Esra Büyükcombak
Sabahları içtiğiniz kahvenin sizi nasıl canlandırdığını düşünün. Fincanınızdan aldığınız yudumlar arttıkça zihniniz açılır, gözleriniz parlar ve güne başlamaya hazır hissedersiniz. Şimdi bir an için, o kahvenin aslında kafeinsiz olduğunu ve bunun size hiç söylenmediğini hayal edin. Yine de aynı enerji patlamasını yaşar mıydınız? Kahvenin içeriğinden bağımsız olarak onu içmenin sizdeki etkisi sadece beklentinizden kaynaklı olabilir.
İşte bu yaşadığınız, “plasebo etkisi”nin bir sonucu. Plasebo, tıbbi bir müdahale gibi görünmesine rağmen aktif bir bileşen içermeyen tedaviler anlamına gelir. Tamamen kişinin tedaviye olan inancına ve beklentisine dayalıdır.
Zihnin Mucizesi: Plasebo
İkinci Dünya Savaşı sırasında Dr. Henry Beecher tarafından yapılan bir çalışmada, yaralı askerlere morfin yerine sadece tuzlu su verilmiş ve askerlerin yüzde 40’ı ağrılarının azaldığını söylemiştir. Bu şaşırtıcı sonuç, günümüzde inanç tedavisinin etkili bir yöntemi olarak bilinen plasebonun bir örneğidir. Gerçek ilaç veya tedavinin taklit edilmesine dayanan plasebo; draje şeker, su, tuzlu su enjeksiyonu veya bir cerrahi prosedür şeklinde olabilir.
Tıpta plasebo, hastayı iyileşeceğine inandırmak için kullanılır. Doktorun muayene sırasındaki hâli ve tavrı, hastanın durumunda önemli bir rol oynar. Özellikle yaşlılar veya kronik hastalar rahatsızlandıklarında hemen ilaç alır ve kısa sürede kendilerini daha iyi hissederler. Bu durum, klasik şartlanma olarak bilinen, zamanla pekişen öğrenme mekanizmasının bir sonucudur. Plasebo etkisi, zihin ve beden arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gösterir. Düşünceleri şekillendirmede kelimeler çok önemlidir, çünkü bilinçaltı doğru ya da yanlışı ayırt edemez. O, ne söylenirse ona inanır. Bu yüzden kurduğumuz cümleler, vücudumuzun vereceği tepkilerin kaynağını oluşturabilir. Ancak, inanç olmadan söylenen sözlerin etkisi olmaz.
Olumlu Düşüncenin İyileşmeye Etkisi
Olumlu bakış açısının hastalıkları önlemeye yardımcı olabileceği uzun zamandır biliniyor. Bir insanın ümit duygusu ve iyileşme beklentisi yüksek tutulduğunda bağışıklık sistemi dolaylı olarak güçlenir. Bağışıklığın kuvvetlenmesi, stres hormonlarının azalmasına veya semptomların hafiflemesine yol açar. Plasebonun ağrıyı azaltmasına da “plasebo analjezisi” denir. Bu etki, vücutta “endorfin” adı verilen doğal ağrı kesicilerin salınımını başlatarak veya kişinin ağrı algısını değiştirerek gerçekleşebilir. Plasebo verilen hastaların yüzde 30 ila yüzde 70’inin kısa süreli olarak ağrılarının geçtiği belirtilir.
Yapılan araştırmalara göre plasebolar; Parkinson hastalığı, depresyon, anksiyete ve yorgunluk dâhil olmak üzere çok sayıda rahatsızlığın semptomlarını azaltır. Antidepresanların etkisinin büyük ölçüde plasebo tesirine bağlı olduğuna da inanılır. Plaseboların, kalp atış hızında veya kan basıncında artış gibi fizyolojik ve ölçülebilir değişikliklere sebep olduğu ve etkisinin kişiden kişiye veya hastalığın türüne göre değişebileceği bilinmelidir.
Zihnin Karanlık Yüzü: Nosebo
Eğer hasta, ilacın işe yaramayacağına inanıyor veya yan etkilerinden endişe ediyorsa plasebo yerine “nosebo” etkisi ortaya çıkar. Latince “zarar verme” anlamına gelen nosebo durumunda, hastanın ihtiyaç duyduğu tıbbi ilaç, semptomların artmasına bile sebep olabilir. Nosebo etkisinde hasta, tedavinin olumsuz sonuçlar doğuracağını düşündüğü için normal belirtileri abartılı ve farklı hisseder. Sıradan ağrılar, yorgunluk ve ruh hâlindeki değişiklikler bile hastalık olarak algılanır. Nosebonun mekanizması tam olarak anlaşılmamış olsa da medyada yer alan hastalık haberleri ve şikâyetçi hastalarla uzun süreli etkileşim gibi durumların nosebo etkilerini artırdığı bilinmektedir. Yapılan bir anket çalışmasında, bir ilaçtaki formül değişikliğiyle ilgili medyada çıkan olumsuz haberlerin, hastaların bildirdiği yan etki oranını iki bin kat artırdığı gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak; düşünceler, duygulara ve davranışlara tesir eder. Olumlu düşünce ve duygular da bedene ve davranışlara pozitif sonuçlar verecek şekilde yansır.