Haftanın Bereketi: Cuma Namazı

Cuma, müminlerin haftalık bayramıdır. Peygamber Efendimiz, cuma günü içinde gizlenen "icâbet saati"ne denk gelen bütün duaların kabul edileceğini müjdelemiştir.

Caner Kaygısız

Bazen güzel bir söz, bir iyi dilek çok kullanılınca pörsür, yaldızları dökülür, ayağa düşer. Artık aslında değişmeyen o güzel manayı taşıyamaz hâle gelir. Güzel ve yerinde bir hatırlatma olarak hayatımıza giren “cuma mesajları” da bunlardan biri. Bir de o mesajlarda vurgulanan bayram ayrıntısı vardır: “Cuma bayramınızı…” Hiç küçümsenecek bir tamlama değildir bu. Cumanın, müminlerin bayramı olduğunu Peygamber Efendimiz bildiriyor. Hatta bazı rivayetlerde, cuma bayramını ramazan ve kurban bayramlarından daha ileri tutuyor.

Bir de cuma günü içinde duaların kabul edildiği bir an var ki cumanın değerini katladıkça katlıyor. Kadir gecesi gibi o anın vakti de belli değil. Demek, yıl içinde kadir gecesini aradığımız gibi cuma günü de “icâbet saati” denen o anı arayacak, cumayı tesbihle, hayırlı amellerle geçirmeye çalışacağız. Rivayetlere bakacak olursak icabet anının cuma namazının kılındığı, hutbenin okunduğu sıralarda olması ihtimali oldukça kuvvetli.

Meşgul Olduğunuz Her Neyse Bırakın Ve Çağrıya Uyun!

Cuma namazı, aynı adı taşıyan surenin son ayetleriyle farz kılınmıştır. “Ey iman edenler! Cuma namazına ezan ile çağrıldığınız zaman derhâl Allah’ı zikretmeye (hutbe ve namaza) gidin, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır. Namaz tamamlanınca yeryüzüne yayılın, işinize gücünüze gidin. Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın. Felaha ermenizi ümit ederek Allah’ı çok zikredin. Onlar bir ticaret veya bir eğlence görünce oraya doğru sökün edip, seni hutbe verirken ayakta bırakıverdiler. De ki: Allah’ın nezdinde ahirette olan nasip, buradaki eğlenceden ve ticaretten elbette daha hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cum’a suresi, 62/9-11)

Burada dikkat çekmek istediğim üç sözcük var. Birincisi, alıntıladığımız mealde “gidin” sözcüğüyle karşılanan ifade. Aslında “sa’y edin” şeklinde de verilebilecek bir kavram. Bu kelime “insan için ancak çalıştığı vardır” şeklinde çevrilen (Necm suresi, 53/39) ayette de geçiyor. Koşmak veya çalışmak anlamlarına gelen bir sözcük. Bazı meallerde onun için bu kısım “namaza koşun” diye çevrilmiş. Ama çoğunluğun görüşüne göre burada fiziksel koşmaktan ziyade hemen gitmek, hevesle gitmek anlamı vurgulanıyor. Hasan-ı Basrî de bunun “ayaklar üzerinde sa’y değil, niyetler ve kalpler üzerinde sa’y” olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamış.

Bazıları bu ayetten ayrıca Allah’ı anmak, zikir ve tesbih için çalışmak, gayret etmek gerektiği anlamlarını da çıkarmışlar. “Alışveriş” sözcüğüyle özel söylenip genel kastediliyor tefsircilere göre; yani sadece alışveriş değil, dünyevi fayda umulan her türlü eylemin terk edilmesi söz konusu olan. Son ayette “ticaret veya eğlence” deniyor, yani ne kazanç amacıyla ne de eğlence için, lüzumlu veya lüzumsuz sayabileceğimiz herhangi bir meşguliyetle cuma namazı terk edilmemeli. Peki neden? Ayet onun da cevabını veriyor. Çünkü bu daha hayırlıdır; ahiretle ilgilidir. Sonsuzla ilgili herhangi bir şeyin fani dünya hayatıyla ilgili en önemli işlerden daha üstün olacağı açıkken, cuma namazı gibi mükellef olan her müslümanın bizzat yapması gereken bir ibadet elbette geçici dünyanın uğraşlarıyla kıyaslanamaz. Bir de rızık veren Allah’tır, o rızık verenlerin en hayırlısıdır. Mutlak Rezzak’tır.

Cuma Namazına Çocuğunuzu da Götürün

Cuma namazı toplu hâlde yapılan bir ibadettir ve mescitlerde, camilerde kılınır. Bu yönüyle çocukların ibadethanelere alıştırılması için cuma günleri çok değerli bir fırsattır. Küçükken babasının veya annesinin elinden tutup cumaya, teravihe giden bir çocuk, bunu ömür boyu unutmaz. Annesinin veya babasının yardımıyla duşunu alan, temiz elbiselerini seçip giyinen, güzel kokular sürünen, cumaya gidip cemaatle birlikte hutbe dinleyen, namazda imamın sesli tilavetine kulak veren bir çocuğun zihnine çok sağlam, bereketli iman ve İslam tohumları atılmış olur. Türkiye’de pek yaygın olmasa da yurt dışında yaşayanlar, cuma namazına hanımefendilerin de devam ettiğini görürler. Bu çok güzel bir gelenektir. Zira kadınlara cumanın farz olmaması bir mahrumiyet değil kolaylık olarak anlaşılmalıdır. Efendimiz zamanında kadınlar da cuma kılardı. Sonraki dönemlerde bazen ihmal edilmiş olsa da kadınların cuma kılmaları yasaklanmamış, aksine vaaz ve hutbe dinleyip dini bilgilerini geliştirecekleri için tavsiye edilmiştir. Onların durumu cuma namazı farz olmayan mesela seferi olan erkeklerin durumu gibidir. Eğer cuma kılarlarsa o büyük sevaptan istifade ederler, o günkü öğle namazları düşer. Günümüzde durum daha fazla önem arz etmektedir. Cemaatle kaynaşmak, değişik ülkelerden Müslümanlarla tanışmak, aynı kıbleye yönelmenin huzurunu tatmak için kadınlar ve kız çocukları da cuma namazını ihmal etmemeli, bu bereketli gök sofrasından paylarını istemelidirler.

Fahr-ı âlem Efendimiz Cuma Günleri Neler Yapardı?

Kitaplarda cuma günü yapılması sünnet olan şeyler anlatılıyor. Buradan hareketle fahr-ı kâinat efendimizin cuma gününü nasıl geçirdiğiyle ilgili fikir yürütebiliriz.

O gün mutlaka boy abdesti alır, kişisel temizliğiyle ilgilenirdi. Tırnağını keser; sakalını, bıyığını düzeltirdi. En iyi, en temiz elbiselerini giyer, güzel koku sürünür, dişini fırçalardı. Camiye erken giderdi. Kehf suresini okurdu. Sabah namazında Secde ve Dehr surelerini, cuma namazında Cum’a ve Münâfikûn veya A’lâ ve Gâşiye surelerini okurdu. Çokça dua ve tesbih ederdi. Mescidin temizliğine ve kokulandırmasına nezaret eder, bazen de yardımcı olurdu. Namazdan sonra ve önce varsa heyetlerle görüşür, kabir ve hasta ziyareti yapardı. Bütün bunların yanı sıra diğer günlerde olduğu gibi günlük rutinleriyle de ilgilenirdi.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar