Klavye Başında Spor: E-SPOR

Gençlik Postası

Neva Özgün
Seyir Defteri

Son yıllarda e-spor dünyanın en hızlı büyüyen teknoloji endüstrilerinden biri hâline geldi. Büyük bir izleyici kitlesinin önünde, profesyonel oyuncular eşliğinde yapılan video oyunu müsabakaları şeklinde tanımlayabiliriz bu sporu. Eskiden televizyonlarımıza bağladığımız konsollarla evlerimizde ya da atari salonlarında oynadığımız video oyunları artık dev arenalarda oynanıyor. Üstelik bu oyunları binlerce kişi izliyor. Dahası da var! Sponsorlar bu oyunlar için çok ciddi bütçeler ayırıyor; dünya çapında turnuvalar düzenleniyor, profesyonel takımlar ve ligler kuruluyor! İddialı oyuncuların kral muamelesi görmesi de cabası.

Yüksek çözünürlüklü ekranlar, hızlı internet bağlantıları ve sanal gerçeklik teknolojileri geliştikçe e-sporun adını daha sık duyacağımızdan emin olabilirsiniz. Geleneksel sporların aksine fiziksel zorluklarının olmaması, oyuncuların daha çok stratejik düşünme, refleks, iş birliği ve problem çözme becerilerine odaklanmasına imkân sağlıyor. Bu durum, e-sporu sadece bedensel değil, aynı zamanda zihinsel bir uğraş hâline getiriyor.

Uzun bir süredir yapılan video oyun yarışmalarının tarihi, 1972 yılına kadar uzanıyor. Kayıtlara geçen ilk resmi video oyunu yarışması, Stanford Üniversitesi’nde yapılmış. Rolling Stone dergisinden bir yıllık abonelik kazanmak isteyen oyuncular, Spacewar isimli bir uzay savaşı oyunu için yarışmaya davet ediliyor. 1980 yılında gelindiğinde ise ABD genelinde 10 binden fazla kişinin katıldığı büyük ölçekli ilk video oyunu yarışması tertip ediliyor: Space Invaders! Asıl değişim ise çevrimiçi oyunların artık konsolla oynanabildiği 2002 yılında başlıyor.

600 MİLYONluk Dev Kitle

Bütün dünyayı etkisi altına alan e-spor özellikle gençler arasında oldukça popüler. Nüfusu 600 milyon nüfusa ulaşan bu büyük kitlenin yüzde 65’i 18-34 yaş aralığında. Bu nüfus, küresel ekonomide de hatırı sayılır bir rol oynuyor. Daha iki yıl önce, büyüklüğü 1,1 milyar dolar olan e-spor, 2023 itibariyle 1,3 milyar doları aşmış durumda. Dünya çapında pek çok ülkede sporcu olarak kabul edilen e-sporcular, kazançlarını belgelendirebilmek için sporcu lisansı da alabiliyor.

Moda İkonu
HAYDİ GİYSİLERİ ONARMAYA!

Son yıllarda moda dünyasında sıklıkla kullanılan kelimelerden biri de sürdürülebilirlik. “Greenwashing” kavramının gelişmesi ile birlikte, markalar koleksiyonlarında kullanacakları malzemeden paketlemeye, oradan ulaştırmaya kadar pek çok konuda doğa dostu tercihler yapmaya başladı. Duyarlı insanlar da bu ürünleri tercih ederek bu konudaki sorumluluklarından kurtulduğunu düşünüyor. Fakat işin aslı öyle değil. Sürdürülebilirliğin en önemli adımları onarım, değişiklik ve yeniden kazanım. Bu adımları atmak için yalnızca deforme olan giysilerinizi değil, kullanmaktan sıkıldıklarınızı da gözden geçirmeye ne dersiniz?

Hollandalı tasarımcı Dave Hakkens tarafından kurulan Fixing Fashion bir konfeksiyon markası. Fakat diğer markaların aksine satış yapmıyor; giysilerinizin onarılmasına, yeniden şekillendirilmesine destek oluyor. Yamalı bir başlık, farklı iki renkten tişörtle oluşturulan yeni bir gömlek, dikişlerle onarılmış pantolonlar… Bu akademi, çevrim içi eğitimlerle giyisi tamiri yapmayı da öğretiyor. Eğitici videolarda hasar görmüş ya da gözden düşmüş giyisilerin yeniden kazanımına ve renklendirilmesine dair örnekler veriliyor. Marka, sürdürülebilirliği sağlamak için doğa dostu ürünlere odaklanmaya karşı, mevcut ürünleri daha uzun süre kullanma fikrini öne sürüyor. Hâlihazırda sahip olunan giyisilerin ömrünü uzatarak onları on yıllarca kullanabileceğimizin altını çiziyor.

Ayraç
YAŞAMAK
YUHUA

Zengin bir aileye mensup olan Fugui, bütün servetini kumarda kaybeder. Gençliğinin hatalarını fakirlikle ödeyen Fugui, servetinin yanında sevdiklerini de birer birer yitirmeye başlar. Çin Kültür Devrimi döneminde (1966-1976) geçen bu trajik hikâye, başka bir dil ve kültürün ikliminde çok daha derin bir yaratabilir. Ancak bu kitapta durum farklı. Olayların üzüntüsüne rağmen, okuyucu pek etkilenmiyor. Çünkü kitap, Çin yaşam felsefesine göre ilerliyor. Karakterler, çöken bir ailenin bütün acılarını, bahsi geçen felsefenin tesiriyle sıradan bir yaşam öyküsüne dönüştürüyor. Kitabı bitirdiğinizde “yaşamak”ın anlamını bütün çıplaklığıyla keşfediyorsunuz: Hayatta her ne olursa olsun yaşamaya devam etmek!

Nereye Gitsek

Mutlu Şehir Stockholm

Bu ay, uluslararası mutluluk endekslerinde ilk 5’ten hiç düşmeyen İsveç’in başkenti Stockholm’e doğru yola çıkmaya ne dersiniz? Malaren Gölü ve Baltık Denizi’nin kesiştiği noktada 14 ada üzerine kurulu Stockholm, abartıdan uzak, zarif bir şehir. Sessiz lükslerin, mütevazı ve rafine zevklerin buluşma noktası!

17. yüzyıldan kalma nostaljik yapılarla dolu Gamla Stan, başlı başına bir mimari hazine. Stockholm, 1252 yılında bu bölgede kurulmuş. Bölgeye girdiğiniz anda, Stockholm’ün neden “en iyi korunmuş ortaçağ şehirlerinden biri” ünvanına sahip olduğunu hemen anlıyorsunuz.
İlk durağımız Avrupa’nın en büyük kraliyet saraylarından biri olan Kungliga Slottet. 1760’ta inşa edilen ve hâlen İsveç kraliyet ailesinin resmi konutu olan bu sarayın 600 odası ve bir de müzesi var! Askerlerin, nöbet değişim saatlerinde yapılan seramoniyi izlemekse kentteki en popüler aktivite. Stockholm denilince akla ilk gelenlerden biri de Nobel Ödülleri elbette. Fırsatınız olursa nöbet seramonisinden hemen sonra Nobel müzesini de ziyaret edebilirsiniz.

Sanat Kokuyor

Sodermalm bölgesi, sanatçılar için gerçek bir ilham deposu. Tasarım atölyeleri, kahveciler, antikacılar, ikinci el satış mağazaları… Bütün bunların yanında, Sodermalm’ı çekici hâle getiren bir de fotoğraf müzesi var: Fotografiska! Müzede yılda dört tane büyük sergi düzenleniyor. Hazır yaz ayındayken bu bölgeyi bisikletle keşfetmek de harika bir fikir olabilir. Birçok parkın bulunduğu bölgede, canlı bir konsere rastlama ihtimaliniz çok yüksek.

AÇIK HAVA MÜZESİ

İsveç’in doğal yaşamının korunması amacıyla kurulan Skansen Açık Hava Müzesi, Stockholm’ün en popüler turistik gezi duraklarından biri. İsveç doğal yaşamını destekleyen merkez içerisinde yüz altmış tarihi odun çiftliği, İsveç kır evleri, hayvanat bahçesi, doğal yaşam alanları, sirk, oyun parkı ve Skansen Akvaryumu yer alıyor.

Kahve, İsveç için çok önemli bir değer. Avrupa’nın ve hatta dünyanın ünlü kahve kavurucularının ve üçüncü nesil kahve dükkânlarının burada olması dışında halk “fika” adı verilen “kahve molası” kültürüne de sahip. İsveçli insanlar, günlük rutinleri her ne olursa olsun fika zamanı geldiğinde kahvesini yudumlamayı ve İsveç kurabiyelerinin tadını çıkarmayı ihmal etmiyor.

Tribün
Ferrari Müzesinde Bir Gece

Enzo Ferrari, otomotiv dünyasının efsane isimlerinden biri kuşkusuz. Yarış otomobili, Formula 1 denince akla gelen ilk isim o. 1898 yılında doğan Ferrari efsanesi, 22 yaşına geldiğinde yarış otomobili almak için doğduğu evi satar. Hayattayken evini bir kaç kez geri almaya teşebbüs eder; ama başaramaz. 2011’e geldiğimizde hayali gerçekleşir ve doğduğu ev onun anısına müzeye dönüştürülür.

İtalya’nın Maranello ve Modena bölgelerinde iki ayrı Ferrari Müzesi buluyor. Maranello müzesi spor araba yarışları ve Formula 1 tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir yer olsa da, Modena’da ki müze daha çok Ferrari’nin üretim otomobillerine ve ikonik tasarımlarına ilgi duyanlara hitap ediyor. Enzo Ferrari’nin doğup büyüdüğü Modena’da ki bina, Ferrari modellerinden ilham alınarak dev bir sarı otomobil kaputu şeklinde restore edilmiş. Enzo’nun yaşamından kesitlerinde yer aldığı ve 3 bin 300 metrekarelik bir alana sahip müze seneler boyunca üretimi yapılmış olan en havalı Ferrari modellerinin yer aldığı koleksiyona ev sahipliği yapıyor.

FERRARİ DERİSİNDEN YATAK

Müze, geçtiğimiz mayıs ayında ilginç bir tatil fırsatı da sunmaya başladı. Müzede, ücreti mukabilinde bir gece geçirebiliyorsunuz. Bu yıldız geçidi “otel” size Ferrari araçlarında kullanılan deriden bir yatakta uyuma keyfi, Ferrari 296 GTB ile test sürüşü, Emilia-Romagna’nın en seçkin yarışını özel bir gösteri ile izleme keyfi, Enzo Ferrari’nin favori restoranı Cavallino’da bir yemek gibi fırsatlar sunuyor.

Portre
Basketbolun Mourinho’su Ergin Ataman

Panathinaikos’u 13 yılın ardından ilk kez EuroLeague şampiyonluğuna taşıyan Ergin Ataman, sert çıkışları ile basketbolun en çok tartışılan figürlerinden biri olsa da beş farklı takım ile altı Avrupa Kupası kazanmış bir antrenör. Avrupa’da takım çalıştıran ilk Türk antrenör ünvanının da sahibi olan Ergin Ataman’nın kariyerindeki tüm başarıları listeleyelim: 6 Türkiye Ligi şampiyonluğu, 6 Türkiye Kupası, 8 Türkiye Süper Kupası, Siena Kupası, Saporta Kupası, Avrupa üçüncülüğü, Beşiktaş ile EuroChallenge, Galatasaray ile EuroCup, Anadolu Efes’le iki ve Panathinaikos’la bir kere olmak üzere toplam 3 Euroleague şampiyonluğu, ve son olarak EuroLeague Final Four! Oldukça göz kamaştırıcı bir kariyer, değil mi?

Bir kelime: KADİM

Geçmişi uzun zamana dayanan, eski. Başlangıcı olmayan, ezelî, zaman üstü. Eski zaman. “Kadim bir eşraf eviydi baba evimiz. Bu kadim sözcüğünü ne kadar çok seviyorum. “Eski” demek; ama nedense bana eskiden daha sıcak, daha etkili, daha derin anlamlarla yüklü geliyor.” (Nezihe Araz)

BİR SÖZ

“Sızlanıp yakınacaksın da eline ne geçecek? Her şeyin hayırlı bir yol izleyip olması gerektiği gibi olduğunu, hiçbir şeyin başka türlü olamayacağını gerçekten göremiyor musun?” (Herman Hesse)

BİR BİLGİ

Güneş okadar sıcaktır ki atomlar adeta birbirine girer ve bir parçacık çorbası hâline gelir. Maddenin bu hâline plazma denir. Güneş atmosferinin en dış katmanı koronadır ve tam güneş tutulması esnasında kolaylıkla gözlenebilir. Bazen koronadan uzaya milyarlarca ton plazma püskürür. Bu püskürme olayına koronal kütle atımı yani güneş patlaması denir.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar