Mutlu musun?
Bu soruyu sorunca şöyle bir düşünüyor ve içimde gizlenen mutluluk hissini bulmaya çalışıyorum. Durun bakalım şurada biraz olacaktı. Duygularımın sıraya dizilip, yaşadığım anlara göre öne çıkmasını bekledikleri duygu odama bir göz atıyorum. Yok. Hay Allah! Nereye gitti? Var gücümle içime sesleniyorum: Mutluluuuuk neredesiiiiin? Mutluluktan çıt çıkmıyor. Neyi bekliyor dersiniz ortaya çıkmak için? Beklentilerimin karşılanmasını mı? Özlemlerimin dinmesini mi? Yıllardır hayalini kurduğum bir şeyin gerçekleşmesini mi? Yoksa her şeyin yolunda gitmesini mi? Böyle düşününce mutluluk dayanamayıp içimden sesleniyor bana: Daha çooook beklersin.
MUTLULUĞU BEKLETMEK ZORUNDA MIYIZ?
Bazen böyle hissederiz. Mutluluğu içimizde kaybetmiş gibi…
Oysa mutluluk insanı hayata bağlayan, yaşama gücü veren, başka işlerini de kolaylaştıran en önemli duygudur. Mutlu olduğumuzda vücudumuzda pek çok hormon salgılanır. Serotonin bunların en bilinenidir. Serotonin hormonu eksikliğinde kendimizi depresif hissederiz, karamsar ve öfkeli oluruz. Bu depresif durum bizi birçok işimizden alıkoyar. Bazen hiç değmeyen sebepler yüzünden mutsuz olmayı seçeriz. Gerçekten de mutluluğu bu kadar bekletmek zorunda mıyız? Ona ulaşmamız bu kadar zor mu?
SICAK BİR ORTAMDA DOST SOHBETİ
Mutluluk hissedilen bir şeydir. Biri bize ‘Mutlu ol!’ deyince mutlu olamayız ama bazen hayatımızda yaptığımız minik eylemlerin bizi mutlu ettiğini fark ederiz. Mesela herkesin hayalidir; kışın dışarıda yağan kar soğuğundan evlere sığınıp, sıcacık soba ya da şöminenin başında oturmak, yanan odunun çıkardığı tatlı sesler eşliğinde sıcak içeceğimizi yudumlayıp kestane pişirmek. Odaya yayılan mis gibi kestane kokusunu güzel dost muhabbetlerine dâhil etmek. Çoğumuz bu anda kalmak ister. Çünkü böyle anlarda içimizi tarif edilmez bir huzur ve mutluluk duygusu kaplar. Bu, esasında küçük bir şeydir ama bize hissettirdiği duygu oldukça güzel ve yüksektir. Bu bağlamda mutluluğun insan ilişkileri ile büyük bir alakası olduğunu söylemeliyim. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Dünya Mutluluk Raporu da bunu destekler nitelikte: Temel koşullar sağlandıktan sonra mutluluk, gelirden ziyade insan ilişkilerinin kalitesiyle ilişkilidir.
“MUTLU OLMAK İÇİN BÜYÜK ŞEYLERİN OLMASINI BEKLEME”
Dünyaca ünlü Mutluluk Araştırmaları Enstitüsü başkanı Meik Wiking de işte tam böyle diyor HYGGE kitabında: Mutlu olmak için büyük şeylerin olmasını bekleme. Mutluluk küçük anlarda gizli.
Mutlu olmak için hayatı yavaşlatın!
Mutlu olmak için önce yavaşlamak gerek. Hayatı hızlı yaşamak, hızlı giden bir aracın yoldaki nesnelerin çoğunu fark edememesi gibi, bizim de hayatın akışında pek çok güzelliği kaçırmamıza sebep olur.
Mutlu olmak için bazen harekete geçmek gerekir. Ben de HYGGE kitabındaki tavsiyelerden yola çıkarak size içinde bulunduğunuz anda kendinizi huzurlu ve mutlu hissedebileceğiniz birkaç öneride bulunmak istiyorum. Ama her şeyden önce şunu belirtmeliyim: Yavaşlık önemli bir olgudur. Anı yaşamamıza, hayatı kavramamıza, yaptığımız işe odaklanmamıza yardımcı olur. Hayatı hızla yaşamaya çalışmak, otoyolda giden hızlı bir aracın yoldaki nesnelerin çoğunu fark edememesi gibi hayatın akışında karşılaştığımız birçok güzelliği kaçırmamıza sebep olur. Bu sebepten öncelikle hayatımızı yavaşlatıp, anı hissetmeye çalışın. Gelelim bizi mutlu eden küçük ama etkili şeylere;
- Evlerimiz kendimizi en mutlu ve özgür hissettiğimiz mekânlardır. Minik dokunuşlarla, iyi dekore edilmiş bir ev içimizi ısıtacak ve kendimizi daha da iyi hissetmemize yardımcı olacaktır. Aydınlatmalar bu konuda önemli. Evinizi loş ışıkla aydınlatıp, bazı akşamlar mum yakmayı deneyin, günün yoğunluğundan yorulmuş gözlerinizin dinlendiğini ve ruhunuzun sakinleştiğini göreceksiniz.
- Bir süreliğine telefonlarınızı kapatıp sadece anda kalmaya konsantre olun. Bunu aile fertleri ile belli aralıklarda yapabilirsiniz.
- Tatlı yemeyi kim sevmez! Ailecek mutfağa girip kek yapın. Biriniz yumurtayı çırpsın diğeriniz unu dökmede yardımcı olsun. Kışın evinizi dolduran tarçınlı kek kokusu sadece midenizi mutlu etmez…
- Şükredin. Anda kaldığınız süre boyunca farkında da olun. Yaşamdaki güzellikleri fark edip şükredin. Portakalın rengine, kokusuna, tadına bakıp şükrettiğiniz oldu mu hiç?
- Kendinize bir rahatlama köşesi hazırlayın. Sıcak çoraplarınız, battaniyeniz, en sevdiğiniz kitabınızla rahatlamayı deneyin. Çayınızı yudumlarken sadece okuduğunuz cümlelere odaklanın.
- Anlaşmaya gidin. İnatlaşmaya varan gereksiz tartışmalarla kendinize mutluluğu çok görmeyin. Sevdiğinize ‘seni seviyorum’ demekten çekinmeyin.
- Sosyalleşin. Dostlar arasında yapılan iyi bir muhabbet kadar insana iyi gelen bir şey yok. Konuşmak, dertleşmek, anlaşılmak herkese iyi gelir. Sevdiklerinizle buluşma günü yapın.
- Doğa insanı iyileştirir. Kuş cıvıltılarını dinleyin. Rüzgârın sesine kulak verin. Bu noktada ‘Yürümenin Felsefesi’ kitabını da öneririm.
- Dua edin. Evin sessiz bir odasına gidip seccadenizi serin. Seccade önemli, bunu atlamayın. Yanında tespihiniz de olsun. Önce yavaş yavaş namazınızı kılın, sonra tespih çekip uzun uzun dua edin. Ocakta kaynayan yemek, beklenen bir arama, yarına yetişmesi gereken ödev, bunların hiçbirini düşünmeyin. Anda olmak en çok ibadetlerimizi lezzetli hale getirir.
- Evinizi temizleyin. Temiz ve düzenli bir ev huzur verir. Evinizi temizledikten sonra adaçayı yakıp tüm odalarda gezdirin. Rahatladığınızı hissedeceksiniz.
Hygge, hayattaki basit zevklerin kıymetini bilmek ve kısıtlı bütçeyle keyifli şeyler yapmak anlamına gelir diyor Meik Wiking ve bizimle Danimarkalı şair Benny Andersen’in mutluluk üzerine yazdığı şiirinden bir bölüm paylaşıyor:
Bak, gerçek gün ışığına az kaldı
Kırmızı güneş ve küçülen ay…
Ben olmak ne hoş
Hayat da hiç fena değil
Çünkü elimizdeki tek şey bu
Kahvem de hala sıcak.
Ne dersiniz, sizce de mutlu olmak için büyük şeylere gerçekten ihtiyacımız var mı?