Barbie’ye Dişli Rakip: Oppenheimer

Beyaz Perde

Filmi IMAX salonlarından birinde izleyen seyircinin yorumu şöyle: “Klimalı buz gibi salonda, ekranda patlayan bombanın sıcaklığını yüzümde hissettim.” Nasıl hissetmesin ki? 18k çözünürlükten bahsediyor filmin yönetmeni Christopher Nolan. Oppenheimer, aynı dönemde vizyona giren Barbie ile soluk soluğa yarışsa da kullanılan teknik ve işlediği konu ile yarışı önde tamamlamış görünüyor.

17 kilometrelik Film Şeridi

Nolan, bu film ile ilk başta sinema seyircisini geri kazanmak için yola çıktı. Çünkü pandemi ve sonrası salonlar boş kalmaya başladı. Hatta kendisi de bu dönemde çıkardığı Tenet adlı filmle büyük yara aldı. İstediği seyirciye ulaşamadı. Tabii seyirciyi salona çekmek öyle kolay değildi. Oppenheımer filmi için dünyaca ünlü şirket IMAX özel devasa kameralar üretti. Tonlarca ağılıktaki büyük kameralarla, özel teknikler kullanılarak çekilen filmi, her salonda Nolan’ın aktarmak istediği gibi izlemek de mümkün değildi elbette. Çünkü analog olarak çektiği filmlerin şeridi 272 kilogram ağırlığında, 17 km uzunluğa sahip. Yalnızca 30 tane üretip dağıtabildi. Bu salonlar ise Avustralya ve Çekya’da 1, İngiltere’de 3, Kanada’da 6, ABD’de 19.

Güçlü Hikâye

IMAX salonlarında 18K çözünürlükte izlenebilen filmde, Cillian Murphy’in yüzündeki gözenekleri dahi görmek mümkün. Peki, 2K sinemada izleyen biz seyirciler çok mu şey kaybettik derseniz, 3 saatlik film boyunca odalarda diyalog üzerinden geçen bir film için değil! Fakat sinemanın şımarık çocuğu olarak adlandırılan Nolan, istediğini başardı. Filmin PR çalışmasını iyi yaptı ve görüntü ses kalitesi olarak dünyanın en iyi filmini izlemek isteyenleri 30 salonun sırasında bekletti. Elimizdeki iyi telefonlarla dahi film çekebilmenin mümkün olduğu bir zamanda 1970’lere geri dönmek biraz deli saçması gelebilir. Fakat Nolan bu hikâye için “dünyanın en büyük hikâyesi” diyor. Çok haklı değil mi? Dünyayı tek tuşla yok edebilme gücüne sahip bir kişi Robert Oppenheimer.

Moda İkonu

Eylüle Blazer Ceketle Merhaba de

Yeni başlangıçların ayı eylüle “merhaba” derken stilinizi güncellemeye ne dersiniz? Biraz yazdan biraz kıştan parçalarla, kafası karışık bu havalarda, yeşilden sarıya doğru, doğadan ilham alarak hardal, sakin sarı, yağ yeşili, taba, haki gibi birbirine yakın birçok tonu bir arada kombinasyon yapabilmek mümkün.

Elbiseleri Hemen Dolaba Kaldırmayın

Sonbahara resmî bir giriş yapmış olsak da havalar henüz yazdan kalma sıcak bir rüzgâr estiriyor. Kombinlerde keskin değişiklikler yapmak yerine adım adım ilerlemek en güzeli. Bunun için en güzel çözüm yazlık elbiseleri ceketlerle giymek. Yazdan kalma bir beyaz elbisenin üzerine kot ceket, ya da renkli çiçeklerle bezeli bir elbisenin üzerine keten bir ceket harika fikir.

Sweatshırt Üzeri Blazerın Tam Zamanı

Sonbaharın en moda parçaları “blazer”ları her markanın koleksiyonunda farklı boy ve renkleriyle görmek artık mümkün. Bu parçaları kombinasyon yapmak da bir o kadar kolay. Cool havası ile özellikle sonbaharın hafif serinliğinde sweatshirt üzeri blazer ceket ve pantolon üçlüsü sokak stili için bir kombin örneği olabilir. Yaza veda ederken çizgili çorapları da bu kombinle yeniden gün yüzüne çıkarabilirsiniz. Ayrıca bu birlikteliklerde siyah, lacivert, yeşil gibi renkler mükemmel bir kurtarıcı.

Ayraç

Uzak Tepeler (Kazuo Ishiguro)

2017 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’ne sahip Japon yazar Kazuo Ishiguro’nun bu romanında atom bombası sonrası toparlanmaya çalışan bir Nagasaki görüyoruz. Damarlarında taşıdığı Japon kültürü ve 5 yaşında yaşamaya başladığı İngiltere kültürü ile harmanlıyor kitabını Ishiguro. Bir yandan yaşlı Japon kadını Etsuko’nun büyük kızı Keiko’nun intihar etmesi üzerine, küçük kızı Niki’nin kendisini İngiltere’ye ziyarete gelmesi ve bu ziyaretle birlikte Etsuko’nun sancılı geçmişine geri dönmesini anlatırken diğer yandan savaş anılarını anlatmayı ihmal etmiyor yazar. Çünkü bugüne dair bazı gerçekleri açıklayabilmek için geçmişe gidip o dönemi gözden geçirmesi gerekiyor Etsuko’nun.

Nereye Gitsek

Bir Kahve Sizi 1894’e Götürebilir mi?

Birazdan bahsedeceğimiz kafe, Budapeşte’ye gitmek için tek neden dahi olabilir. İçerisine adım attığınız andan itibaren 1894’lerde buluyorsunuz kendinizi. Dolayısıyla burayı bir kafeterya olarak değil de bir anıt olarak nitelendirmek daha doğru. Ya da barok mimarisi örneği sergilenen bir müze-restoran demek de yanlış olmaz. Birçok gezgin için ilk kez gidilen bir şehirde leziz bir kahve sipariş etmek, basit ama tatmin edici zevkte bir güzelliktir. Hele bu kahveyi New York Cafe’de içiyorsanız unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz.

Piyano Sesi

Macar mimar Alajos Hauszmann tarafından tasarlanan binanın ana cephesi birçok rölyef ve heykellerle süslü. İç dekorasyonu en kaliteli malzemelerle hazırlanan cafe, parıldayan şamdanları, avizeleri, karmaşık freskleri, yaldızlı süslemeleri ile oldukça gösterişli. Zengin şekilde dekore edilmiş rölyefler, heykeller ve tablolar gözünüzü çevirdiğiniz her yerde adeta. En etkileyici dekorasyonlardan biri de merdivenlerin üzerinden restorana inen spiral kolonlarla desteklenmiş barok kemeri. Kafanızı tavana doğru çevirdiğinizde ise Gusztav Mannheimer ve Ferenc Eisenhut’un 1800’lerin ortasına kadar uzanan fresklerini göreceksiniz. Tüm bu ihtişamdan gözlerinizi alamazken bir de piyano sesi eşlik ediyor kahve yudumlarınıza.

Savaş Sonrası Yeniden

Budapeşte’de görülmesi gereken ilk yerlerden biri New York Cafe, çünkü birçok siyasi dönem ve tarihi dönüm noktası yaşamış bir mekân. Açıldığı dönemde yazarların ve gazetecilerin günlük olayları, politikayı ve sanatı tartışmak için geldiği adeta entelektüel yaşamın merkeziyken İkinci Dünya Savaşı’nda harap ediliyor. 1940’larda kapanmak zorunda kalıyor. Savaş sonrası restorasyonun ardından küllerinden yeniden doğuyor. New York Cafe’yi sık sık ziyaret eden 20. yüzyıl Macar yazarı Sándor Márai’in şöyle bir ifadesinden söz edilir: “Kafesiz edebiyat olmaz.” Dönemin en ünlü fikir adamlarını ağırlamış olan bu kafede olmak çok özel olurdu, değil mi?

Açık Adres

O kadar bahsettik adresi vermeden geçmek olmaz; belki çoktan yola çıkmış olanlarınız vardır. Wesselényi Utca’da bulunan New York Cafe’ye ulaşım oldukça kolay. Budapeşte’nin meşhur 24 saat çalışan 4-6 tramvayına yakın bir yerde konaklıyorsanız tramvaya binip Wesselényi Utca durağında inmeniz yeterli. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızda fayda var, çünkü yalnızca kahve içip kalkmak istemeyebilirsiniz. Bu muhteşem atmosferde Macar Mutfağını deneyimlemek de harika bir fikir olabilir.

Portre

Danielle Santrelli

A milli kadın voleybol takımımız 2023 Dünya şampiyonu olduktan sonra karşımıza erik dalı oynayan bir antrenör çıktı kutlamalarda: Daniele Santarelli!

1981 yılında doğan Santarelli, antrenörlük kariyerinden önce libero pozisyonunda voleybol oynadı. 2011-2012 sezonunda antrenörlük kariyerine adım attı. 2017 yılına kadar İtalya’da çeşitli kadın voleybol takımlarında görev aldı. Milli takım kariyerine ise 2018’de Hırvatistan kadın voleybol takımının baş antrenörü olarak başladı. 2022 yılında Sırbistan kadın voleybol takımının baş antrenörü oldu ve aynı yıl Sırbistan’ı dünya şampiyonu yaptı. Aralık 2022’de ise Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın yeni teknik direktörü olarak göreve geldi.

Santarelli’nin oyuncu olarak çok iyi bir kariyeri olmasa da asıl amacının çok iyi bir antrenör olmak istediğini şu sözlerinden anlıyoruz: “Voleybol oynarken her topun artılarını ve eksilerini değerlendirmek benim için büyük bir sınırlamaydı. Bu yüzden oyuncudan çok koç olmam gerektiğine inandım ve 28 yaşında voleybolu bıraktım. Antrenörlüğe başladım.” Ne dersiniz, her zaman iyi bir oyuncu olmak zorunda değilsiniz, belki sizin başarınız da orkestrayı yönetmektedir.

Tribün

Golden Boy

Real Madrid’le 2029 yılına kadar sözleşme imzalayan Arda Güler, yükselişini sürdürmeye devam ediyor. Güler, dünyanın en saygın ödülleri arasında yer alan ve bu sene 20. kez verilecek olan “Golden Boy” ödüllerine 78. sıradan dâhil olmuştu geçen yıl. Bu yıl ise, 62 basamak birden yükselip, 64.3 olan puanını 78.2’ye çıkartarak en büyük sıçramaya imza attı. 16. basamağa yerleşen Güler, Ajax’tan Rensch, Manchester City’den Lewis gibi isimleri geride bırakarak ilk 20’ye dâhil oldu. Dünya futbolunun en prestijli ödüllerinden biri olan “Altın Çocuk” ödülü 21 yaş altındaki genç oyunculara
veriliyor.

Bir Söz

Kaygılı mısın? Hayatında bir şeylerin dengede olmadığını söylüyor. Bıkkın mısın? Bir konuya gereğinden fazla zaman ayırdığını söylüyor. Korkuyor musun? Neyi önemsediğini söylüyor. Duygular duygu değil habercilerdir ve gerçekten neye ihtiyacın olduğunu söylemeye çalışırlar. Brianna Wiest

Bir Kelime: Virane

Yıkılmış, harap olmuş yer anlamına gelen bu kelime, Farsçadan dilimize geçmiştir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri der ki: “Harâbât ehlini hor görme zâkir / Defineye mâlik vîrâneler var”

Bir Bilgi

Amerikan Meteoroloji Bülteni’nde yayımlanan araştırmaya göre Altiplano’nun Şili tarafında kalan bölümündeki Chajnantor platosunda, metrekare başına 2 bin 177 wattlık Güneş ışınımı enerjisi olduğu hesaplandı. Bilim insanları, atmosferin en üst katmanına dahi metrekare başına 1360 wattlık enerji geldiğine işaret ederek, Altiplano’daki miktarın bundan da fazla olduğuna dikkat çekti.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar