Duygusal ihmalin anatomisi

Kadir Afacan

İnsanın hayat yolculuğu bilinmezliklerle dolu. Bu yolculuğa nerede ve nasıl başladığı ise karakterini belirleyen en önemli etkenlerden biri. Çocukluğumuzda eksik kalan şeyler zihnimizi esir alabiliyor ve bu eksiklikler zamanla karakterimizin bir parçası hâline geliyor. Lao Tzu’nun söylediği gibi, “Zihninizi düzeltirseniz hayatınızın geri kalanı yerli yerine oturacaktır.” Evet, çocukluk döneminden kalan birçok boşluk zihnimizde düzeltilmeyi bekliyor.

Bu bağlamda, çocuklukta karşılanmayan duygusal ihtiyaçların etkisini açıklayan bir kitabı tanıtmak istedim: Jonice Webb’in Çocuklukta İhmalin İzi: Boşluk Hissi adlı eseri, dokuz bölümden oluşan harika bir çalışma. Kitap, bir çocuğun “duygusal olarak aç kalmasının” gelecekteki karakterini nasıl şekillendireceğini örnekler üzerinden anlatıyor.

Aslında hepimizi zaman zaman yakalayan ortak hisler var. Dışarıdan her şey yolundaymış gibi gözükürken içten içe yalnız ve kopuk hissedebiliyoruz. İyi bir aileye sahip olmak veya başarılı bir iş hayatı, mutlu olmamıza yetmeyebiliyor. Hayat geçip gidiyor ve biz boşluk hissinden kurtulamıyoruz. Üstelik bu mutsuzluk hâli kendimizi suçlamamıza da sebep oluyor.

Jonice Webb, benzer duyguların ne kadar yaygın olduğunu klinik çalışmalarında gözlemlemiş bir psikolog. Kitabında, doğduğumuz evlerin psikolojik iyilik hâlimize ne kadar etki edebildiğine dikkat çekiyor. Yaşamın ilk yıllarında güvenli bağ kuramayan bireyler, yetişkin hayatlarında ruhsal yaralar almaya devam ediyor.

ÇOCUKLAR, EBEVEYNLERİNDEN AYRI BİREYLERDİR 


Her çocuk, kendine has mizacı, duyguları, ilgi alanları ve yetenekleri ile doğar. Bu benzersiz özellikler, çocukların sadece fiziksel olarak değil, zihinsel ve duygusal anlamda da ebeveynlerinden farklı olduklarının kanıtıdır. 

Anne babanın bu farklılığı kabul edip desteklemesi, çocuğun kendine güvenmesini ve çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlar. Sevildiğini ve duygularının önemsendiğini hisseden çocuk, toplumun sağlıklı bireylerinden biri hâline gelir.

Öte yandan, çocuğun bireyselliğini tanıması yolunda kapılar açmak, sınırsızca her şeye izin vermek anlamına gelmez. Onun ihtiyaçlarına cevap verirken sorumluluklarını hatırlatmak da hayati öneme sahiptir. Çocuk, kurallar ve sınırlar sayesinde dürtülerini yönetmeyi öğrenir. Bu nedenle bir ebeveyn, çocuğuna yeterince geri bildirim vermeli ve beklentilerini net bir şekilde ifade etmelidir.

HAYATIN YAKITI DUYGUDUR


Ebeveynleri tarafından duyguları kabul edilmeyen çocuk, zamanla kendi duygularını da kabul etmez hâle gelir. Hayatı, farkındalığının dışında akar ve günlük yaşantısında uyuşmuş bir hâlde kalır. Çünkü duygular sayesinde dünyayla etkileşime girer, anlamlı ilişkiler kurarız. Karar alırken, motive olurken, ilham beklerken ve harekete geçerken duygularımızdan besleniriz. Onları bastırıp göz ardı ettiğimizde ise Jonice Webb’in tanımladığı boşluk hissiyle baş başa kalırız. 

Boşluk hissi, insanın kendini ve çevresini algılama şekline tesir edebilir ve genel yaşam memnuniyeti üzerinde uzun vadeli etkilere sebep olabilir. Bu hisle yüzleşmek ve kökenini anlamak, psikolojik sağlık için kritik bir adımdır. Duygusal farkındalık, kişinin kendi ruh dünyasını tanıma ve duygularıyla nasıl başa çıkacağını öğrenme sürecidir. 

Unutulmamalı ki duygular sadece içsel deneyimler değil, aynı zamanda iletişim araçlarıdır. Diğer insanlarla bağlar kurmamız, empati yapmamız ve sosyal destek ağları oluşturmamız bu iletişim sayesindedir. Duygularımızı ifade etmek ve başkalarının hislerini anlamak, ilişkilerimizin derinliğini ve kalitesini artırır.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar