Allah Teâlâ yeryüzünü, semaları ve onlardaki sayısız nimetleri insanlığın istifadesine sunmuştur. Bütün bu nimetlerden faydalanmada esas, onların mübah oluşudur. Ayet ve hadislerin ortaya koyduğu hükümlerle yapılması kesin olarak menedilen şeyler ise haram kategorisinde yer alır. Bununla beraber, haram kılınan şeylerin yasaklanmasında sayısız hikmetler vardır.
Herhangi bir haramı işlemenin bazen maddi, bazen de manevi zararları olur. Hatta bazı haramlar sadece işleyen kişiye zarar vermekle kalmaz; aynı zamanda kişinin hane halkına ve çocuklarına da zarar verir!
Kalbi Karartan Lokmalar
Hak dostlarından biri şöyle demiştir: “Bazen haram bir lokma ile kalp öyle bir değişir ve başkalaşır ki bir daha da eski hâlini alamaz. Bütün günahlar kalbi katılaştırır ve özellikle gece kıyamına mâni olur. Teheccüd namazıyla ve gece ibadetiyle karanlıkları aydınlatmanın önündeki en büyük engel, haram lokmadır. Helal lokma da başka hiçbir şeyin yapamayacağı şekilde kalbe müsbet tesir eder ve onu cilalandırır. Kalbi iyiliğe ve ibadete sevk eder. Kalplerini murakabe hâlinde bulunduranlar, haram lokmanın ya da helal rızkın tesirlerini kendi tecrübeleriyle de bilirler.”
Bir gün Sa’d b. Ebû Vakkas hazretleri, “Ya Resûlullah! Dua buyur da, Allah Teâlâ, benim her duamı kabul etsin!” istirhamında bulununca Peygamber Efendimiz, “Dualarınızın kabul olmasını istiyorsanız helal lokma ile besleniniz! Çok kimse vardır ki haram yer, haram giyinir; sonra da ellerini kaldırıp dua eder. Böyle birinin duası nasıl kabul olunur ki?” demiştir. Bir başka vesileyle de bu beyanını şu cümleyle teyit etmiştir: “Helal ve temiz gıdalarla beslen ki duaların kabul olsun.”
İbrâhim b. Edhem hazretleri, “Ashâb-ı kemâl, ancak midelerine gireni kontrol etmekle kemale erebilmişlerdir.” der ve bilmeden de olsa haram yiyip içmekten çok korkardı. Hazreti Mevlânâ da “İlim de hikmet de helal lokmadan doğar; aşk da merhamet de helal lokmayla meydana gelir. Bir lokma, haset ve hileyi netice verirse, cehalete ve gaflete sebep olursa bil ki o lokma haramdır. Hiç buğday ekilip de arpa hasat edildiğini gördün mü?” demiş salih bir insan olmanın ve salih bir evlat yetiştirmenin helal rızıkla alakalı olduğunu vurgulamıştır.
Konular Aynı Fetvalar Farklı
Helal gıda söz konusu olduğunda, “aynı” konu başlıkları hakkında “farklı” fetvaların varlığı, çoğu kez kafa karışıklığına sebebiyet veriyor. Bu durum, ekseriyetle gelişen gıda teknolojilerinin ve uygulamalarının yeterli ölçüde bilinmemesinden kaynaklanıyor. Geçmişte verilen fetvaların günümüzün gıda sanayisi dikkate alınarak yeniden gözden geçirilmesi bu açıdan oldukça büyük bir önem taşıyor. Bu meseleleri enine boyuna tartışmanın, dosyamızın hacmini aşacağı muhakkak. Ayrıca maksadımız, söz konusu gıdalarla ilgili fetva vermek yahut son sözü söylemek de değil. Yazımız , okurlarımızın “helal lokma” arayışlarına küçük bir katkı; kendilerine biraz hassasiyet ve farkındalık kazandırabilirse vazifesini yerine getirmiş olacaktır.
Dışarda Olmak Zaruret mi?
Gelin öncelikle dosyamız boyunca kullanacağımız bazı terimlere yakından bakalım. Dinin kurallarına aykırı olmayan, dinen yasaklanmamış olan şeyler helal; dinî bakımdan yasak olanlarsa haramdır. Din, yasa, töre vb. bakımında işlenmesinde, yapılmasında sakınca olmayan, yapılıp işlenmesine izin verilen şeyler ise caizdir. İslam dininde, dinî bakımdan yasaklanmadığı hâlde yapılmaması istenen fiillere ise genel olarak mekruh denir. Mekruhlar, haramlar için bir öncüdür. Bir diğer tabirle, mekruhu işleyen bir kişinin haramı işlemesi çok daha kolay hâle gelecektir.
“Büyük ihtiyaç, savuşturulamaz zorluk ve sıkıntı, gereklilik” gibi anlamlara gelen zaruret fıkıh terimi olarak, kişiyi dinî yasakları ihlâl etmekle karşı karşıya bırakan ve ancak bu şekilde savuşturulabilen ciddi özür/mazeret hâlini ifade eder. Ancak yiyecek içecek söz konusu olduğunda zaruret, kişiyi helâke sürükleyecek derecede aşırı açlık ve susuzluk hâlini ifade eder. Ancak bu durumda haram kılınan gıdaları “geçici süreyle” helal hâle getirir. Bu sebeple çoğunluğu Müslüman olmayan coğrafyalarda yaşamak, helal ürün çeşitlerinin az olduğu bölgelerde bulunmak zaruret değildir.
Bir Küresel Sorunumuz Daha Var!
Günümüzde, doğal gıdaların yerini sanayi ürünü yiyeceklere bırakması, insan sağlığını yakından ilgilendiriyor. Şüphesiz bunda gıdalara eklenen katkı maddelerinin rolü çok büyük. Bununla birlikte, teknolojik gelişmelerin gıda sanayiine etkisi, sağlıklı ve güvenilir yiyeceklere ulaşmayı giderek küresel bir sorun hâline getiriyor. Hâliyle hem dünyalarını hem ahiretlerini mamur etmeye çalışan duyarlı Müslümanların işi de her geçen gün zorlaşıyor.
İslam dini, yeme içme konusunda hayatı koruyucu bazı tedbirler getirmiş ve aldığı önlemlerle insana zararlı olan gıdaları haram kılmıştır. Çünkü dinî litera türde “zarârât-ı hamse” olarak ifade edilen “can, akıl, namus, din ve malın muhafazası” mühim bir esastır. İnsana düşen, diğerleriyle birlikte dinine, aklına ve canına zarar verme ihtimali olan hususlara karşı temkinli olmaktır.
Katkı Maddeleri
Tek başına gıda olarak tüketilmeyen ancak gıdaların üretim, depolama, raf ömrü süresi gibi aşamalarında iyileştirme ve koruma sağlayan ürünlere gıda katkı maddeleri denir. Gıda katkı maddeleri, kullanım amaçlarına göre sınıflandırılır. Bu sınıflar arasında helale uygunluk noktasında en çok dikkat çekenlerini; aromalar, emülgatörler, jelleştiriciler, kıvam arttırıcılar ve un işlem maddeleri olarak sıralayabiliriz.
Gıda katkı maddelerinin bir kısmı doğal, bir kısmı doğala özdeş, bir kısmı ise yapaydır. Doğal olan katkı maddeleri ya kara/deniz hayvanlarından ya bitkilerden ya mikroorganizmalardan ya da inorganik maddelerden elde edilir.
Yenilmesi haram kılınan domuz başta olmak üzere, İslami usullere uygun kesilmeyen hayvanların etinden, yağından, kılından kısacası hemen her uzvundan farklı farklı katkı maddeleri üretilmiş ve bunlar gıda imalatında kullanılmıştır. Mesela jelatin hayvanların deri ve kemiklerinden, mono ve digliseritler hayvan yağlarından üretilebilir. Şimdi sık karşılaşılan ve kafa karışıklığına sebep olan katkı maddelerinden bazılarına göz atabiliriz.
Emülgatörler
Emülgatörler, gıdada yağ ve su gibi birbiri ile karışmayan iki veya daha fazla bileşenin homojen bir şeklide karışmasını sağlamak amacıyla ilave edilen kimyasallardır. Ana kaynakları bitkisel ve hayvansal yağlardan elde edilen yağ asitleridir.
Etiketlerde sıkça karşılaştığımız E322 lesitin, E422 gliserol, E470 ve E471 mono ve digliseritler hayvansal kaynaklardan elde edilebilir. Bu nedenle dinen mahsurlu olabilme ihtimaline karşı bitkisel olarak belirtilen içerikler tercih edilmelidir.
Aromalar
Aromalar bitkisel, hayvansal veya sentetik olarak laboratuvar ortamında üretilebilir. Aroma maddelerinin, gıda içinde homojen olarak dağılabilmesi için çözünmelerine ihtiyaç vardır. Hem su hem de yağlarla tam karışabilen bir madde olan alkol, aromaların gıdalara katılmasında ara çözücü olarak kullanılır. Ayrıca ucuz ve kolay bulunabilmesi nedeniyle gıda üretiminde kullanılan en yaygın maddelerden biridir.
Gıdaların içinde bulunan doğal aromaları açığa çıkarmak veya vanilya özütünü elde etmek için de alkol gerekir. Doğala özdeş ve yapay aromalar laboratuvarda sentezlenirken işlemler alkolle de alkolsüz de yapılabilir. Vanilya gibi üretim aşamalarında alkolle işlem gören gıdaların içerisinde alkol kalabilir. Eser miktarda bulunan bu alkolün ürün etiketinde belirtilme zorunluluğu yoktur. Alkolle işlem gören gıdalar konusunda içinizin rahat etmesini isterseniz üretici firmayla iletişime geçebilirsiniz.
Jelatin
Temel itibariyle kıvam arttırıcı bir madde olan jelatin, kolay şekil alma, jel oluşturma, kalınlaştırma, raf ömrünü uzatma, esnekleştirme gibi özelliklere sahiptir. Tatlılar, marshmallow, jelibon, dondurmalar, peynirler, krem şanti gibi bazı pasta malzemeleri, yoğurtlar, salam, sosis ve jambon gibi et ürünleri, marmelatlar, hazır çorbalar, et suları, sakızlar gibi gıdalar jelatinin kullanım alanına girmektedir.
Ayrıca bazı sirke ve meyve sularındaki tortu ve bulanıklığı gidermek, berraklaştırmak ve meyve suyundaki buruk tat veren bazı maddeleri uzaklaştırmak için de jelatin filtreler kullanılmaktadır. Filtrasyondan sonra bu jelatinin bir kısmı üründe kalır. Bundan kaçınmak için meyve sularında da vegan ibaresi olan markaları tercih edebiliriz. Jelatin üretiminde hayvan kemikleri ve derileri kullanılır. Dokudaki kolajenden jelatin elde edilme aşamasında meydana gelen bu gibi kimyasal değişikliklerden yola çıkan âlimlerden bazıları, onun istihale (bir nesnenin önceki durumundan başka bir duruma dönüşmesi) geçirdiğine hükmetmişlerdir. Eğer jelatini inceleyen bir kimse, onun hangi hayvandan elde edildiği bilgisine ulaşabiliyorsa bu onun istihale geçirmemiş olduğunu gösterir. Bu itibarla ya yenilmesi helal olan hayvanların deri ve kemiklerinden üretilen jelatine yönelmeli ya da jelatin yerine pektin, agar, karragenan gibi bitkisel kaynaklı kıvam arttırıcı katkı maddeleri tercih edilmelidir.
Msg, Çin Tozu
Hazır çorba, cips, kraker, sebze çeşnileri ve bulyonlar gibi birçok gıdada lezzet artırmak için kullanılan monosodyum glutamat, yüksek miktarda alındığı takdirde merkezi sinir sisteminde zarar, beyinde doku bozukluğu, alerjik reaksiyonlar ve ismine “Çin Restoranı Sendromu” denilen baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme ve çarpıntı gibi rahatsızlıklara sebep olur. Sağlık açısından bu maddeden uzak durmakta fayda vardır.
Karmin ve Şellak
Renklendirici olarak kullanılan ve bir çeşit böcekten elde edilen karminin hükmü hakkında da ihtilaf bulunmaktadır. Bazı âlimlere göre insan sağlığına zararlı olmadığı sürece usulüne uygun olarak temizlenen haşerelerin yenmesinde bir sakınca bulunmaz. Böcekten renk üretildiği zaman bu necis de olmaz, haram da. Zaten karminde eğer bir istihale söz konusuysa, artık karminin böcek hükmüyle bir ilgisi kalmaz. Bununla birlikte, istihale geçirmemiş olsa bile tamamen bitkilerden beslenen bir böcekten çıkartılarak toz veya sıvı hâline getirilen karmin maddesinin dinî yönden mahzursuz olduğu düşünülüyor. Şellak için de durum farklı değil. Şellak maddesi böcekten salgılanan bir maddedir. Alkolle işlem görmediği durumda kullanılmasında mahzur görülmemektedir.
Yurdışında Et Yenir mi?
Ehlikitabın kestiklerinin helal olması, Kur’an ve hadis kriterleri açısından kesin bir hükümdür. Ancak bu hükmün pratikteki uygulamalarıyla ilgili bazı problemler ortaya çıkmaktadır. Birincisi, söz konusu hayvanları kesen kimse kesin olarak bilinemeyebilir. Şayet bu kişi Müslüman veya ehlikitapsa bu hayvanın etini yemek caizdir. Buna karşın ateist veya başka bir dine mensupsa onun kestiği hayvanın etini yemek helal olmayacaktır.
İslam Hukuku alanındaki çalışmalarıyla meşhur Cidde merkezli İslam Fıkıh Akademisi, etleri kimin kestiği kesin olarak bilinmiyorsa “zann-ı galib”e, yani üstün gelen kanaate, ağır basan inanca ve büyük ihtimale göre hareket edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Buna göre nüfusunun çoğunluğunu ehlikitabın teşkil ettiği yerlerden gelen etlerin yenmesi caizdir. Ehlikitabın kestiklerinin caiz olması, hayvanları keskin bir aletle boğazlarından kesmelerine ve bunu Allah’ın adıyla yapmalarına bağlıdır. Yani kesen kişi kadar, bu etlerin doğru bir şekilde kesilmesi de önemlidir.
Kafa Karıştıran Yiyecekler
Tavuk
Hanefilere göre yemleri pis ve temiz maddelerle karışık hâlde bulunan ve yedikleri pisliklerin eseri (tat, koku) etinde ortaya çıkmayan hayvanlar kirli sayılmazlar. Bu açıdan dışarda gezen, başıboş bırakılmış tavuğun etinin yenilmesinde bir mahzur görülmemiştir. Çünkü o, sadece pislik değil, temiz yemler de yer. Ancak tavuk etinde dikkat edilmesi gereken; kesimin doğru yöntemlerle yapılması, kesim sonrası tüy yolum işleminde etin temiz kalmasının sağlanmasıdır.
Midye, Kalamar, Karides
Şafi ve Malikî mezhepleri balık cinsi dışında olsa bile suda yaşayan hayvanların tamamını caiz görürken Hanefi mezhebi balık haricindeki midye, ahtapot, yengeç, kalamar, karides, istiridye, ıstakoz gibi deniz hayvanlarının caiz olmadığını ifade eder. Bazı âlimlere göre hükmü net olmayan bu tarz hayvanlar için kişilerin yaşadığı yer, gelenek ve âdetlerine bakılarak hüküm verilebilir. Bununla birlikte midye, ağır metaller içeren bir yiyecek olması yönüyle insan sağlığına zararları uzun yıllardır bilinen bir besindir.
Hayvansal Mayalar
Mikrobiyal, genetik ve bitkisel mayaların yanı sıra peynir yapımında kullanılan mayalardan biri de hayvansal mayadır. Hayvanların şirden denilen organları kullanılarak elde edilen mayanın helalliği, sahabe döneminden başlamak üzere günümüze kadar tartışılagelen bir konudur. Mayanın, şirden içerisindeki sütten üretildiği görüşünden dolayı fetvalar farklıdır. Bazı âlimler sütün her zaman helal olduğunu savunmuş ve caiz görmüşlerdir. Oysa günümüzün ilmî çalışmaları göstermiştir ki maya hayvanın şirdeninde yer alan maddelerden değil, şirdenin bizzat kendisinden elde edilen bir sıvıdır. Yani elde edildiği hayvanın et, yağ ve diğer organlarıyla aynı hükme tâbidir. O hâlde denebilir ki maya, İslami usullere göre kesilmiş bir hayvandan alındığında helal, murdar bir hayvandan alındığında haramdır.
Sirke
Sirke genellikle doğal alkol içeren üzüm, elma, gibi meyvelerden elde edilir. Ancak bazı sirkelerin yapımında şarap veya ispirto kullanılır. İçkiden elde edilen sirke, içkilerin içindeki etil alkolün, sirke bakterileri tarafından oksijen yardımıyla asetik asite dönüştürülmesi ile meydana gelir. Böylece etil alkolün sarhoş edici özellikleri ortadan kalkarak faydalı bir gıdaya dönüşür. Bu konuda âlimler farklı yorumlarda bulunmuşlardır. Çoğu bu şekilde değişime uğrayan sirkenin kullanılmasının helal olduğu görüşündedir. Yani din referans alındığında, maddenin ilk hâlini araştırmaktan ziyade, söz konusu maddenin mevcut özelliklerine göre hakkında bir hükme varılır. Bu itibarla mayonez, ketçap, turşu gibi ürünlerde bulunan ispirto sirkesi, İtalyanların meşhur Balzamik sirkesi -eğer sonradan alkol ilavesi yapılmamışsa- kullanıma uygundur denilebilir.
Sormaktan Çekinme!
Bir ürünün içeriğinde yer alan maddeler etiketinde belirtilir. Ancak kanunlara göre üreticilerin katkı maddelerinin kaynaklarını bildirme zorunluluğu yoktur. Yani kaynağının bitkisel mi hayvansal mı olduğunu araştırmak tüketicilere kalıyor! Hadiste bildirildiğine göre “Helal talebi, farzlar üstü bir farzdır.” Tükettiğimiz gıdaların etiketlerini dikkatlice okumak ve gerektiğinde üreticilerle iletişime geçmekten çekinmemek bu talebi yerine getirmek için atacağımız iki küçük ama oldukça önemli adımdır.
Tüketici olarak ürünler hakkında bilgi alma hakkına sahip olduğumuzu unutmayalım. Bizlerin bu konudaki arayış ve talepleri; üreticilerin, hatta belki de devletlerin “helal gıda” konusundaki tutumlarına olumlu katkılar sunabilir. Konunun uzmanları, her şeye rağmen yine de içeriğin helalliği ve haramlığıyla ilgili bir şüphe söz konusuysa haramlığın öncelenmesini, ihtiyatlı olunmasını tavsiye ediyor.
Koşer Ürünler Helal mi?
Koşer Sertifikası, gıda ürünlerinin Musevi inancına uygun olarak üretildiğini tescil eden bir belgedir. Koşer kuralları Müslümanlar tarafından aranan şartların birçoğunu karşılamaktadır. Bununla birlikte Koşer damgası taşıyan bütün ürünlerin helal olmadığı da akıldan çıkarılmamalıdır. Örneğin Koşer sertifikalı ürünler, alkol ihtiva edebilir. O sebeple U, K gibi Koşer sembolleri taşıyan ürünlerin etiketlerini her hâlükârda kontrol etmek, olası risklerin önünü daha baştan almak için oldukça yararlıdır. Aynı dikkati vejetaryen ve vegan ürünler hususunda da göstermek gerekmektedir. Zira bu ürünler hayvansal içerik noktasında içimizi rahatlatsa da söz konusu gıdaların alkolle muamele görmediği anlamına gelmez. Dolayısıyla bu ürünlerde de etiket kontrolü elzemdir.
Temiz, Hoş ve Helal Rızık
“Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların temiz ve helalinden yiyiniz.” (Bakara Sûresi, 2/172) ayetinde beyan edildiği üzere, müminlere sadece helalin değil, aynı zamanda temiz olanın da araştırılması emredilmiştir. Uykularından 300 yıl sonra uyanan Ashâb-ı Kehf, yiyecek bir şeyler almak için içlerinden birini şehre gönderir. Helal gıda konusundaki hassasiyetleri yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilir: “Şu akçeyi verip içinizden birini şehre gönderin de baksın. Hangi yiyecek daha hoş ve helal ise ondan size azık tedarik etsin.” Yani tercih edeceğimiz gıdalar hem helal hem de hoş/temiz olmalıdır. Uygun ve hijyenik koşullarda pişirme, depolama, nakil ve servis etme kurallarına riayet edilmeden hazırlanan besinler sağlığımıza zarar verebilir.
İnsan sağlığını tehdit eden hastalıklar arasında gösterilen obezite, diyabet, kanser ve kolesterol üzerinde beslenme alışkanlıkları ve gıda tercihleri büyük bir rol oynar. Bir müminin haram yiyecek ve içeceklerden kaçınması ve helalleri de vücuduna zarar vermeyecek şekilde ölçülü tüketmesi gerekmektedir. Nitekim Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri asla sevmez.” buyurmuştur. (Â’raf Sûresi, 7/31)
Sınırlar ve Son Söz
Kimi âlimler, haram kılınan gıdaların sınırlarını genişletmenin türlü meşakkatlere yol açacağını, oysa İslam’da esas olanın kolaylaştırmak olduğunu gerekçe gösterip yorumlarında ruhsatlarla amel etmeyi ön plana çıkarmışlardır. Öte yandan diğer bazı âlimlerse şüpheli şeylerden kaçınmanın önemine dikkat çekerek kuralları sıkılaştırma ve verilen ruhsatları dahi kullanmama taraftarıdır.
Kur’ân-ı Kerim’de, haram kılma yetkisinin yalnız Allah’a ait olduğu ısrarla vurgulanır: “Ey inananlar! Allah’ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın, hududu da aşmayın! Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” (Mâide Sûresi, 5/87) Konuyla ilgili ayetlerin tehdidi karşısında âlimlerin pek çoğu, hakkında kesin hüküm olmayan meselelerde fetva verirken haram lafzını kullanmaktan kaçınmışlardır.
Şüpheli şeylerden kaçınma, iman ve takva derinliğiyle yakından alakalı olduğundan, meselenin göreceli bir yönü bulunmaktadır. Haramlara düşmeme adına şüpheli şeyleri terk konusunda ne kadar hassas davranırsak davranalım, hiçbir zaman başkalarını buna mecbur tutmamalı; helal ve haramlar hakkında umum fertler için geçerli olanın, objektif hükümler olduğunu hatırlamalıyız.
Tavuk için de büyükbaş hükümleri mi geçerlidir. Zira İsviçre’de tavuklar islam ülkelerine göre daha temiz kesilip muhafaza ediliyor. Tavuk eti yemekte bir sakınca var mı?