Kadir Afacan
Duygularımızı, kararlarımızı ve kim olduğumuzu belirleyen beynimiz, hayatımızı nasıl şekillendiriyor? Nörobilimci New York Times yazarı Dr. Eagleman’ın kitabı, beynin sırlarını açığa çıkarıyor.
Beyin, insan varlığının en büyük bilinmezlerinden biri. Kim olduğumuzu, nasıl düşündüğümüzü, neye inandığımızı ve dünyayı nasıl algıladığımızı belirleyen bir evren. Dr. David Eagleman, Beyin: Senin Hikâyen adlı kitabında bu organın bilinmeyenlerine dalıyor; bilimsel bilgiyi sürükleyici bir anlatıyla harmanlayarak okuyucuyu zihnin derin koridorlarında bir yolculuğa çıkarıyor.
Dr. Eagleman, beynin şekillenişine dair temel sorular soruyor: “Gerçek dediğimiz şey nedir ve onu nasıl inşa ediyoruz?”, “Kimliğimiz nasıl oluşuyor?”, “Neden başkalarına ihtiyaç duyarız?”, “Beynimizin biyolojik sınırları ne kadar esneyebilir?”, “Teknolojinin ve nörobilimin ilerlemesiyle insan olmanın anlamı değişmek zorunda mı?” ve daha niceleri!
Eser, yalnızca sorularla açılan teorik bir tartışma sunmuyor; aynı zamanda kimliğimizin deneyimlerimizle sürekli yeniden yazıldığını gösteriyor.
Kendinizi anlamak isterseniz…
Beyin, tek bir merkezden yönetilen yekpare bir yapı değil; sürekli çatışan ve uzlaşan birçok güdünün dinamik sahnesidir. Bir karara varırken mantıksal muhakememizin yanında geçmiş deneyimlerimiz, biyolojik eğilimlerimiz ve sosyal çevremiz de devreye girer. Eğer beyin, seçenekleri değerlendirme yetisine sahip olmasaydı, en ilkel dürtülerimizin yönlendirdiği bir hayat sürerdik.
Eagleman, beynin yalnızca bireysel bir organ olmadığını, diğer zihinlerle kurduğu karmaşık etkileşim ağının bir parçası olduğunu da vurguluyor. Aidiyet ihtiyacımız, sadece psikolojik bir arayış değil, beynimizin işleyişine kazınmış bir zorunluluktur. İzolasyonun zihinsel sağlık üzerindeki yıkıcı etkileri, sosyal bağların beyin üzerindeki iyileştirici gücüyle keskin bir tezat oluşturur. Yalnızlık, nöronlarımızı sessizliğe mahkûm eden bir çöküş; bağ kurmak ise zihinsel zenginliğin anahtarıdır.
“Ergen beyni, risk almaya ayarlıdır!”
Ergenler, başkalarının bakışları altında kendilerini daha fazla sorgular ve bu yoğun kaygı, titreme gibi fiziksel belirtilere yol açabilir. Olaylara verdikleri duygusal tepkiler daha keskindir, stres seviyeleri yüksektir ve iç dünyalarına dair düşünceleri yoğundur.
Ergen beyninin tabiatında, risk almak vardır. Hızlı araba sürmek, tehlikeli meydan okumaları kabul etmek ya da muhatabına cesur mesajlar göndermek gibi davranışlar, onlara cazip gelebilir. Bunun nedeni, beynin ödül merkezlerinin bu yaşlarda daha aktif olması, ancak riskleri tartan ön korteksin henüz tam anlamıyla olgunlaşmamış olmasıdır. Sonuç olarak ergenlik, sadece bir kimlik arayışı değil, beynin kaçınılmaz bir dönüşüm sürecidir.Nörobilim ve teknoloji, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir dönüşüm çağının eşiğinde. Önümüzdeki süreç, insanın kim olduğu ve kim olabileceği sorularını kökten değiştirebilir. Bu dönüşümü anlamak ve ona bilinçli bir şekilde yön vermek için, Dr. Eagleman’ın, zihnin derinliklerine yaptığı bu keşif yolculuğuna katılmak kaçınılmaz görünüyor.
