Prof. Dr. Mehmet Ateş
Hayatımızı devam ettirebilmek için kendimize bir meslek seçeriz. Marangoz, öğretmen, tesisatçı, doktor, ressam, elektrikçi, avukat, güvenlik görevlisi, çiftçi… Her bir mesleğin karşıladığı ihtiyaç alanı farklıdır. Hepsi de yaşamımız için önemlidir. Ayrıca her hizmet alanı başka meslek grubunun ihtiyaç ve konforunu sağlamak için de gereklidir. Önemli olan soru şu: Kendi hayat kalitemiz için kariyer planımızı nasıl inşa edebiliriz?
Gençlerin çoğu kariyer planı yaparken ilgi alanlarını, yeteneklerini ve uyum sağlama süreçlerini hesaba katmıyor ya da katmak istemiyor. Sonra da hayatlarının geri kalanını “Of, keşke bu işi seçmeseydim!” diye sızlanarak geçiriyor.
Şu an belki sen de kulaktan dolma bilgilerle, kimseye danışmadan veya bir anlık hevesle hayatının en önemli kararlarından birini almak üzeresin. Yıllar sonra ikinci kariyer planını yapan biri olarak senin için bu yolculuğun önemli ipuçlarını paylaşmayı gönülden istiyorum.
Zira, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok! Kariyer inşasında uçurumdan aşağı yuvarlanmamak için bu yazıya bir şans vermeni tavsiye ederim. Neden tekerleği yeniden icat edip üstüne bir de fatura ödeyesin ki?
Hem Talebe Hem Hoca Ol, Dinamik Kal!
Eğitim süreçlerinde talebelik ve hocalığın birlikte yapılması öğrenme ve öğretme arasında sağlam bir köprü oluşturur. Bu köprü bilgi alışverişinde her iki tarafın da dinamik kalmasını sağlar. Öğrencilere hocalık yaptırmanın en büyük yararı ise öğretmen görevi üstlenen talebenin bu sayede eski bilgilerini tazelemesi ve öğrenimi kolaylaştırmasıdır. Bu, sadece bilgi transferi değil, öğrenmede iki taraflı etkileşimin diğer adıdır.
Tecrübe ve aksiyonun el ele verdiği bir metot düşünün; sonunda empati ve anlayış becerileri havada uçuşuyor! İşte bu sistemin adı, profesyonel eğitimde “mentörlük” olarak geçiyor. İyi mentörlük süper bir güç. Öğrenme sürecini turbo hızına çıkarıyor ve öğrenciyi gereksiz detaylarla boğulmaktan kurtarıyor. Talebenin ihtiyaçları daha net görülüyor, iletişim daha kaliteli oluyor. Hoca tecrübesini bedavaya veriyor, öğrenci de aksiyonunu karşılıksız sunuyor. Tam olarak kazan-kazan durumu. Üstelik iki taraflı motivasyon. Mentörlük hem eğiticinin hem öğrencinin, bu süper gücü paylaşıp daha hızlı yol almasını sağlıyor.
Mentörlük, üniversite eğitiminde henüz yeteri kadar uygulanmıyor olsa da bu ilaç, eğitim kalitesini hızla artırabilir ve öğrenciler arasındaki köprüleri sağlamlaştırabilir. Böylece hem öğrenciler arasında bilgi akışı hızlanır hem de “Hocam, bu ders ne işe yarayacak?” sorusu, yerini “Mentörümden öğrendiğim gibi…” cümlesine bırakmış olur. Bu harika sistem, üniversiteyi âdeta “hayat kullanma kılavuzu” hâline getirebilir!
Yol Haritası Çizmede Danışmanın Önemi
Tecrübe birikimdir; fakat kitaplarla aktarılması o kadar da kolay değil. Hayat çizginizi etkileyecek böylesine ciddi bir konuda tecrübesi olanlardan danışmanlık almak doğru karar vermede iyi bir adım olabilir. Danışmanlık size ne sağlar? Gelin birlikte bakalım.
İlgi alanlarınızı keşfedebilirsiniz: Danışanın ilgi duyduğu alanlar ve bu alanlarda yapmaya çalıştığı aksiyonlar göz önüne alınarak bir sonuca varılabilir. Danışman bazı özel değerlendirmeler kullanabilir ve en uygun kariyer noktası yakalanabilir.
Danışman aileler: Anne, babanız ve diğer aile büyükleriniz birincil danışmanlarınızdır… Çünkü sizi en iyi tanıyanlar onlar. Aile üyelerinin fikirleri bundan dolayı çok kıymetlidir. Kariyer inşasında onlardan destek almanızı tavsiye ederim.
Dünya değişiyor: Teknoloji ve internet dünyasındaki gelişmeler profesyonel hayatımıza yepyeni koridorlar açtı. Söz gelimi on sene önce sosyal medya danışmanlığı veya dijital medya reklamcılığı diye sektörler yoktu. Ancak günümüzde bu alanlar oldukça başarılı kariyer imkânları sağlıyor. Burada şunu vurgulamam gerekiyor ki böyle internet temelli işler yapılacaksa lise eğitiminden sonra çalışmaya başlamak pek isabetli olmayabilir. Bu tarz meslekler lisans eğitimin üzerine, yani bilgisayar mühendisi veya ekonomist olduktan sonra yapılmalı.
Yeteneğin Keşfi
Hedeflerin ulaşılabilir olması ve bu basamakları geçerken iyi planlama yapmak en temel aşamalardan biri. Hayallerinizle gerçekler arasındaki mesafe çok uzak olabilir. Ama telaş etmeyin. İyi bir danışman, hayallerinizi realize eder, size uygun şekilde tasarlar ve o hedefler doğrultusunda doğru takvimi hazırlar. Dolayısıyla zaman kaybının da önüne geçilmiş olur. Ayrıca gayemize ulaşmada basamakları birer birer çıkmak, bize güven ve motivasyon kazandırır. Bu sebeplerden dolayı kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlenmeli, buna göre yol haritası çizilmelidir.
Hislerinize Hitap Eden Hobiler Edinin!
Konfüçyüs der ki, “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.” Mesleğini sevgi ve aşkla yapan biri negatif durumlara karşı daha çözümcül yaklaşabilir. Tutkuyla yapılan bir iş, hayatı anlamlı ve zevkli kılar; başarıyı getirir ve hedeflere ulaşmayı kolaylaştırır. İşinizi sevdiğinizde, zamanınız değerlenir, yenilikçi düşünme yönünüz gelişir, kariyerinizde daha hızlı ilerleyebilirsiniz. Work-Life-Balance yani iş ve özel hayat dengesi iyileşir, stresle daha iyi mücadele edebilirsiniz. Tüm bunlar yaşam kalitenizin büyük oranda artmasını sağlar. Mesleğe bağlılık, uzun vadeli hedefler için güçlü bir motivasyon kaynağıdır. Çalışma hayatınızdan memnunsanız hobinizle meşgul oluyor gibi hissedersiniz. Yorulsanız da bu his size iyi gelir.
Elbette hobi gibi icra edeceğiniz bir meslek seçmek kadar hislerinize hitap eden hobiler edinmeyi de ihmal etmemek gerekiyor. Hobiler, yoğun ve stresli çalışma hayatında zihinsel, duygusal ve fiziksel sağlığımıza katkı sağlar. Yeni beceriler öğrenmeyi teşvik eder, düşünme kapasitesini ve esnekliği artırır, üretkenliği besler ve stresi azaltır. Boş zamanları değerlendirir, hayatınıza heyecan katar. Fiziksel aktiviteler vücut sağlığını destekler ve sosyal ilişkileri güçlendirir. Hobiler, kendinizi ifade etmenize olanak tanır ve sosyal ağınızın genişlemesine de yardımcı olur. Yani bu faydalı uğraşlar sadece kişisel gelişim için değil, aynı zamanda sosyal ve profesyonel hayat için de önemlidir.
Beden ve Zihin İçin En Temel İhtiyaç: Spor
Düzenli spor yapmak hem bedensel hem de zihinsel sağlık için önemli. Yoğun iş veya ders temposunda bile spor için zaman ayrılmalı. Hareket etmek vücuttaki toksinleri atmamızı sağlar. Tansiyon ve şekeri düzenler, obezite riskini azaltır ve kas-iskelet sistemini güçlendirir. Sporla stres seviyesini en alta indirebilir, depresyon ve anksiyetenin önüne geçebilirsiniz. Spor, disiplin ve sorumluluk duygusunu kazanmak, zorluklarla başa çıkma becerisini geliştirmek için çok etkili bir yöntemdir; ayrıca sosyal gelişimi de destekler. Takım çalışmasını ve liderliği güçlendirir. Akademik ve profesyonel hedeflere ulaşmada destekleyicidir. Alışkanlık geliştirmeyenler için başta zor olabilir, ancak kendinize uygun, yapabileceğiniz bir spor dalı mutlaka vardır.
Madde ve Mana Bir Arada Olmalı!
İnançlı bir bilim insanı olarak, din ve fen ilmine vâkıf olmak benim için hep çok önemliydi. Bundan dolayı tıp fakültesinin haricinde, Sofia İlahiyat Akademisi’nde ilahiyat ilimleri üzerine bir lisans eğitiminden de mezun oldum. Bu eğitimden önce de din üzerine geniş bir okuma yelpazem vardı ancak akademiden sonra dini ilimlerde klasifikasyon ve kodifikasyon yapma imkânı buldum. Yani bu konuda önceki birikimlerimi daha düzenli sınıflandırabildim. Din ile fen zihin dünyamızı geliştiren en mühim iki âlemdir, birbiri ile uyumu hayatımızı da kolaylaştırır.
Din ve fen ilimleri birbirinin zıttı değil, tamamlayıcısıdır. Din, inanç, ibadet ve ahlaki prensipler üzerine şekillenirken, fen ilimleri de gözlem ve deneye dayanır. Her iki taraftan da önyargısız, doğru bakış açısı bu ilimlerin birbirinin destekçisi olduğunu gösterir. Bediüzzaman’ın değerlendirmeleri ışığında bu iki ilim birleşmelidir, yoksa bağnazlıklar ve şüpheler birbiri ile yarışır: “Vicdanı aydınlatan dini ilimlerdir, aklı ışıklandıran da fen ilimleridir. İkisinin birleşmesi ile hakikat ortaya çıkar. Her ikisi ile talebe yükselişe geçer. Ayrılırlarsa, birincisinde bağnazlık, ikincisinde ise şüpheler oluşur.”
24 Saati 48’e Çıkarabilirsiniz!
Son zamanlarda karşımıza çıkan ve üzerinde durulması gereken kavramlardan biri de zaman yönetimi. Programlı, planlı olmakla gününüzü bereketlendirebilir, zamanın sinüzoidal dalgalarına daha kolay uyum sağlayabilirsiniz. Bu, şu anlama geliyor: Zaman düz bir hatta ilerlemiyor, iyi değerlendirilirse esneyebiliyor. Siz de planlamalarınızı doğru yaparsanız 24 saatinizi 48, hatta 72 saat gibi bereketlendirebilirsiniz.Zaman sizi yönetmemeli, siz onu yönetmelisiniz. En basit günlük işlerinizde bile takvim kullanır, planlamalarınızı bu takvime göre yaparsanız vaktin nasıl bereketlendiğini göreceksiniz.
Yapacağınız işleri sınıflandırıp ona göre stratejiler üretebilirseniz hedefinize odaklanmak çok daha pratik olacaktır. Bu da doğrudan sizi başarıya götürecektir. Aynen zaman gibi teknolojiyi de biz yönetmeliyiz. Teknolojinin bizi ve değerli vaktimizi esir aldığı günümüzde onun sadece bir araç olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Aksi takdirde teknoloji başarıya engel olabilir.
İçinizden Bir Şey Yapmak Gelmiyor Mu?
İnsanız, hepimizin hayatında bir şey yapmak istemediği dönemler olabilir. Benim de hareket etmek istemediğim, elimi kaldıracak hâlimin olmadığı günlerim oldu. Fakat hızlıca o moddan çıkmazsak, bize o ruh hâli yapışabilir. Bir işten yorulunca veya bir işi bitirince başka bir güzelliğe yelken açmalıyız. Kâinat boşluk kabul etmez, her zaman bir şeylerle dolar… Bari sizler güzel şeylerle doldurun. Unutmayın madde ile mana bir arada olmalı.
Nevbahar’ın Aralık 2023 sayısında matematiksel düşünce sanatı ile ilgili bir yazı kaleme almıştım. Orada, matematiğin, sadece matematik problemlerini çözmede işimize yarayan bir yöntem olmadığını belirtmiştim. Matematiksel düşünme; analitik değerlendirme yapabilme, mantık silsilesi içinde meselelere bakabilme ve doğru karar alabilme süreçlerini de içine alan geniş bir kavramdır.
Bazen bir geometri sorusu çözerken üçgenin içine hayali bir çizgi çizmeniz yeterli olabilir. Matematik problemlerini de daha kolay çözebilmek için sıraya koyar, parçalara böler ve analizler yaparız.
İşte matematiksel düşünme budur. Hem iş hem de özel hayatımızda karşılaştığımız sorunları da sıraya koyar, iyi inceler ve parçalara ayırırsak onlara daha hızlı çözümler üretebiliriz.
Problemleri çözme yeteneğinin gelişmesi, değişen koşullara daha rahat uyum sağlamaya yardım eder. Tabii ki her sorun hemen ortadan kalkmayabilir. O zaman problemi bir güzel paketleyip “derin dondurucuya” kaldırın. Zamanı gelip de tekrar çıkarttığınızda basitçe çözüleceğini göreceksiniz. Yani, bütün problemler acil değildir; bazılarının son kullanma tarihleri vardır.
Aranan İnsan Olmanın Püf Noktası
İtkan, Arapçada “bir işi tastamam yapmak” anlamında kullanılıyor. Geniş manasıyla her yaptığımız işe kılı kırk yararcasına odaklanmak, üzerine gönül terimizi dökerek sarılmak demek. Yani, göz ve gönül dolduran işler çıkarabilmek için âdeta sanatçı titizliğiyle çalışmamız bekleniyor. Bu kavramın kariyerle ne ilgisi var diye soruyor olabilirsiniz. Aslında cevabı çok basit: Yaptığınız işi mükemmel yaparsanız “aranan insan” olursunuz. Sonuçta, kim işini tastamam yapan birini elinden kaçırmak ister ki? Siz de memnun kaldığınız biriyle tekrar çalışmak istemez misiniz? İşte bu yüzden itkan, kariyerinizin altın anahtarı olabilir.
Söz Uçar, Yazı Kalır!
Defterlerim benim için kişisel referans kitapları gibidir. Şimdiye kadar tuttuğum defter sayısı çoktan yüzü geçti! Not almak bilginin altın sandığına benzer. Düşünceleri düzenlemenin, bilgiyi kalıcı hâle getirmenin ve öğrendiklerinizi hatırlamanın en etkili yollarındandır. Tabii ki her yazdığınız notu hatırlamayabilirsiniz ama hatırladıklarınızın çoğu o defterin satırlarından size göz kırpanlardır. Bazen öylesine yazdığınız basit bir kavram, ileride altın değerinde bir fikre dönüşebilir.
“Hocam, internet çağında hâlâ deftere ne ihtiyaç var?” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette teknoloji çağındayız, artık kâğıda not tutanların sayısı azaldı. (Bir ben kaldım herhâlde, o da nostalji olsun diye!) Geleneksel kâğıt ve kalemin yanı sıra, telefon veya tablet gibi dijital cihazlar da pratik birer alternatif. Bu cihazlar, notlarınızı her an yanınızda taşımanızı, onları kolayca organize etmenizi sağlayarak öğrenme sürecinin verimini arttırır. Dedim ya söz uçar, yazı kalır, şarj biter ama sadece kaydedilen notlar yaşar. Siz siz olun, dikkati elden bırakmayın!
Ruhunuz ve Zihniniz İçin En İyi Besin
Okumak, beyin gelişimine katkı sağlayan etkili yollardan biri. Örneğin bir roman veya hikâye okuduğumuzda çoğu zaman konunun nereye gideceğini ya da nasıl sona ereceğini merak eder, içimizden tahmin yürütürüz. Bu sırada ciddi bir zihin jimnastiği yapmış oluruz. Dinî metinler okumak ise manevi dünyamızı geliştirmemize yardımcı olur.
Mesleki kitaplara gelince… Onlar her zaman kariyerimizdeki köşe taşlarındandır. Bu okumalarda önceliğiniz alanınızla ilgili temel kitaplar olmalı. Bazı kitapları bireysel olarak okur, bazılarının da eğitimini alırsınız. Sonrasında üst ihtisas ölçüsünde daha fazla okuma yapabilirsiniz. Ama temeli bilmeden teferruat anlaşılmaz.
Kuşakların Kucaklaşması
Jenerasyon olarak da adlandırılan “kuşak”, aynı zaman diliminde doğup büyüyen insanların yaşadıkları çağın özelliklerine göre sınıflandırılması sonucunda oluşturulmuş bir kavramdır. Gelenek ve görenekleri, hayat tarzları ve ilgi alanları birbirinden farklıdır.
Kuşakların kucaklaşmasını sağlamak çok önemli. Akran danışmanlığı da denilen eğitimde dünya üniversitelerinin sık kullandığı “mentörlük” kavramı, aslında kuşakların buluşmasının günümüzdeki modern örneği.
Akran danışmanlığı ne kadar etkili yapılırsa, kuşakların çatışmalarından da gençler o kadar korunabilir. Çünkü danışman her ne kadar genç olsa da danışanından birkaç yaş büyüktür. Bu iki kuşak birlikte düşünerek bazı şeylere ortak karar verebilirler. Böylece 20-25 yaşındaki bir genç, 30-40 yaşındaki bir insanın tecrübesine sahip olabilir. Sonuç olarak bulunduğu kuşağın sınırlarını kırmış olur. Eskiler hep derdi: “Çocukları büyüklerin meclislerine götürün. Orada her şeyi anlamasalar bile alacakları çok şey vardır.” Çünkü anlamak, maruz kalmakla başlar. Gençler abilerinden ablalarından tecrübeyi, büyükler de gençlerden aksiyonu bedavadan satın alacaklar, güzel bir ticaret değil mi?
Büyüklerinle daha çok zaman geçir, onlar hayatın gerçek hocaları. Wi-Fi şifresini bilmeseler de hayat şifrelerini çözüyorlar!
Zekâ, Çalışma ve İstişare
Başarılı olmak için sadece çok zeki olmak yetmez, çünkü zekâ tek başına bazen yanlış yola sapabilir. Çalışma ve istişareyi ihmal ederseniz, süper bir çözüm bulma ümidi ile girdiğiniz labirentte kaybolabilirsiniz. Doğru kullanılan zekâ, kariyer yolculuğunda yadsınamaz bir kilometre taşıdır; ama bu taşı yerinden oynatmak için bolca çalışmanın yanında doğru kişilerle istişare etmek şart. Zekâ, problem çözmede ve stratejik düşünmede çok işe yarar. Hele bir de çalışma ve istişareyle süslenirse o kariyer basamakları asansör hızıyla çıkılır!
Zekânın da kodları var. Fakat maalesef her zaman düz çalışmıyor, arada bir hata veriyor. Kodları çözmek için sürekli eğitim ve gelişim gerekli. Yani, yeni beceriler edinmek ve kavramlar öğrenmek zekânın güncelleme paketidir diyebiliriz. Yoksa zekâ, eski model telefon gibi takılmaya başlar!
Matematiksel düşünme de bu üç unsurun yani zekâ, çalışma ve istişarenin ortak kullanımı ile mümkün. Tüm bunların sonucu olarak empati yapabilme yeteneğiniz artarken ilişkileriniz de daha güçlü bir noktaya taşınır. Çalışma, azim, kararlılık, fedakârlık bunların hepsi kariyerimiz için merdivenin basamaklarıdır. Biri için fedakârlık yaparken öğrendiğiniz bir şey kariyerinizde yıllar sonra karşınıza çıktığında kolayca o safhayı geçebilirsiniz.
İstişarenin konsepti duruma ve zamana göre değişebilir. Örneğin proje için fizibilite çalışması yaptırmak modern bir istişare şeklidir. Fizibiliteye verdiğiniz paranın bazen yüz katını projeyi uygularken kazanabilirsiniz.
Alacağınız geri bildirimler sizi geliştiren en güzel araçtır, tenkit almaktan korkmayın; sonuçta eleştiriler “ücretsiz özel ders” gibidir. Engellerden de çekinmeyin, çünkü engelli koşulda engelleri yıkmak sizi diskalifiye etmez, aksine daha havalı görünürsünüz! Mühim olan, o engelin size tekrar aynı yerden çelme takmaması. Yani, aynı engelle ikinci randevuya gitmeyin!
Kariyerde İlk Basamak: Yabancı Dil
Günümüzde, anadilin yanı sıra birkaç dil daha bilmek olağan hâle geldi. Yabancı dilin, zihinsel zenginlik ve kültürel etkileşimdeki önemi konusunda da herkes hemfikir olsa gerek. Özellikle gençlere, anadili ve İngilizce dışında -mümkünse- en az bir dil daha öğrenmelerini tavsiye ediyorum. Çünkü birden fazla dil bilmek:
- Sadece iletişim becerilerini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda farklı kültürleri tanıma ve iş olanaklarını değerlendirme açısından da büyük avantaj sağlar.
- Beyin gelişimini olumlu yönde etkiler ve düşünme ile problem çözme yeteneklerini güçlendirir.
- Bireyin kültürel anlayışını derinleştirerek farklı ortamlara uyum sağlamasını kolaylaştırır.
- Kariyer fırsatlarını arttırır, global pazarlara erişimi sağlar.
- Kişinin dünyaya bakış açısını genişletir, profesyonel yaşamda kayda değer bir kazanç sunar.