Arkamdan konuşuyorlar, Ne yapmalıyım?

Hakkımda gıybet edildiğini duydum ve çok üzüldüm. Bu dünyada yapılanın hesabını sormak, gıybetimi edenle tartışmak gibi alternatiflerim yok. Bu nedenle hakkımı helal etmek istemiyorum. Ancak daha sonra "Ya ben birilerinin hakkına girdiysem ne olacak?" diye düşünüyorum. (Rumuz Krizantem)

Gençler Soruyor!

Aslında teorik olarak insanın kendi aleyhine yapılan gıybetlere karşı bunun hesabını sormak, gıybet edenle irtibatı kesmek, tartışmak gibi alternatifleri vardır. Ancak insan bunları yapmaktan çekindiği için değil bilinçli bir şekilde ve iradesini kullanarak vazgeçmişse bu o insanın terakkisi adına önemli bir göstergedir. Hakkınızda gıybet edildiğini duymanız bir “nemmam” aracılığıyla olduysa bu da ayrı bir sorundur.

İbdullah bin Mesud’un aktardığına göre; peygamberimiz “Kimse bana ashabım hakkında kötü bir şeyler ulaştırmasın. Zira yanınıza çıkmak istediğim zaman gönül rahatlığıyla çıkmak isterim.” buyurmuştur. Bir ara peygamberimize bir miktar mal gelince onu Müslümanlar arasında paylaştırır. Bu, onun adetidir. Abdullah b. Mesud da oradadır. İki adamdan birinin diğerine “Vallahi Muhammed bu paylaşımı Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu gözeterek yapmadı.” dediğini işitir. Bu sözleri Peygamber Efendimize “Ya Rasulullah! Sen bize ‘Kimse bana ashabım hakkında kötü bir şey ulaştırmasın!’ buyurmuştun ama filan kişilerle karşılaştığımda böyle dediklerini işittim.” diyerek aktarır. Efendimiz bu sözleri duyunca yüzü kızarır ve bu sözlerin ağrına gittiği belli olur. Ancak Abdullah b. Mesud’a “Bırak bu tür şeyleri! Musa daha fazla eziyet görmüş; ama sabretmişti.” buyurur.

Bir insan bunu yaparsa, yani başkasında gördüğü hoşuna gitmeyen veya kendisini rahatsız eden, yanlış gördüğü bir davranışı anında kendisinde aramaya başlarsa ve bu konuda zaten bildiği örnekleri azaltmaya, bilmediği örnekler için de teyakkuzda kalmaya çalışırsa bu dünyadaki varlık amacı olan manevi terakkisi adına çok önemli bir hususu yerine getirmiş olur.

Ayrıca, aleyhinizde gıybet eden kişi aslında size üzerinde sizin adınız yazılı olan, sizin de ahirette kullanacağınız bir çek vermiş demektir. Bu çeki ahirette kullanıp kullanmamak da size kalmıştır. Aynı şekilde bizler de başkalarına eziyet ve haksızlık etmekle, onların gıybetini yapmakla onlara ahirette bizim aleyhimize kullanmaları için bir çek vermiş oluruz.

Hadislerde bu hak ihlallerinin sevapların alınıp verilmesiyle, yani aralarında hak ihlalleri olan kişiler arasında birinin sevabının başkasına aktarılarak çözüleceği ifade edilir. Ancak başka çözüm yollarının olduğuna dair, örneğin Allah Teala’nın sevdiği bir insan için o çekleri kendisinin ödeyeceği, yani karşı tarafa cennetten daha iyi bir yer verme karşılığında hakkından vazgeçmesini isteyebileceği gibi durumlar da aktarılır.

Ama bizim için asıl konu bir çekin varlığı olmalıdır. Yani birisi sizi hakikaten üzecek şekilde gıybetinizi yapmışsa bunun karşılığı bir aylık namaz veya bir yıllık zekât sevabı, kalp safiyetiyle kılınan teheccüt veya ağlayarak edilen duaların sevabı ve kıymeti de olabilir. O çek size verilmiş ve o çekin karşılığı olan ameller de sizin hesabınıza yazılacak demektir. Aynı şekilde sizin namazlarınız, oruçlarınız, teheccütleriniz, zekât ve sadakalarınız da sizin kalplerini kırdığınız, gıybetlerini ettiğiniz, haklarını bir şekilde ihlal ettiğiniz kişilerin hesabına yazılacaktır.

Son olarak herkes için kendi aleyhinde duyduğu olumsuz sözlere, gıybetlere karşı üzülmeyecek, incinmeyecek bir hâle gelmek mümkündür ve bu konuda ayrı bir eğitim gereklidir. Bu eğitim hepimizin terakkisi için elzem sayılmalıdır. Her ne kadar olumsuzluğa vakıf olduğumuz ilk anda üzülmek, kırılmak veya öfkelenmek mümkünse de bu duyguları gıybet edeni cezalandırma, o gıybeti bu dünyada onun aleyhine kullanma, gıybet edenin aleyhine daha fazlasıyla atıp tutma yerine “Ben de aynı şekilde başkalarının bilerek ya da bilmeyerek gıybetlerini yapıyor ve onları kırıp öfkelendiriyor olabilirim.” şeklinde kullanmak önemli bir noktadır manevi terakkimiz için mutlaka gereklidir.

Bu noktada duygulara esir olmamak, “Sabır ilk toslama anında olandır.” hadisinin gösterdiği ideal ufuk anlamında ilk anda da gerçekleşebilirdi ancak kişiyi harama, gıybete, yeise, negatif hislere, haram duygu ve fiillere itmediği sürece insan yine zamanında yetişmiş sayılır. Ayrıca şuur eğitiminin devamıyla üzülme, kırılma veya öfkelenme hisleriyle ilgili önemli meseleler de hallolabilir.

Evet! İnsan incitmeyerek ahlakın orta seviyelerine yükselir. İncinmeyerek de ahlakın zirve seviyelerini elde edebilir.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar