Beyaz Yakalının Dramı

Fatma Salmanoğlu

Beyaz yakalı denilince genellikle gözlerimizin önünde elinde markalı kahvesi; kravatlı, makyajlı, lüks giyimli, asık suratlı plaza insanları canlanıyor.

Aslına bakarsanız “beyaz yakalı” tanımına uymak için böyle bir giyim tarzına ya da bir plaza manzarasına gerek yok! Profesyonel, masa başı yahut idari işler yapan; emeğinden ziyade aklıyla parasını kazanan her çalışana -pekâlâ- “beyaz yakalı” diyebiliriz.

Modern hayat, her geçen gün bu çalışan grubunun popülasyonunu artırıyor ve buna mukabil beyaz yakalıların problemleri daha görünür hâle geliyor. Onların dünyasına dahil ol(a)mayan, dramlarına şahitlik edemeyenler içinse sinema ve dizi sektörü bir projektör görevi görüyor. Işıltılı hayatlarının ardındaki karanlığı seyirciler için görünür kılıyor.

Yıllar önce Fight Club adlı sinema filmiyle, beyaz yakalı bir çalışanın ofis hayatının tam ortasına düşmüştük! Filmin başrol karakteri, hayatındaki en büyük amacının İkea’dan satın aldığı İsveç mobilyalarının taksitlerini ödemek olduğunu söylüyordu. “Taksit ödemek de dram mıdır?” diye soranlarınız olacaktır. “Taksit ödüyor olabilmek, birçoğumuz için artık lükse girerken bu beyaz yakalıların derdi nedir Allah aşkına? Oturup iş bulabildiklerine şükretsinler!” dediğinizi duyar gibiyim. Ancak her şey göründüğü kadar basit değil!

Beyaz yakalı, çoğu zaman kapana kısılmış bir fare gibi hisseder kendini. O, gelir ve itibarın yükseldiği nispette gider ve meta bağımlılığın arttığı bir sistemin içine düşmüştür. Elbette bu hayat tarzının da artıları yok değildir. Ancak düzenli bir gelirin varlığı rahatlık hissi verirken, istediği hayat tarzını elde etmek için yaptığı harcamalar beyaz yakalıyı bunaltabilir. İşte kısır döngü de tam olarak buradadır.

Peki o, günden güne bunaldığı bu işi bırakmak isterse? Kendini tıkanmış, sıkışmış, tükenmiş hissederse? Ya duvarlar üstüne üstüne gelmeye başlarsa? Çekilen krediler, çocukların özel okul taksitleri, alınan lüks araçların aylık ödemeleri, evin aidatı, yazlığın kirası, özel hastane masrafları… Derken zamanla kapitalizmin dayattığı materyalist yaklaşımın kölesi hâline gelir.  Bu durum sıkıştığı yerden bir adım bile atamayan, eli kolu bağlı beyaz yakalının hazin dramıdır.

Eğer bu dram ilginizi çektiyse Netflix’e bu yıl gelen Uysallar dizisini izlenecekler listenize ekleyebilirsiniz. Türk toplumundaki beyaz yakalıların, kapitalist düzene ayak uydurmak adına bastırdıkları duygularını ve bu duyguların farklı şekillerde dışa vurumunu dram diliyle anlatan diziye, Fight Club’ın bir uyarlaması gözüyle de bakabiliriz. Uysalları seyrettikçe, “Modern insanın dramı da buymuş.” diyecek, eğer şimdiye kadar olmadıysanız, onların hâline burnunuzun direği sızlayarak şahit olacaksınız. 

Uysallar, Türk toplumundaki ferdî ve toplumsal çürümelerin sebeplerine ve sonuçlarına ışık tutan başarılı bir yapım olmuş. Eğer “kalburüstü” dediğiniz/sandığınız insanların hayatlarının satır aralarını merak ediyorsanız, etkileyici bir senaryo ve başarılı bir oyunculukla sizi ekrana bağlayacak bir dizi buldunuz demektir. 

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar