Hasan Çağlayan
Ben bir derim; sen iki. On, on bir, on iki… Işıkları söndü koğuşun. Ortam, oldukça sessiz. Gözümüzde uyku. İçimizde boşluk. Geçen günleri yine döndürüp durduk. Ama mutluyuz işte; okuduk bugün. Mutluyuz; ürettik, yorulduk.
Gün de yorgun. Olmaz mı, onca iş, onca uğraş; bunca ses, bunca özlem, bunca telaş. Yaklaş. Bir güzel törpülendik; ne zarif tespihleriz. Günde kim bilir kaç kez diziliriz bıkmadan.
Diziliriz yan yana; avluda bir çember. Sayım var; bizi ezberleyecekler. Diziliriz beş vakit; elimiz, yüzümüz nur. Tespihleriz; kalbimiz, ruhumuz huzur. Ağarız maviler ötesine durmadan. Tevekkül, hâlimizden okunur.
Avluda bir telaş; üretim var. Boş kaplar, çakmaklar, mandallar. Kimi bir kenarda tespih yapar kimimiz plastik oyuncaklar. Güneş gözlemcimiz; gökyüzü nefis. Geçer üstümüzden bulutlar.
Diziliriz. Dizildik; görüş var bugün. Bugün eşiz yine; bugün babayız. Yiyecekler aldık. Oyuncak yaptık. Sevinin çocuklar; aile olacağız. Sevinelim; her yerde oyuncaklar. Sevinelim; bizler artık ustayız.
Ben bir derim; sen iki. Bir, iki… Bugün mutluluk günü; saatlik görüş geldi. Unutulsun hapislik; kederler savuşsun. Sarılalım sımsıkı bayram gibi? Dursun zaman; geçmesin, bitmesin, konuşalım. Ama bu nasıl olur; görüş başladı, bitti.
Ben bir derim; sen iki. Bir, iki… Çocuklar mutlu. Oyuncaklar sevinçli. Şu dünya oyun sanki. İşte geldik, gördük; oturup kalktık.
Yine görüşür müyüz rüya gibi?