Gülsü gül…

Hasan Çağlayan

Kınalı parmaklar yine öyle kınalandı mı? Öpülesi o eller bilekçeyle nişanlandı mı? Cümle can mahkûm ya da sürgün. Ağlamayan anne kaldı mı? Hazan mı vurdu bahçeleri? Şimdi bir buruk hüzün sarmış her yeri. Sen yine de gülümse; sevindir mevsimleri. Gülümse güller gibi Gül, utandır dikenleri.

Koca dağlar, yemyeşil dağlar, Toroslar mesela, nasıl da dimdik durur ayakta. Masmavi sular, diyelim ki Akdeniz, nasıl da coşkun bembeyaz dalgalarla. Gördün ya, bir acı poyraz kırmış kanadını güvercinlerin. Yuva kurmuşlar sanki, çelik ağlar ile, Sevr sultanlığında.

Gülsu gül. Sevindir bahçeleri. Sevinsin yıldızlar. Sevinsin ay. Gülmek en zoru şimdi; ağlamak kolay. Güneş gibi gül; çözülsün kış mevsimi. Gör ki çetin bir fırtına bu; kırıp döktü her şeyi. Dondu kalpler bile; buz kesti zaman. Say ki, “içeri almışlar çiçekleri.” Nasıl da ışıl ışıl, rengârenk hepsi. Tıpkı kutupta bahçe, çöllerde vaha gibi. Ah yalan dünya Gülsu, kıskanıyor olmalı cenneti?

Çiçekler, fidanlar, kınalı parmaklar… Demirler, demirler, parmaklıklar… Zorsa da gülümse; mademki yer gök ağlar. Bir yankı da sendendir; böylesini duymuş mudur kulaklar. Bir uçtan bir uca yayılsın sevdan. Dal dal uzansın yerden göğe ışıklar. Bir Tûbâ durur ötede pırıl pırıl. Görüyor musun “câaan, seni çağırıyorlar.”

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar