Dr. Hasan Ahmet Gökçe
Güz dediğin, öyle kapı aralığından seyredilecek mevsim değildir. Yazın vedasıyla utana sıkıla serinleyen havalar günleri kısaltadursun, pencerelerimize sinen yağmur kokusu ömrümüzü uzatır. Akçaağaçlar, kestaneler, ıhlamurlar, söğütler birer ikişer sararıp soyunur; şehirler üzerlerindeki yeşil örtünün yerinde hüzünlü bir kadife bulur. Neyse ki meraklısı, uyuyan her ağacın yeniden doğacak bir baharın müjdecisi olduğunu bilir. Çünkü sonbahar, altın yapraklarla süslü vedaların en zarifidir.
Her yıl, göçmen kuşların ardından bakarken “İnsan bir mevsime neden bu kadar düşkün olur?” diye sorarım kendime. Bir cevap bulamam. Yazın sırtımıza verdiği tembellik örtüsünün çekilmesinden midir, yoksa kışın soğuk şallarını henüz omzumuza atmamasından mıdır bilemem. Ama gün geçtikçe sararan serinliğin zihnimi tazeleyeceğini bilirim.
Kuşkusuz, her mevsimin farklı bir yeri var; fakat sonbahar başka! Bu kırılgan saatler yumağı, gönül çekse de çekmese de insanı düşüncenin kollarına atar. Hep düşünecek değil ya âdemoğlu, bir süre sonra o da tabiat gibi dökülmeye başlar. Bir bakarsınız yazdan kalma hülyalarını, bir bakarsınız yüzyıllık yalnızlıklarını döker. İnsana has bu yaprak dökümü de bir nevi temizlenme hâlidir; ruhu arındırır. Güz, sadece sokakların değil, insanların da ruhunu canlandırır.
İstedik ki yaprak yaprak köklerine dönen ağaçlar gibi biz de içimize, evimize, ailemize dönelim bu ay. Huzuru, “kalabalık yalnızlığımız”da arayıp ömür boyu oynayacağımız en güzel oyunun, küçük dünyalarımızın, tadını çıkaralım. Sadece aile kurmayalım; aile olalım. Güneşimiz ne kadar bol olursa olsun, sırtımızı ısıtacak tek yerin anne kokusu sinmiş o dört duvar olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne kadar uzaklaşırsak uzaklaşalım, bir gün her yolun eve, her yolun aileye çıkacağını da. Çünkü o serin sessizlik, bir köşemizden tutup bizi kendisine çekmenin bir yolunu her zaman bulacak.
Öyleyse gelin, hayal meyal kıyılardan bir anıya dönse de günün birinde mutlaka uğrayacağımız o biricik limana demir atalım. Düşen her yaprağın bir hikâye sakladığı bu şemsiye mevsiminde, ailemizin hikâyesini yeniden yazalım.