Külfetsiz bir ikram: Koku

Beynimizin kokuları işleyen bölgesi “koku alma soğanı” olarak adlandırılır ve bu bölge zaman, konum ve duygular gibi günlük olayların hafızası olan epizodik belleğin hemen yanında yer alır. Bu özelliği nedeniyle kokularla anılar arasındaki ilişki, diğer duyulara göre çok daha güçlüdür. Tanıdık bir kokunun bizi şıp diye çocukluk anılarımıza götürmesi bu yüzdendir.

Kokuların bilince ulaşamama ihtimali oldukça düşüktür. Çünkü görsel, dokunsal yahut işitsel veriler gibi talamus tarafından filtrelenmezler. Bu yüzden zamanla alınmamaya başlayan kokular bilgilerin süzülmesinden çok koku reseptörlerinin çeşitli sebeplerle gerekli sinyalleri üretememesinden kaynaklanır.

Duyu organlarındaki sinir hücreleri hasar görür yahut ölürlerse kendilerini yenileyemezler. Ancak koku sinir hücreleri, diğerlerinden farklı olarak sürekli yenilenir. Bu sayede son nefesimize kadar koku alabiliriz.

Güzel kokulu esanslar kullanmak, bütün peygamberlerin ortak sünnetlerdendir. Peygamber Efendimiz de (as) güzel kokulardan hoşlanmış; onları saçına-sakalına sürmüş ve sürülmesini tavsiye etmiştir. Evinde de buhurdanlık bulundurup misk, kâfur, amber, öd gibi güzel kokulu ağaç yongalarını yaktırmıştır. Ayrıca bir hadisi şeriflerinde güzel kokuyu namazla birlikte anıp güzel kokunun değerini vurgulamıştır.

Resûl-i Ekrem (as) insanların toplu yaşadıkları yerlerin güzel kokmasını; buna karşılık çiğ soğan, sarımsak yiyen kimselerin camiye gelip halkı rahatsız etmemesini öğütlemiştir. Ayrıca evlere ve mescitlere güzel kokulu günlük ve mür ağaçlarının; kekik ve yavşan otlarının yakıldığı buhurdanlıklar konulmasını teşvik etmiştir. 

Efendimiz (as) özellikle cuma günleri ve misafir ağırlayacağı zamanlarda güzel kokular kullanır, kendisine ikram edilen esansları reddetmezdi. Kokuların en güzelinin misk olduğunu söyler, iyi huylu insanlarla vakit geçirmeyi misk satıcılarıyla arkadaş olmaya benzetirdi. 

Beş duyudan biri ama…

Koku duyusu, insanın diğer insanlarla, kendisiyle, doğadaki diğer canlı-cansız varlıklarla ilişkilerini düzenleyen beş duyumuzdan biridir. Bununla birlikte koku duyusu, henüz anne karnındayken, insanın en önce gelişen duyusudur. Yeni doğan bir bebek “ana kokusunu” diğer bütün kokulardan ayırt edebilir. Ayrıca “kapatılamayan” tek duyumuzdur. Yirmi dört saat aralıksız çalışır.  Üstelik bunu, beden ve beyin arasındaki iletişim sisteminin en büyük duraklarından biri olan, beyinden bedene ve bedenden beyine akan bilgilerin süzülüp dağıtılmasından sorumlu olan “talamus” bölümüne uğramadan yapar. Doğrudan koku korteksine ulaşır! Talamus, koku hariç, diğer bütün sistemlerden gelen duyusal uyaranlar için bir geçiş kapısı, ara istasyon yahut filtre olarak düşünülebilir. Vücut hareketlerini kontrol etmekten, bilgilerin işlenmesine, oradan bilinç, uyanıklık ve dikkate kadar pek çok işleve sahiptir. 

Bir konuya odaklandığınızda size seslenenleri duymadığınız olmuştur. Aslında bu durumda talamus sizin önemli bir konuda çalıştığınıza, dikkatinizin dağılmaması gerektiğine karar vermiş, sesli uyarının beyin kabuğunuza ulaşmasını engellemiştir. Koku için bu durum diğer duyulardan farklıdır. Böyle bir durumda koku hiçbir engele takılmadan beyne ulaşabilir. 

Hem vücudumuzu hem zihnimizi etkiler

Modern bilim kokuların rüyalar, duygular, stres, ağrı, konsantrasyon ve hafıza gibi pek çok şeyi etkilediğini ortaya koymuştur. Söz gelimi lavanta kokusu kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan hormonları salgılatırken gül kokusu kan basıncımızı düşürür ve bizi rahatlatır.

Para harcama alışkanlıklarımızı değiştirir

Kokular satın alacaklarımızı ve harcamalarımızı etkileyebilir. Chicago Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre güzel kokular, insanların ürünleri %84 oranında daha çekici bulmalarını sağlıyor. Hâl böyle olunca markalar mağazalarında güzel kokular kullanmayı ihmal etmiyor.

Rüyalarımızı başkalaştırır
Yapılan çalışmalar, kokunun güzelliğine yahut çirkinliğine göre rüyaların başkalaştığını ortaya koyuyor. Siz siz olun, yatarken güzel kokular duymayı ihmal etmeyin.

Uykusuzluğumuzu ve stresimizi alır

Lavanta, vanilya, kahve ve gül kokusu uykusuzluk ve stresle başa çıkma konusunda bize yardımcı oluyor. Lavanta, sinir sisteminde sakinleştirici etki yapıyor ve uyku kalitesini artırıyor. Hatta uyku düzensizliği olan kimselerin kendilerini daha iyi hissetmelerine de yardımcı oluyor. Kahvenin ve vanilyanın kokusu ise sakinleştirici bir etkiye sahip. Gül kokusuna gelince, o da hem solunum hızını hem de kan basıncını düşürüyor.

Hafızamızı güçlendirir

Kokular, belirli hatıraları tetikleyen çok güçlü bir araç aynı zamanda. Bu yönüyle kayıp anıları kişiye hatırlatma amacıyla terapilerde de kullanılıyor. Toronto Üniversitesi’nde yapılan araştırmalar, kokuların eşlik ettiği anıların çok daha net ve yoğun olma eğiliminde olduğunu gösteriyor. 

Konsantrasyonumuzu artırır

Konsantrasyon eksikliği yaşıyorsanız nane ve çilek kokusu size yardımcı olabilir. Nane koklayan sporcuların daha hızlı koştuğu ve konsantrasyonlarının diğer sporculara oranla daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Çilek kokusuna maruz kalan çocukların girdikleri testlerde daha iyi performans sergiledikleri anlaşılmıştır. 

Yaralı dokularımızı iyileştirir

İnsan derisinde bulunan koku alıcı hücreler, burundaki hücrelere benzer ve cildimiz de aynen burnumuz gibi koku alır. Hasarlı derinin sandal ağacı kokusuna maruz bırakıldığında, daha hızlı iyileştiği gözlenmiştir. 

Sadece burnumuz koku almıyor!

Bilim insanları, koku reseptörlerinin sadece burun içinde değil, bütün vücutta yaygın olarak bulunduğunu; derimiz başta olmak üzere birçok organımızın da burnumuz gibi koku aldığını keşfetti. Bunların arasında karaciğer, akciğer, kalp, bağırsak, beyin hatta sperm bile var! Sperm hücrelerinin yüzeyinde bulunan koku reseptörleri, spermlerin döllenmemiş yumurtalara doğru yollarını bulmasını sağlıyor. Akciğerlerimizdeki koku reseptörleri ise hava yollarının daralmasını temin ederek, solunan zararlı bileşiklere karşı koruma sağlıyor. 

Koku sistemi oldukça karmaşık bir sistem ve hâlâ keşfedilmeyi bekleyen pek çok yönü var. Son olarak günümüzde koku ile ilgili araştırma yapılan birkaç alanı sıralarsam sanırım ne demek istediğim daha iyi anlaşılır: Koku alma mekanizması, kokuları ayırt etme becerisi, koku hücrelerinin beyinle yaptığı iş birliği, koku-psikoloji ilişkisi, genlerin koku tercihlerine etkisi, koku-üreme sağlığı bağlantısı ve kokuların karar süreçlerine etkisi.

Sadece koku üzerinden bir okuma yaptığımızda bile, bizi her alanda en güzele yönlendiren peygamberimizi (as) hakkıyla anlamak için ne kadar çok yolumuz olduğunu görebiliyoruz.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar