Tolstoy’u Nasıl Bilirsiniz?

Bazı yazarların kıymeti öldükten sonra anlaşılır. Yaşarken bir ceket alacak kadar bahtiyar olamayıp, öldükten sonra yere göre sığdırılamazlar. Ama merak etmeyin Tolstoy bu yazarlardan değil. Yaşadığı dönemde üne kavuşan ve ünlü Savaş ve Barış kitabının ellerden düşmediği dönemde yazdığı kitaplardan oldukça iyi gelir elde eden yazarın hayatı iniş ve çıkışlarla dolu. Tren istasyonunda tanıştığı bir memurun evinde ölen Tolstoy’un yaşamını hiç merak ettiniz mi?

Tam adı Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828’de Rusya’nın Moskova şehrinde soylu bir ailede dünyaya geldi. Fakat ne yazık ki annesi ve babasını çok erken yaşta kaybetti.

Savaş görevinden sonra yazar olmaya karar veren Tolstoy’un yazılarındaki gücü ilk fark eden yazarlardan biri dönemin yine ünlü yazarlarından olan Turgenyev’di. Fakat daha sonra araları bozuldu ve 17 yıl boyunca küs kaldılar. Tolstoy bu kavgayı öyle çok abarttı ki Turgenyev’i, düelloya davet etti. Evet bildiğiniz silahını çıkarmış ve kim ölürse kazanır demiş. Turgenyev tabi ki kısa çöpü çekme ihtimalini bile düşünmeyip, bu düelloyu kabul etmemiş.

Tolstoy, 34 yaşındayken 18 yaşındaki müstakbel eşi Sophia ile tanıştı. Bir sene sonra da onunla evlendi. Sophia onun yazarken en büyük destekçilerindendi. Kimi kaynaklarda Sophia’nın çok kıskanç olduğu ve bu yüzden âdeta “otur evinde kitabını yaz” dediği de söyleniyor. Bu da yazımızın magazin kısmı olsun.

Evlendikten sonra tam 13 çocuğu olan Tolstoy’un düşünce ve inanç dünyasındaki dalgalanmalar onun toplum içindeki varlığını da etkiledi. Hatta bu dönemde kilise hakkındaki fikirleri yüzünden kiliseden dışlandı. Her ne kadar Hıristiyanlık hakkında farklı düşünse de İslam, Budizm ya da Hinduizm gibi diğer dinlere saygıda kusur etmedi.

Tolstoy bir dönem de Marksizm’e ilgi duydu ve elinde avucunda ne varsa tüm malını ihtiyaç sahiplerine bağışlamaya başladı. Karısı Sophia “Bari kitap telifleri bize kalsın!” dese de o pek oralı olmadı. Ve doğal olarak bu sebepten ailesiyle de arası açıldı.

Aynı zamanda bir dilbilimci olan Tolstoy’un bir de hayali vardı: Yeni bir alfabe çıkartmak! Buna mukabil el yazısı oldukça kötüydü. Hatta Savaş ve Barış’ı yazdığında kitabın editörü okumakta çok zorlanınca Tolstoy’un eşi Sophia’nın devreye girdiği ve yazıları düzenlediği söylenir.

Tolstoy kendini çirkin olarak görüyordu. Buna kendini o kadar inandırmıştı ki, “Bu kadar çirkin birinin bu dünyada mutlu olmasına imkân yok.” derdi.

Meşhur eseri Anna Karenina’yı yazdıktan sonra psikolojik bir buhranın içine girdi. Öyle ki kitabı yarım bırakmayı bile aklından geçirdi; “Sanat yalandır; bense artık güzel bir yalanı bile sevemiyorum.” demişti. 42 odadan oluşan mâlikanesini, karısını ve çocuklarını bırakarak 82 yaşındayken evden kaçtı. Bazı kaynaklarda kaçarken yanına en küçük kızını ve doktorunu aldığı da yazıyor. Tren istasyonunda onu bulan bir memurun evinde kaldı ve orada hayata gözlerini yumdu.

Tolstoy hayatı boyunca en çok ölümü düşünüyordu. Bu yüzden de yazılarına her zaman “si je vis” cümlesinin kısaltması “s.j.v.” yani “eğer yaşarsam” yazarak başlıyordu.

Böylesine inişleri ve çıkışları olan hayatında geride çok güzel eserler bırakan Tolstoy’un 9 Eylül doğum günü. E ne diyelim. İyi ki doğmuşsun Tolstoy!

KÜRATÖR:
Franz Kafka Müzesi / Prag

Prag doğumlu Franz Kafka’nın eserlerinin sergilendiği müzede yazarın ilk basım olan kitaplarının yanı sıra, daha önce hiç sergilenmemiş yazışmaları, günlükleri, el yazmaları, fotoğrafları ve çizimleri bulunuyor. 40 yaşında veremden ölen ünlü yazarın, yaşadığı dönemde Dava, Şato ve Amerika gibi eserini arkadaşı Max Brod’a yakması için verdiği ama arkadaşının kitapları yakmayıp Kafka’nın ölümünden sonra bir yayınevine gönderdiği biliniyor. Kafka’nın eserleri yayınlandığı günden bu yana eleştirmenleri ve okurları etkilemeye devam ediyor.

AYRAÇ:

Puslu Kıtalar Atlası-İhsan Oktay Anar

Bu kitap 18. Yüzyılda Osmanlı dönemi İstanbul’unda geçiyor. Oğlu Bünyamin ile birlikte yaşayan Uzun İhsan Efendi tüm dünyayı dolaşıp bir atlas hazırlamak ister. Fakat içtiği bir uyku şurubu nedeniyle sürekli uzun uykulara dalar ve düşlerinde gördüklerini bir atlasa yazar. Bu atlas oğlu Bünyamin’in eline geçer ve onu tahmin edemeyeceği maceralara sürükler.
Eleştirmenler tarafından büyük ilgi gören roman, şimdiye kadar yirmiden fazla dile tercüme edildi. Fantastik kurgu türünde yazılan bu kitap, ayrıca felsefe, tarih, metafizik gibi konuları aynı anda işliyor. Kara mizah yönü de olan kitap, ilk basım tarihinden yaklaşık 20 yıl sonra, ünlü karikatürist İlban Ertem’in beş yıllık emeği sonucunda İletişim Yayınları tarafından çizgi roman olarak da yayımlandı. Kitap ayrıca “Türk Edebiyatının En İyi 100 Romanı” listesinde ilk ona girdi.

Bir Kelime

“Şiraze”
Kitap ciltlerken kullanılan, kitap yapraklarını birbirine bağlayan ve onları bir arada tutmaya yarayan ince bez şerit anlamındadır. Günümüzde “Şirazesi bozuk”, “Şirazeden çıkmak’” gibi deyimlerde kullanırız. Bu deyimler genel olarak kontrolünü kaybetmek, dengesini kaybetmek anlamındadır.

Bir Söz

“Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.” İhsan Oktay Anar

Bir Bilgi

Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi NASA’nın James Webb Uzay Teleksobu, evrenin en net ve derin görüntüsünü çekmeyi başardı. NASA’nın yayınladığı evrenin en derin fotoğrafı bugüne kadar çekilmiş en net evren görüntüsü olarak tarihteki yerini aldı.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar