Ulak’tan Tüm Kulaklara

Hikâyesi, müziği, usta oyuncuları ve günümüze bakan mesajlarıyla masalsı bir film seyretmek isteyenler için Ulak, harika bir tercih

Çağan Irmak’ın dördüncü sinema filmi olan 2008 yapımı Ulak, nedense çok bilinmez. Bu masalsı ve fantastik filmin hak ettiği seyirciye ulaşamamasının en büyük sebebi, teknik olarak biraz “çocuksu” ve “amatör” olmasından kaynaklanıyor bana kalırsa. Bunları görmezden gelmeyi başarabilirsek yalın; fakat etkileyici hikâyesi, yarınlara dair ümitlerimizi yeşertebilir.

Tolstoy’dan ödünç alarak söyleyelim: “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan çıkar yolculuğa ya da şehre bir yabancı gelir.” Ulak’ın öyküsü de Diriliş yazarının öngördüğü şekilde başlar. Diyar diyar dolaşan Zekeriya, zalimlerin yönettiği, delilerin dışlandığı, çocukların yalnız kaldığı bir köye gelir.

Köye varır varmaz bütün çocukları başına toplar ve her yerde anlattığı büyülü masalını anlatmaya başlar. Ancak Zekeriya; zalim ağanın, onun yaverlerinin ve cahil köy ahalisinin şerrinden emin olmak için geceleri anlatır masalını. Köyün yardımsever delisini, çocuklarını ve okuma sevdalısı tek gencini hava karardıktan sonra bir ahırda toplar.

Ulak Zekeriya

Zekeriyya bir ulağın hikâyesini anlatır masalında. Ancak bu ulak, masalın baş kahramanı değildir; asıl kahraman, Mehmet’tir. Mehmet’in ruhu, ulağı ele geçirmiştir. O günden sonra ulağın derdi günü şehir şehir dolaşıp Mehmet’in hikâyesini insanlara anlatmak olmuştur.

Çocukluğundan beri felçli olan ve okumaktan başka bir şey bilmeyen Mehmet’e bir gün ilahi bir kapı açılır. Günlerce durmaksızın yazar Mehmet. Noktayı koyduğunda, hak ve hakikati anlatan, okunası bir kaynak vardır ellerinde. Mehmet’e ve eserine hizmeti görev bilen bazı gençler, bu kitabı çoğaltmaya başlar.

Kitabın muhtevası içlerinden birine ağır gelir. Nihayet arkadaşlarını yüzüstü bırakarak kaçar gider. Hz. İsa’ya ihanet eden havari misali, bu küçük grubun haini de bu korkak olmuştur. Mehmet’in kalan sadık dostları kitapta geçen değerli hakikatleri halka duyurmak için var güçleriyle gayret ederler. Gel gör ki zalim halk, bu hakikatli uyarıları kaldıramaz. Bir hainin suçlamaları ve zalim ağanın etkisiyle mekânları yağmalanır. Başta Mehmet olmak üzere, bütün arkadaşları katledilir. Ahalinin geri kalanı, bu durum karşısında susar ve zulme ortak olur. Günün sonunda, katledilen bu mazlum ve mağdur ruhlar, köy halkına musallat olur.

Filmin sonunda masalla gerçek kesişir ve Ulak Zekeriya’nın terk ettiği köye korkunç bir sis çöker. Bu sisle birlikte köy halkı cüzzama yakalanır. Talihli birkaç köylü, sisi ve cüzzamı arkalarında bırakarak köprünün karşısında bekleyen ulağın yanına gitmek için bir gece yarısı köyü terk eder.

Sis ve Cüzzam

Metafor dolu bu hikâyeye şahit olduktan sonra siz de karakterler üzerinden kişisel bir okuma yapabilirsiniz. Ben Zekeriya’yı bir âlim; enrafında toplanan gençleri “Âsım’ın Nesli”; okuma sevdalısı delikanlıyı “irfan ordusunun bir neferi”; yardımsever deliyi “hayırsever Anadolu esnafı”; sis ve cüzzamı, zulüm ve haksızlıklara sessiz kalan dilsiz şeytanların başına gelen “ilahi ikazlar” olarak okumayı seçtim.

Cüzzama yakalanmadan, gece yarısı köprünün karşı tarafına geçerek köyü terk edenleri de size bıraktım.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar