Kurtuluş Gecesi: Berat Kandili

“YOK MU DERDİNE DERMAN İSTEYEN!” Hz. Ali, (ra) Peygamberimizin (sas) şöyle buyurduğunu nakleder: “Şaban ayının ortasına geldiğiniz zaman, gecesini ibadet ederek gündüzünü de oruç tutarak geçiriniz. Allah o gece güneş batınca dünya semasına rahmet, mağfiret ve lütuflarıyla tecelli eder ve fecir doğana kadar, 'Yok mu benden af isteyen affedeyim; yok mu benden rızık isteyen rızık vereyim; yok mu musibete uğramış olup da derdine derman arayan ona afiyet vereyim. Yok mu şöyle, yok mu böyle?' der.” (1)

EFENDİMİZ, RAMAZAN DIŞINDA EN ÇOK ŞABAN’DA ORUÇ TUTARDI
Hz. işe validemiz ise (ra) Efendimizin Şaban ayını şöyle anlatır: … “Allah Resulü’nün (sas) Ramazan dışında

bir ayın tamamını oruçlu geçirdiğini görmedim. Herhangi bir ayda da Şaban ayında tuttuğundan daha fazla oruç

tuttuğunu da görmedim.” (2)

BU GECELER 50 SENELİK İBADET HÜKMÜNE GEÇEBİLİR

Berat kandiline çok büyük önem veren Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de kandillerde talebe ve sevenlerine tebrik mektupları yazarmış. Berat gecesinin, Kadir Gecesi kudsiyetinde olduğuna işaret eden Bediüzzaman, bu geceyi değerlendirmenin elli senelik ibadet hükmüne geçebileceğini de ifade eder mektuplarında.

NASIL DEĞERLERDİRMELİ?

Öncelikle her zaman ve mekânda iyi bir Müslüman olmaya niyet etmeli. Kaza namazı olanlar, mümkün olduğu kadar borçlarını eda edebilir, Tesbih namazı ile bu gece süslenebilir.

Yakın çevremizde ve bütün dünyada sıkıntı çeken, ihtiyaç içinde olan insan- lar için ‘hacet namazı’ kılınabilir. Bu gecenin hürmetine Allah’tan sıkıntılar için kurtuluş çareleri istenebilir.

Kur’ân’la daha fazla hemhal olmanın yolları aranabilir.

Aslında kendimize sormamız gereken en önemli soru; o gecenin bereketinden istifade edip edemediğimiz. Eğer gece- nin bereketinin farkına varıp, bu bere- ketin peşinde olursak, samimiyetimiz ölçüsünde ona ulaşmayı ümit edebiliriz.

1) İbn-i Mâce, ikame 191; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/258.
2) Buhari, Savm 52; Müslim, Sıyam 175.

Günahından haberleri var, ya tövbesinden

Allah Teâlâ, peygamberi Musa Aleyhisselâm’a hitap edip, “Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımız- dan biri vefat etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür.” buyurdu.

Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti ve oradakilere,

-Bu gece, burada, Allah Teâlâ’nın dostlarından biri vefat etti mi? diye sordu. Onlar,

-Ey Allah’ın peygamberi! Allah Teâlâ’nın dostlarından hiç kimse vefat etmedi. Ama filân evde zama- nını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler.

Musa Aleyhisselâm, “Ben onu arıyorum.” buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü. Allah Teâlâ’nın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı. Haz- ret-i Musa, yalvararak münacat etti:

-Ey Rabb’im! Sen buyurdun ki, o ‘’Benim dostumdur.’’ İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?

Allah Teâlâ, “Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlan- dı ve tevbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah’ım! Onun sözü- nü ve tevbesini kabul ettim. Ona rah- met ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın.” buyurdu.

Allah Teâlâ, peygamberi Musa Aleyhisselâm’a hitap edip, “Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımız- dan biri vefat etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür.” buyurdu.

Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti ve oradakilere,

-Bu gece, burada, Allah Teâlâ’nın dostlarından biri vefat etti mi? diye sordu. Onlar,

-Ey Allah’ın peygamberi! Allah Teâlâ’nın dostlarından hiç kimse vefat etmedi. Ama filân evde zama- nını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler.

Musa Aleyhisselâm, “Ben onu arıyorum.” buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü. Allah Teâlâ’nın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı. Haz- ret-i Musa, yalvararak münacat etti:

-Ey Rabb’im! Sen buyurdun ki, o ‘’Benim dostumdur.’’ İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?

Allah Teâlâ, “Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlan- dı ve tevbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah’ım! Onun sözü- nü ve tevbesini kabul ettim. Ona rah- met ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın.” buyurdu.

1) İbn-i Mâce, ikame 191; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/258.
2) Buhari, Savm 52; Müslim, Sıyam 175.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar