Caner Kaygısız
Dünyaya geldiğimiz ilk günden başlayarak ömür boyu bize eşlik eden bir yoldaştır adımız. Peygamber Efendimiz: “Siz kıyamet günü kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse güzel isimler koyun.” buyuruyor. Durum böyleyken çocuklarımıza ad koyarken yeterince hassas davranıyor muyuz? Akla takılan diğer bir soru da isim değiştirmekle ilgili. Diyelim ki hayatımızın bir devresinde ismimizi beğenmedik, değiştirebilir miyiz? Sonradan Müslüman olan biri adını değiştirmeli mi?
Peygamber Efendimiz, içine doğduğu toplumda eskiden beri kullanılan isimlere çok fazla müdahale etmemişti. Başta kendi çekirdek ailesi ve çevresinde kümelenen yeni muvahhit cemaat büyük oranda eski isimlerini kullanmaya devam ettiler. Hadislerden öğrendiğimize göre Peygamber Efendimizin yaptığı isim değişikliklerini basitçe üç grupta değerlendirebiliriz: Tevhit inancına aykırı isimler, anlamı kötü olan isimler ve manası güzel ancak abartılı isimler.
Birinci gruba giren isimlerden Abdülkâbe’yi Abdullah’la değiştirmiştir. İnsan Kâbe’nin değil Allah’ın kuludur çünkü. İkinci gruba örnek olarak “kesilmiş, zamanı geçmiş” anlamına gelen Esrem adını verebiliriz. Efendimiz bu ismi “yeşeren ve münbit” anlamlarına gelen Zür’a ile değiştirmiştir.Bu tür isim değiştirmelerde genellikle olumsuz anlam içeren isimleri zıtlarıyla değiştirdiği görülmektedir. Üçüncü grup isim değiştirmelere Berre (günahsız) ve Ekber (en büyük) isimlerini örnek olarak gösterebiliriz. Peygamberimiz Berre adındaki kadının ismini Zeynep ile değiştirmiş ve “Kendi kendinizi temize çıkarmayın! Allah sizin iyi olanınızı elbette bilir.” buyurmuştur. Burada esmayıhüsnadan Allah’a mahsus isimlerin ad olarak kullanılamayacağını da hatırlatmak lazım. Yine Allah’ın güzel isimlerinden olan Kerim, Rauf, Latif gibi sıfatlar ise kişi adı olarak kullanılabilir.
Efendimiz Nasıl İsimler Koyardı?
Müslümanlar, çocukları doğduğunda isim koyması için Peygamber Efendimize getirirlerdi. O da bebeğin kulağına ezan okur, ağzında yumuşattığı hurmayı bebeğin dudağına sürer ve ona bir isim verirdi. Efendimiz ad koyarken Allah’ın isimlerine izafeten koydukları kadar peygamber isimlerini de tercih ederdi. Kendi oğluna İbrahim ismini koyduğu gibi Abdullah b. Selâm’ın oğluna da Yusuf adını koymuştu. Daha saadet asrında şehit olan sahabelerin adları çocuklara isim olarak verilmeye başlanmıştı. Özetle isim koymada güzel anlamlı, söylendikçe dua yerine geçecek isimleri koymak ve onlara benzemesi niyazıyla geçmişte yaşamış iyi insanların isimlerini vermek gibi iki temel yaklaşım öne çıkmaktadır ve ikisi de doğrudur.
Hazreti Ali’nin çocuklarına hep Harb ismini vermek istemesi ve Peygamber Efendimizin bunu kabul etmeyerek torunlarına Hasan, Hüseyin ve Muhsin isimlerini vermesi de ilginç bir örnektir. Daha sonra bunların lafız olarak değil ama anlam olarak Hazreti Harun’un oğullarına verdiği isimler olduğunu söyleyerek Hz. Ali’nin yanındaki değerini de vurgulamıştır.
Güncel Tartışmalar
Güzel isim seçmek elbette önemlidir; ama son zamanlarda sosyal medyada bu konunun oldukça abartılı şekilde ele alındığına ve bazı isimlerin üzerine gidildiğine şahit oluyoruz. Oysa meselenin, o ismi taşıyanları rahatsız edecek tarzda abartılması doğru değildir. İsmini değiştirmesini teklif ettiğinde, “Babamın koyduğu ismi değiştirmek istemiyorum.” diyen birine peygamberimiz dahi ısrar etmemiştir. Mesela biri çıkıp diyor ki “Aleyna, üstümüze bela yağsın!” demektir. Bir kere bu yanlış. Sadece “üstümüze” demektir Aleyna. Bela yok, başka biri, üzerimize rahmet yağsın niyetiyle koydum da diyebilir. Kullananlar belki moda olduğundan belki sesi hoşlarına gittiğinden kullanıyor. Bir başka yaklaşıma göre Elena ismini tepki çekmemek için bu şekilde değiştirmişler. Sonra da moda olmuş.
Tepki gösterilen isimlerden bir diğeri de Kezban. Rahman suresinde geçen “tükezziban” kelimesiyle ilişkilendirilip, yalancı anlamına geldiği söyleniyor. Az araştırınca bu ismin Farsça kökenli “kezbânu” ile ilişkili olduğunu ve anlamının kötü olmadığını görüyoruz. Asiye ismi de zaman zaman lince maruz kalan isimlerden. Oysa Firavun’un mümin hanımı Hz. Asiye, hadislerde Hz. Meryem ile birlikte kendisinden övgüyle bahsedilen bir kadındır. Örnekleri çoğaltmak mümkün; ama önemli olan anlamsız nedenlerle isim yelpazesini daraltmamak ve kırıcı, yasaklayıcı bir tavır sergilememektir.