Bir Ressamı Tablolarından Okumak!

Gençlik Postası
Neva Özgün
Seyir Defteri

Psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle kulağını kesen ressam olarak anımsanır çoğu kez Vincent Willem Van Gogh. Oysa onun tablolarında çok daha derin anlamlar vardır. Van Gogh’u anlamak için sanat, felsefe ve bilimi aynı anda konuşmak gerek. Kulağını kesmesi ve yaşadığı psikolojik bozukluklar, Van Gogh’un kendini dünya üzerinde bir yerde konumlandıramamasından kaynaklanıyor. Yani felsefenin temel konularından birini oluşturan “kendi varlığını anlama”ya yönelik sarf ettiği yoğun çabadan… Ölümünden bir yıl evvel, Haziran 1889’da, güneş doğmadan hemen önce odasının penceresine akseden manzaradan esinlenerek “Yıldızlı Gece”yi resmetti Van Gogh. Dairesel fırça hareketlerinin oluşturduğu yıldız anaforlarından oluşan bu eşsiz manzaranın arkasında, Van Gogh’un hayattaki yerini arama çabasının yanı başında bilim de vardı.

“TÜRBÜLANS lı” Tablolar

Hubble Uzay Teleskobu’nu kullanan bilim insanları, bir yıldızın etrafında dönen gaz ve toz bulutunun anaforlarına rastlamışlardı. Karşılaştıkları bu tablo onlara Van Gogh’un “Yıldızlı Gece” tablosunu hatırlattı ve eserlerini incelemeye başladılar. Türbülans, bir akışkanın hareket hâlindeki düzensizliği olarak tanımlanıyor şimdilerde. Oysa “türbülans akışı” kavramının henüz tanımlanmadığı bir dönemde Gogh Yıldızlı Gece ile türbülansı çoktan resmetmişti. Hâlbuki doktorları, benzer modellerin yer aldığı tabloları çizdiğinde, yapıtlarını akli dengesinin bir göstergesi olarak yorumlamışlardı. Şimdi anlıyoruz ki yalnızlık ve psikolojik problemlerle boğuştuğu dönemlerde, bilimin bile yeni yeni kavramaya başladığı konuları resmetmiş sanatçı.

DESTEKÇİSİ Kardeşi

Ünlü ressamın hakkındaki en kapsamlı kaynaklarsa kardeşi Theo ile yazışmaları. Bir mektubunda en büyük destekçisi Theo’ya der ki: “Bir tane resmimi satabilsem dünyalar benim olacak.” Eserlerinin bugün milyonlarca dolar değerinde olduğunu bilmek ise oldukça ironik. “Yıldızlı Gece”, “Hasır Şapkalı Otoportre” ve “Çiçek Açan Badem Ağacı” gibi bilinen pek çok eserin sahibi olan Van Gogh’tan geriye 2000’den fazla eser ve 844 mektup kaldı.

Moda İkonu
Çocukluğuna GERİ DÖN!

Geçmişi 1946’ya kadar uzanan, Fransa’nın ünlü plaj sandaleti Meduse, her yıl olduğu gibi bu yıl da yine en gözde sandalet modeli. Kendine özgü çivili tabanı, yuvarlak ucu ve adeta Meduse’nin sembolü gibi olan örgülü şeritleriyle Meduse sandaletler, sahilde olduğu kadar şehir hayatında da konfor sağlıyor artık. Yaz aylarının favorisi olan bu sandaletler, rengârenk seçenekleri ile sıcak yaz günlerinde ferah ve renkli bir görünüm sağlarken, esnek ve yumuşak yapısı sayesinde adımları hafifletiyor.

BİRAZ NOSTALJİ BİRAZ MODERN ZAMANLAR

Yüzde yüz geri dönüştürülebilir plastiklerden üretilen bu sandaletler, ıslak zeminlerde kaymama özellikleri ve suya dayanıklılıkları ile konforlu bir yaz tercihi olabilir. Zamansız tasarımının yanında, bakımı da oldukça kolay olan Meduse sandaletler, retro görünümü ve neşeli ruhuyla nostaljiyle modern zamanları birleştiriyor.

GLADYATÖR SANDALETLER YENİDEN

Bu yıl gladyatör sandaletler de çok moda. Daha önceki yıllarda yükselişe geçen bu sandaletler, bu yıl da birçok koleksiyonda yerini aldı. Elbise ve etek kombinlerinin vazgeçilmezi olan bu sandaletlerde hakim renk seçeneği toprak tonları.

Ayraç
GÜNLER AYLAR YILLAR
Yan Lianke

Çin edebiyatının güçlü kalemlerinden Yan Lianke’nin Franz Kafka ödüllü bu romanında yaşlı bir adam, kör bir köpek ve küçük mısır fidesinin hayatta kalma mücadelesini okuyoruz. Kuraklığın baş gösterdiği köyde, bütün insanlar evlerine kilit vurup köyü terk etmeye başlar. Geride yalnızca güneşin kavurucu sıcağı altında yürümeye takati kalmayan yaşlı bir adam ve can yoldaşı köpeği kalır. Kitaptaki tasvirler öyle derin ki kitabın kahramanları ile birlikte güneşin yakıcılığını üzerinizde hissedip, kuraklığı yaşıyorsunuz.
“Haydi gidelim, dedi ihtiyar. Ayın battığına inanmazsan yıldızların parladığını da göremezsin. Şansımızı başka bir yerde arayalım.”

Nereye Gitsek
Avrupa’nın En Güzel Köyü Hallstatt

Yüz yıl önce nasılsa bugün de öyle karşılıyor bizleri Hallstatt. Alp dağlarının eteğindeki zarafeti ve masalsı atmosferi ile şiir gibi bir yer burası. Avusturya Salzkammergut Göller Bölgesi’nde yer alan UNESCO listesindeki bu minik kasaba, zengin tarihi geçmişini ve mimari yapısını günümüze kadar muhafaza etmeyi başarmış manzarası ile nefes kesiyor. Avrupa’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan bu köy, ismini tarih öncesi çağlardan kalma tuz madeninden alıyor. “Beyaz altın” olarak adlandırılan tuz, yüzyıllardır buranın en değerli madeni. Kasabayı bir uçtan bir uca yürümeniz yarım saat dahi sürmezken sokaklar oldukça kalabalık. Çünkü bin kişiden daha az nüfusa sahip bu kasaba dünyanın öbür ucunda dahi biliniyor. En fazla ziyaretçiyi ise uzak doğu ülkelerinden alıyor. Hatta Çinliler kasabayı o kadar sevmiş ki Çin’in Huizhou şehrinde milyon dolarlar harcanarak Hallstatt Kasabası’nın bir kopyası yapılmış bile.

MEYDAN, KİLİSE VE KAFATASI MÜZESİ

Nereyi gezsem diye düşünmeden yapmanız gereken ilk şey, köyün sokaklarında rastgele yürümek. Acele etmeden kasabayı bir uçtan bir uca yürüyün ve sokaklarında kaybolun. Meydana geldiğinizde ise yukarı doğru çıkan merdivenleri bitirin ve işte karşınızda büyüleyici Hallstatt manzarası. Hallstatt Gölü kıyısında yer alan ve tarihi 15. yüzyıla dayanan Roma Katolik Kilisesi, Romanesk kulesi, freskleri ve mimarlık harikası tasarımı ile kasabanın en görkemli yapısı. Köyün en ilginç noktası ise kilise mezarlığında yer olmadığı için çıkarılan kafataslarının sergilendiği Bone House.

PAZAR MEYDANI

Tarihi 14. yüzyıla kadar uzanan bu meydanda sıra sıra dizili evlerin her biri sanki bir ressamın elinden çıkmışçasına ahenk içinde. Köyün dokusunu, manzarasını bozan hiçbir yapı yok. Meydanın ortasında Kutsal Üçlü Çeşmesi de yine seyir zevkini artıran detaylardan. Kafelerden birine oturun ve manzaranın tadını çıkarın.

7 BİN YILLIK TUZ MADENİ

Geçmişte gelirinin önemli bir bölümünü tuz madenciliği ile elde eden Hallstatt’ta tuz madeni günümüzde turistik bir gezi noktasına dönüşmüş. 250 milyon yıl önce oluşmuş, 7 bin yıldan fazla tarihiyle dünyanın en eski tuz madeni burası.

TRİBÜN
100 YIL SONRA YENİDEN PARİS

Dört yılda bir Yaz, Kış ve Paralimpik olarak düzenlenen Olimpiyat Oyunları, tüm dünyayı ekrana kilitlemeye yeniden hazır. Dünyanın en büyük ve geniş çaplı spor organizasyonu olan Yaz Olimpiyat Oyunları, yüz yıl sonra yeniden Paris’te. 26 Temmuz-11 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek olan Olimpiyat Oyunlarına, tarihinde altıncı kez Fransa ev sahipliği yapıyor. En son 1924 yılında Yaz Olimpiyatlarının düzenlendiği Paris; 1924, 1988 ve 1992 yıllarında Kış Olimpiyatlarına da ev sahipliği yaptı.


HALKA AÇIK MARATON KOŞUSU


Açılış töreni şehrin simgesel nehri olan Sen Nehri üzerinde gerçekleştirilecek olan olimpiyatlarda, yaklaşık 11 bin yarışmacının katılımıyla ve 35 ayrı spor dalında etkinlik düzenlenecek. Programda bulunan 28 sabit spor dalına ek olarak; dalga sörfü, kaykay, spor tırmanış dalları da yer alacak. Cinsiyet eşitliği hedefiyle, eşit sayıda kadın ve erkek katılımcının bulunacağı yarışlarda, tarihte ilk kez halka açık maraton koşusu da gerçekleştirilecek.


MASKOT FRİG ŞAPKASI


Olimpiyatlar tarihi boyunca ülkeler, kültürel miraslarını aktarmak için olimpik yarışların simgesi olarak maskot seçiyor. Yerel figürlerin kullanıldığı bu simgeler genellikle hayvan maskotlarıyla belirleniyor. Paris 2024 Olimpiyatlarında Fransa’nın özgürlük simgesi ise Frig Şapkası olacak.

PORTRE
Millilerin Olimpiyat Karnesi

1896 yılında Atina’da başlayan Olimpiyatlara ülkemiz ilk kez 1908 yılında katıldı. İlk resmi başarılar ise 1936 yılında Berlin’de güreşten geldi. Yaşar Erken altın madalya ve Ahmet Kiriş bronz madalya aldı. 1936’dan 2000 yılına kadar düzenlenen olimpiyatlarda milli sporcular; 41 altın, 26 gümüş, 37 bronz olmak üzere toplamda 104 madalya kazandı. Madalyaların tümü Yaz Olimpiyatları’nda kazanılırken; Kış Olimpiyatları’nda henüz madalya kazanılamadı. 1992 yılında Barselona’da, judocu Hülya Şenyurt bronz madalya ile olimpiyatlarda derece alan ilk kadın sporcumuz oldu. 2021 yılında gerçekleşen olimpiyatlarda ise 6 branşta toplam 13 madalya elde etti milli sporcular. Okçulukta Mete Gazoz altın madalya, jimnastikte Ferhat Arcan bronz madalya ve kadın boks sporcularımızdan Buse Naz Çakıroğlu gümüş madalya alarak bu branşlarda madalya kazanan ilk Türk sporcular oldu.

BİR SÖZ

Bir insandan her şeyi alabilirsiniz, tek bir şey dışında -bu, insan özgürlüklerinin sonuncusudur- koşullar her ne olursa olsun kendi tutumunu belirlemek, kendi yolunu seçmek. (Viktor Emil Frankl)

Bir Kelime: SÜKÛT

Konuşmama; söz söylememe; susma; sessizlik. Dilimize Arapçadan geçmiştir. Duraklama manasındaki “sekt” kelimesinden türetilmiştir. “Bu sükûtun ateş çemberini kıracak bir söz, kurtulmamız için yeterdi.” (Yusu Ziya Ortaç)

BİR BİLGİ

Bilim insanları Samanyolu galaksisinde Güneş’ten yaklaşık 33 kat daha ağır olan dev, yıldız kütleli bir kara delik keşfetti. Avrupa Uzay Ajansının, Gaia uzay teleskobuyla gözlemlenen ve Gaia-BH3 olarak isimlendirilen bu kara delik, sadece 2 bin ışık yılı uzaklığıyla, uzay şartlarında Dünya’ya oldukça yakın.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar