diliminde, insanların değişen zevklerine ve ilişkilerine eleştirel bir dille temas ediyor. Modernleşmeyle gelen sancılardan, Doğu-Batı arasında sıkışıp kalmaktan ve bunların doğal sonucu olarak ortaya çıkan bocalamalardan kendine has bir ironiyle dem vuruyor. Bunu saatten, zamandan ve insandan yola çıkarak yapıyor üstelik: “Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı da insandır. Bu da gösterir ki zaman ve mekân insanla mevcuttur.”
BİR KELİME:
Zanaat, bir işi yapmak için gerekli olan bilgi ve becerileri kazanmak ve uygulamak olarak tanımlanabilir. Zanaat, genellikle el emeği gerektiren, küçük ölçekli işletmelerde yapılan, ustalar tarafından öğretilen ve öğrenilen bir iştir. Bazı zanaatlar şunlardır: Camcılık, marangozluk, kunduracılık, dokumacılık ve çömlekçilik.
BİR SÖZ:
“Kendilerini dinlerseniz, insanoğlunun esas vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz. Bütün telakkileri, hususi bağlanışları hep bu aklın varlığını yalanlar.” Ahmet Hamdi Tanpınar
BİR BİLGİ:
Columbia Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre saçlardaki grileşme geçici olarak geri alınabiliyor. Araştırmacılar, deney katılımcılarından birinin, tatil dönüşü beş saç telinin eski rengine döndüğünü gözlemledi. Nature Dergisi’ndeki makaleye göre stresi azaltmak beyazlayan saçların rengini eski hâline döndürebiliyor.