Kültür sanat muhabiri olduğum dönemlerde, Akademi Ödülleri’ni büyük bir heyecanla beklerdim. Oscar ödülleri, film tutkumun üzerindeki krema gibiydi adeta. Yıl boyunca seyrettiğim filmlerin ödüllendirilmesinde benim de payım varmış gibi hissederdim. Adaylar hakkındaki öngörülerim, açıklanan sonuçlarla aynı yahut en azından onlara yakınsa ağzım kulaklarıma varır, mutlu olurdum.
Yıllar yılları kovaladı ve sinema dünyasında pek çok şey değişti. Ne yazık ki artık nitelikli senaryoları mumla arıyoruz. Film endüstrisinde nitelik, nicelikle aynı oranda artmadı. Hâl böyle olunca eski coşkuların yerini, “sonu baştan belli” yapımlar ve heyecansız bekleyişler aldı. Tıpkı bu sene olduğu gibi!
Farklı senaryosuyla dikkat çeken bir yapım, kazanacağını çok önceden belli etti. Everything Everywhere All at Once festivallerdeki ödülleri toplaya toplaya geldi ve nihayet Oscar’da yedi farklı alanda ipi göğüsledi. Film, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü hariç, önemli kategorilerdeki bütün ödülleri topladı. Allah’tan yapımın erkek başrolü yoktu; olsaydı büyük ihtimalle onu da alırdı.
Everything Everywhere All at Once bütün ödülleri silip süpürünce çok önemli pek çok gişe canavarı film saf dışı kalmış oldu. Bu da heyecanı bir hayli azalttı
. Düşünün bir, Dünya Kupası finali Romanya ve Andora arasında! Ne kadar ilgi çekici olur sizce?
Sinemaseverler için de durum birkaç yıldır tam olarak böyle. Geçmişte iddialı filmleri, iddialı oyuncuları aynı ödül töreninde görme fırsatı olurdu. Al Pacino, Robert De Niro, Susan Sarandon, Tom Hanks, Denzel Washington, Clint Eastwood ve Jodie Foster’ın aynı anda katıldığı törenler mesela. Rüya gibiydi…
Peki, Everything Everywhere All at Once güzel bir film değil mi? Güzel, güzel elbette! Alışılmışın dışında senaryosu, şahane oyunculukları ve farklı evreleri ile seyirlik bir yapım. Basamak basamak ilerliyor ve onca aksiyondan sonra temel aile ve insanlık problemlerine geri dönüyor. Ayrıca tasarlanmış farklı evrenleriyle, estetik dövüş koreograflarıyla ve ilgi çekici teknikleriyle tebriği sonuna kadar hak ediyor!
Bu arada bir Bollywood yapımı olan RRR da gerek müzikleri gerek geleneksel hint danslarıyla oldukça ilgi çekiciydi doğrusu! Uzunluğunu bir kenara bırakırsak oldukça başarılı bulduğumu söylemeliyim. 2020 Oscar’ında sahne alan Eminem’in, Lose Yourself performansı kadar çarpıcı değilse de klasik Bollywood filmlerinin atmosferinden nasiplendiği muhakkak!
Ödül Töreni de Film Gibi
1929’da Los Angeles’ta verilmeye başlanan Akademi Ödülleri, Emil Jannings The Way of All Flesh ve The Last Command filmleriyle ilk En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldığından beri kültür sanat çevrelerince takip edilen organizasyonların başında geliyor. İlk yıllarda otellerde yapılan törenleri hesaba katmazsak Oscar tam anlamıyla gerçek bir şov! Tıpkı filmlerdeki gibi oldukça dramatik bir yapısı var. Komedi, gerilim, trajedi, aksiyon… Bütün türlerin birleşimi adeta. Özenle seçilen sunucular ve birbirinden profesyonel aktivitelerle ilgililerin heyecanını son ana kadar en üst seviyede tutmayı başarıyor. Hasılı, son yıllarda eski saltanatlı törenlerini; yapımların kıyasıya ve seviyeli rekabetlerini pek göremesek de Oscar zengin içeriğiyle hâlâ seyirlik bir film gibi.