Melike Eldem
Son zamanlarda, “İnsanı mantığı mı yönlendirir yoksa duyguları mı?” sorusunun yeni bir yanıtıyla daha tanıştık: Dürtüler! Ah, o anlık, kontrolsüz dürtüler. Günümüzde, sosyal ilişkilerde hızla tepki verip hemen ardından vicdan azabı duyan, sabırsızlıkla ani kararlar alıp sonunda kendini pişmanlık çukurunda bulan insanlarla her zamankinden daha sık karşılaşıyoruz. Mevlana’nın, “Ağızdan çıkan söz, yaydan fırlayan ok gibidir.” uyarısı, tıpkı bir toz bulutu gibi dağılıp gitti. Gün geçmiyor ki düşünmeden attığı adımlarla arkadaşını, yakın akrabasını, hatta eşini kaybeden birine şahit olmayalım.
Bir öfke patlamasıyla, ani bir kızgınlıkla ya da acelecilikle ucu yakılan fitiller, zamanla huzurlu yuvaları kül eden devasa yangınlara dönüşebiliyor. Hâlbuki hedefe göndermeden önce, oku, inceden inceye tartıp varacağı yeri, hedefi ıskalama ihtimalini, yol boyunca başkalarına zarar verip vermeyeceğini hesap etmemiz gerekmez mi? İşte ok yaydan çıkmadan, son ana gelmeden yapılacak o kontrol… Bu tılsımlı anahtar, dürtü kontrolü, hem bizi hem de ilişkilerimizi kurtaracak olan küçük ama hayati bir potansiyel taşıyor.
Dürtü Nedir?
Bedensel veya ruhsal dengenin değişmesi sonucu ortaya çıkan ve canlıyı türlü tepkilere sürükleyebilen içten gelen gerilime, dürtü diyoruz. Açlık ve susuzluk gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarımızdan, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı şekillendiren güçlere kadar bilinçli ya da bilinçsiz eylemlerimizin arkasındaki itici kuvvet, dürtüdür. “Hızlı, düşüncesiz ve hataya açık tepkiler vermek” ya da “istenmeyen davranışları kontrol etme konusundaki başarısızlık” olarak tanımlanan dürtüsellik ise çağımızın önemli sorunlarından biri. Neyse ki çözümsüz değil! Times’taki makaleleriyle iki kez Pulitzer Ödülü kazanmış Amerikalı psikolog Daniel Goleman’a kulak verecek olursak “duygularımızı yönetmeyi öğrendiğimiz gün, dürtülerimizi kontrol etmeyi de öğreneceğiz”. Peki ama nasıl?
İç Disiplin
Dürtüselliği, kişilerin davranışlarındaki fren sistemi bozukluğu olarak da tanımlayabiliriz. Psikoterapist Russell Barkley, beyin metabolizmasında gerçekleşen bu biyolojik hadisenin bir “hastalık” değil, “seçim” olduğunu savunur. Dürtüsellik, tek başına bir hastalık olarak kabul edilmese de çoğu zaman bir başka psikolojik bozuklukla birlikte ortaya çıkar. Deha, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, manik depresyon, sınırda kişilik bozukluğu, asosyallik ve stres gibi durumlar, bu yatkınlığı artırır. Davranışları frenleme kabiliyetinin düşük olması, hem sosyal hayatı hem de aile yapısını etkileyerek yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür. Dürtüsel insanlar, büyük ödülleri beklemektense küçük ödülleri hemen almayı tercih ederler. Bu kişilerin, arzularını erteleyebilme kabiliyetleri, yani iç disiplinleri genellikle zayıftır. İç disiplini, “hayatı akıllıca yaşamanın ön şartı” olarak tanımlayan Goleman’a göre önemli olan duyguları bastırmak değil onları dengede tutarak kendini yönetebilmektir. Birey, bu şekilde kendine meydan okuyarak iradesini güçlendirir. Aksi takdirde, arzularını hemen gerçekleştirme eğilimi, zamanla manevi değerlerde zayıflamalara, dünya hayatına odaklanmaya ve tahammül gücünün azalmasına yol açabilir.
İyi Alışkanlıkların Gücü
İlk kez, 1972 yılında Columbia Üniversitesi’nde Psikolog Walter Mischel tarafından kullanılan Marshmallow Testi, 4-6 yaş arasındaki çocukların kendini kontrol etme ve duygularını yönetme becerilerini değerlendirmek amacıyla uzun yıllardır uygulanıyor. Bu test, çocukların gelecekteki potansiyelleri hakkında ipuçları sunmayı ve bu bulgularla mevcut kapasitelerini artırmayı hedefliyor.
Testte, çocuklara oldukça çekici bir ödül sunuluyor. Eğer bu ödülü hemen almak yerine belirli bir süre bekleyebilirlerse aynı ödülden bir tane daha kazanacakları belirtiliyor. Araştırmacı daha sonra odayı 15 dakika boyunca terk ediyor.
Görünüşte basit olan bu testin sonuçları, yıllar sonra oldukça etkileyici bir tablo ortaya koyuyor. İkinci ödülü bekleyerek sabırlı olan çocuklar, genellikle akademik olarak daha başarılı ve genel sağlık durumu açısından daha olumlu sonuçlar gösteriyor.
Acelenin Bedeli: Kontrolsüzlük
Tez canlı, kararlı, medeni cesareti yüksek, girişken ve benzeri kişilik özellikleri, genellikle kulağa hoş gelir. Ancak bu vasıflar, aynı zamanda aceleci ve dürtüsel bireylerin de karakter özellikleridir. Bu güçlü ve azimli kişilik özellikleri, zamanla yerlerini kontrolsüzlüğe, disiplin eksikliğine ve denetimsizliğe bırakabiliyor. Dickman, yaptığı onlarca araştırmanın bulgularını bir araya getirerek dürtüselliği “düşünceli bir tepkinin daha uygun olduğu durumlarda aceleci tepkiler vermek” şeklinde tanımlıyor.
Psikopatolojide ise dürtüsellik, genellikle üç ana şekilde tanımlanıyor; Artan motor aktivite, azalan dikkat ve azalan planlama. Dürtüsel bireyler, genellikle yüksek heyecan uyandıran durumlarda diğer insanlara göre daha dikkatsiz ve plansız hareket etme eğilimindedir. Örneğin, internet üzerinde gezinirken karşılarına çıkan çerez isteklerini bile okumadan geçebilirler. Ayrıca, kuralları takip etme, eksiksiz evrak doldurma ve resmî başvurularda ayrıntılara odaklanma gibi konularda daha fazla hata yapmaya meyillidir. Bu tür davranışlar, hem kişisel hem de sosyal hayatta zorluklar oluşturabilir.
Dürtüsel Ebeveynler Aile İlişkilerine Zarar Veriyor
Evlatlarımızın iyiliğini düşünmek ile onların sınırlarına saygı duymak farklı konulardır. Dürtüsel bazı veliler, takıntılı davranışlarıyla çocuklarının sınırlarını ihlal edebilirler. Söz gelimi zaman kullanımı konusunda hassas olan bir anne, henüz teslim tarihi gelmemiş bir ödevi bir an önce bitirmesi konusunda yaptığı ikazlarla çocuğunu bunaltabilir. Bu durum, ibadet hassasiyeti konusunda da üç aşağı beş yukarı aynıdır. Bu uyarılar, ilişkinin yıpranmasına neden olabileceği gibi zamanla çocukta duyarsızlık, sorumsuzluk ve komutsuz olarak iş yapamama gibi sorunlara da yol açabilir.
Ebeveynlerin kendi duygu ve dürtülerini çocuklarının duygu ve dürtülerinden ayrıştırmaları, psikolojik olarak kendilerini daha rahat hissetmelerini sağlar. Açılan bu alan, aynı zamanda çocukların kendilerini gerçekleştirmelerine de imkân tanır. Anne ve babaların, çocuklarına, dürtüsel olarak aynı şeyleri ısrarla hatırlatmaları, onları belirli konularda sık sık uyarmaları ve kararlarına alelacele müdahale etmeleri, uzun vadede aile ilişkilerini baltalayabilir.
Huzurun Anahtarı
Doğru eş seçimi ve evlilik kararı aşamalarında, isabetli kararlar alabilmek için yeterli zihinsel olgunluğa ulaşmış olmak çok önemlidir. Söz konusu olgunluk, elbette, evlilik sonrası için de gereklidir. Dürtüsellik, empatiye mani olacağı için zamanla huzuru bozar ve aile hayatını olumsuz etkiler. Dürtüselliğin yol açtığı problemlerin başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz: Sürekli haklı çıkma gayreti, düşünmeden hızlı cevap verme, yargılama, öfke kontrolü problemleri, sorumluluklarını üstlenmeme, kolaya kaçma, maymun iştahlılık, söz verip yerine getirmeme, alkol bağımlılığı, zararlı madde düşkünlüğü, aldatma, oyun tutkusu, internet ve televizyon merakı, sık sık iş değiştirme, savurganlık, saçma ve ani yatırım kararları, zorluklardan çabucak yılma, çok hızlı tavır değişikliği ve hayalcilik.
Acı Son: Yadırganan Davranışlar
Fren sistemi yeterince iyi çalışmayan dürtüsel kişiler, bazen cümlelerin tamamlanmasına bile tahammül edemezler. Yeşil ışık yanmadan kornaya basar, marketteki sırayı ihlal eder veya sosyal medyada anlık tepkiler verirler. Genellikle heyecan peşindedirler ve adrenalin düşkünüdürler. Bu kontrolsüz davranışlar, hem kişisel yaşantılarında hem de sosyal ilişkilerinde pek çok probleme yol açabilir. Üstelik, bu sorunlar yakın çevreleri de dahil olmak üzere hemen herkes tarafından yadırganabilir.
Dürtüsel kişiler, ibadetlere devamda da zorlanır ve günahlara karşı dirayet gösteremezler. Viktor Frankl, ünlü eseri İnsanın Anlam Arayışı’nda bu durumu şöyle açıklar: “Dürtüsellik, özgürlüğümüzün bedelidir. Düşünmeden hareket etme yeteneğimiz, bizi hem büyük başarılara hem de büyük hatalara sürükleyebilir.”
Olumsuz Düşüncelerle Başa Çıkmanın Yolu: “Dur İşareti Tekniği”
Psikoterapist Salih Ada, olumsuz düşüncelerle başa çıkmanın etkili bir yolunu öneriyor: Dur İşareti Tekniği. Duygu ve düşüncelerimizin olumsuz bir davranışa yol açtığını fark ettiğimizde bu yöntemi uygulayabiliriz.
Psikoterapist Ada, bu tekniğin nasıl çalıştığını şöyle açıklıyor: “Zihnimizden geçen olumsuz düşünceleri, tıpkı dur işaretini gördüğümüzde arabalarımızı durdurduğumuz gibi durdurabiliriz. Bunun için her gün trafikte onlarca kez karşılaştığımız dur işaretlerinden birini zihnimize yerleştirmemiz ve aklımızdan geçen olumsuz düşüncelere bu levhayı göstermemiz yeterli.”
Ada, olumlu onaylamaların, örneğin “Bu olumsuz bir düşünce. Bunu fark ediyorum ve bana zarar vermesine müsaade etmeyeceğim!” şeklindeki ifadelerin, bireyin olumsuz düşüncelere karşı kendini korumasına yardımcı olacağını vurguluyor. Kendini iyi hissettiği zamanlarda bu tür onaylamaları düzenli olarak kullanan bireylerin, olumsuz düşüncelerle karşılaştığında bu savunma mekanizmasını otomatik olarak devreye sokabileceğini belirtiyor.
Dürtüsel Mi Yoksa Özgüvenli Mi?
Küçük yaşlardaki dürtüsel çocuklar, ev kazaları ve yaralanmalar açısından akranlarına nazaran daha yüksek risk taşıyabilir. Bu türlü çocuklara sahip olan anne babalar, genellikle çocuklarının “uyarılara rağmen aynı hataları tekrarladıklarından” ve “kendilerini bir türlü kontrol edemediklerinden” şikâyet ederler. Bu ve benzeri yakınmalar zamanla çocuklarda “Acaba bende bir sorun mu var?”, “Neden arkadaşlarım benimle oynamak istemiyor?” gibi kaygılara sebep olabilir.
Çocuklarının içinde bulunduğu durumu normalleştirmek isteyen bazı ebeveynler ise bu durumu çocuklarının “fazla özgüvenli”, “dışa dönük” ya da “girişken” olmasıyla ilişkilendirebilir. Oysa özgüvenli ve girişken çocuklar hatalarından ders alabilirken, dürtüsel çocuklar hatalarını içselleştirmediği için aynı yanlışları tekrar tekrar yapabilir.
İki Kez Düşünebiliriz
Aynı hataları sık sık tekrarlayan çocuklara sahip olan ebeveynler, bu hataların nedenini bulmaya odaklanmalıdır. Her hata sonrasında çocuğun özrünü kabul etmek önemli olmakla birlikte olumlu davranışlar kazandırmak için yeterli değildir.
Tıpkı dikkat eksikliğinde olduğu gibi dürtü bozukluğunda da erken teşhis çok önemlidir. Çünkü tedavi edilmeyen dürtü bozukluğunun davranış bozukluğuna dönüşmesi -neredeyse- kaçınılmazdır. Dürtüsellikle başa çıkmanın en iyi yolunun, beynimizi eğitmek olduğunu vurgulayan sinir bilimci David Eagle şöyle der: “Kendinizi kontrol etmeyi öğrenebilir ve düşünmeden önce iki kere düşünebilirsiniz.”
Yeni Yollar Ve Nöronlar
İnsan beyni, nöroplastisite adı verilen özelliği sayesinde yapısını veya işleyişini değiştirebilme yeteneğiyle donatılmıştır. Bu kabiliyet, genetik olarak aktarılan durumlarda bile geçerlidir. Beynimiz, yeni yöntemler ve yollar öğrenerek kendini geliştirebilir. Dürtüsellikle mücadele edenler, bu konuda başkalarına nazaran daha şanslı. Uzman Psikolog Reyhane Dağlar’a göre dürtüselliğin kalıtımsal olmadığını görmek, değiştirilebilecek bir problem olduğunu kabul etmek ve buna inanmak oldukça önemli. Dağlar, yeni nöronlar oluşturarak yeni sinir ağları kurulabileceğini ve bu ağların zamanla değişim gerçekleştirebileceğini vurguluyor.
Uzman psikolog, evimize giderken kullandığımız yolu zaman zaman değiştirdiğimiz gibi öfkelendiğimiz ya da heyecanlandığımız durumlarda da yol ve yöntemimizi değiştirebileceğimizi ifade ediyor. Dürtülerimizin tazyiki ile hareket edeceğimiz durumlarda, davranışlarımızı başkalaştırabileceğimizi ve yeni bir yaklaşım geliştirebileceğimizi belirtiyor.
Dağlar, bu seçimin bireye kontrolsüz davranmak yerine, kendisi için en doğru hareket tarzını belirleme fırsatı sağladığını savunuyor ve ekliyor: “Beynimize verilen değişme yeteneği sayesinde daha önce hiç denemediğimiz bir yolu keşfedebilir ve bu yeni yaklaşımı düzenli bir şekilde uygulayarak davranış biçimlerimizi geliştirebiliriz.”
Dürtüselliği Kontrol Altına Almanın 6 Etkili Yolu
Uzman Psikolog Reyhane Dağlar, dürtüselliğin etkilerini hafifletmek ve daha kontrollü bir şekilde yaşamak için oldukça değerli altı tavsiyede bulunuyor.
- Duygularınızı tanıyın: Dürtüsel davranışlara yol açan, genellikle güçlü duygulardır. Öfke, hayal kırıklığı veya bunaltı hissettiğinizde, bir adım geriye çekilin ve bu hislerin aslında hangi kök duygudan kaynaklandığını anlamaya çalışın. Kendinize, benzer bir durumu daha önce ne zaman yaşadığınızı sorun. “Annem beni dinlemeyip sözümü kestiğinde de aynen böyle hissetmiştim.” tarzı cevaplar bulmaya ve gerçek duygularınızı fark etmeye gayret edin.
- Tetikleyicilerinizi belirleyin: Sizi dürtüsel davranmaya iten belirli durumlar veya kişiler olup olmadığını düşünün. Tetikleyicilerinizi bulabilirseniz onlardan kaçabilir ya da onlarla başa çıkmak için stratejiler geliştirebilirsiniz.
- Plan yapın: Dürtüsel davranma ihtimalinizin yüksek olduğu durumlarda ne yapacağınızı önceden planlayın.
- Kendinize karşı nazik olun: Dürtüsel davrandığınızda, kendinize karşı şefkatli olun. Hatalarınızdan ders alın ve gelecekte daha iyi seçimler yapmaya gayret edin.
- Sosyal alan oluşturun: Çocuklarınız varsa onlar için sınırları netleştirin. Onlara paylaşabileceğiniz zamanlar ve alanlar oluşturun. Spor ya da sanat faaliyetleriyle çocuklarınıza disiplin kazandırın ve kontrollü hareket etmelerine yardımcı olun.
- Tıbbi destek alın: İstemeden başkalarına zarar verme ya da şiddete meyil gibi belirtiler varsa uzman desteği almaktan ya da bir psikiyatristle görüşerek ilaç tedavisine başlamaktan çekinmeyin. İlaçtan beklenti, kişinin kontrol mekanizmasını geliştirmek ve düşünerek hareket etmesini sağlamaktır.
Dürtü Sörfü
Dürtülerinizi, kıyıya yaklaştıkça büyüyen okyanus dalgaları gibi düşünün. Bu büyüme karşısında pes etmek isteyebilirsiniz. Ancak geri adım atarsanız dürtüleriniz daha da güçlenecektir. Teslim olmak yerine, nefesinizi sörf tahtası gibi kullanarak dalgaların üzerinde sörf yapmayı deneyin. Derin bir nefes alın ve harekete geçmeden önce biraz düşünün. Bu şekilde, dürtülerinizi çok daha iyi yönetebilir ve kendinizi kontrol altında tutabilirsiniz.