İnsan, “kerîm” yani şerefli, saygın ve haklarına dokunulmaz bir varlıktır. Bununla beraber özellikle zayıf ve güçsüzler, tarih boyunca çeşitli zulüm ve haksızlıklara maruz kalmıştır. Sayıları az da olsa her zaman zulme karşı duranlar da olmuştur. Haksızlık ve saldırganlıkların zirveye çıktığı günümüzde güzel örnekleri hatırlamamız gerekiyor ki, çaresiz kalınan zamanlar için çözüm üretmede bize rehberlik yapsınlar.
Hakları gücün belirlediği bir zaman yaşanıyordu. Yemenli bir tüccar Mekke ileri gelenlerinden birine mallarını satmış, fakat ücretini tam alamamıştı. Farklı çözüm yollarına başvurdu. En sonunda, o dönemin yaygın bir uygulamasını yaptı; yüksek bir yere çıkıp derdini şiir diliyle ilan etti:
Ey Kureyş halkı!
Mekke’de evinden ve dostlarından uzak bir mazlumum ben,
Yok mu içinizde haksızlığa uğrayanın imdadına yetişen?
Bu feryat vicdanlara dokunmuştu; fazilet, hak ve adalet duygusu taşıyan bazı insanlar Mekke’nin ileri gelenlerinden Abdullah b. Cüd’an’ın evinde toplandılar. Özellikle fakir, zayıf ve yabancı kimselere karşı adaleti tesis etmek, onların zulüm ve haksızlıklara maruz kalmalarını önlemek için kararlar aldılar.
Bu toplantıya o zaman 20’li yaşlarında bulunan Peygamber Efendimiz (sas) de katılmıştı. Kararları uygulamak için gönüllülerden müteşekkil yaptırıcı gücü olan özel bir ekip kurulmuş, bu güzel faaliyete “hılfu’l-fudûl/erdemliler yemini” adı verilmişti. Peki, bu erdemli insanlar neye yemin etmiş, neyin sözünü veriyordu?
Erdemlilerin sözü:
- Mekke’de birine zulüm ve haksızlık yapıldığı zaman hepimiz, -o kimse ister iyi, ister kötü; ister bizden, ister yabancı olsun- hakkını alıncaya kadar onu savunmak için tek bir el gibi hareket edeceğiz.Hep zalimin karşısında, mazlum ve mağdurun yanında olacağız.Denizlerde, bir süngeri ıslatmaya yetecek kadar su kaldığı; Hira ve Sebir dağları yerinde durduğu müddetçe bu sözümüze sadık kalacağız.Haksızlıkları önleme, adaleti tesis etme adına birbirimize maddî olarak da yardımda bulunacağız.
Bu sözle yola çıkan “Erdemliler Hareketi” mensupları, pek çok zulüm ve haksızlığa mâni oldular. Mesela, Ebû Cehil birinden alışveriş yapmış; fakat parasını ödememişti. Adam, “Erdemliler heyeti” üyesi olarak Hz. Muhammed’e (sas) durumu anlattı. Allah Resûlü onunla Ebû Cehil’in evine gidip parasını istedi. Her fırsatta Efendimiz’e problem çıkaran Ebu Cehil, hiç itiraz etmeden parayı ödedi. Çünkü bu konuda Efendimiz’in arkasında bütün Mekke vardı.
Hılfu’l-fudûlun müdahale ettiği başka bir zulüm Yemenli tüccar ve kızıyla ilgiliydi. Baba-kız hacca gelmişlerdi. Mekke’nin güçlü kişilerinden Nübeyh b. Haccâc kızı, babasının elinden zorla aldı. Başka çıkar yol bulamayan adam heyete başvurdu. Bu gibi durumlar için oluşturulan gönüllü grup derhal Nübeyh’in evini kuşattı. Nübeyh güçlüydü ama karşısında, hukukun devrede olmadığı bir dönemde adaleti tesis için anlaşmış bir heyet vardı. Neticede kızı alıp babasına teslim ettiler.
Adalet, İslam’ın özüdür
Resûl-i Ekrem, bu ittifaktan hep övgü ile bahseder. Zira, İslam’ın özünde adalet vardır, hedefi adaleti temindir. İslam’da adaleti sağlamak birilerinin inisiyatifine değil, sisteme ve hukuka bağlanmıştır. Hz. Peygamber (sas) bu heyeti şöyle anlatır:
“Abdullah b. Cüd’an’ın evinde yapılıp mazlum ve mağduru koruma kararı alınan sözleşmede ben de bulundum. Benim için o antlaşmaya katılmak kırmızı tüylü deve sürülerine sahip olmaktan daha değerlidir. Aynı sözleşmeye, İslâm geldikten sonra tekrar çağrılsam yine icabet ederdim.” (Müsned, 1/190)
Günümüzde de dünya küçüldü, yaygın deyişle bir köy haline geldi. Mekke şehrini bütün dünya gibi düşünebiliriz. Şimdi de “Ey dünya halkı!” diye seslenen, zulüm ve haksızlığa maruz kalmış pek çok çaresiz insan var dünyanın değişik yerlerinde.
Dünyanın, askerî yaptırım gücüne de sahip, sadece belli ülkeleri değil, bütün insanlığı kapsayan bir “yapı”ya ihtiyacı olduğu âşikar. Bu yapı hem doğal âfetlerde bütün insanlığın yardımına koşacak, hem de birileri haddini aşıp başka ülkelere saldırmaya kalkarsa karşısında bu yapıyı, yani bütün dünyayı bulacaktır. Dünyada huzur; dinine, diline, ırkına bakmadan bütün dünya vatandaşlarının bu konuda elinden geleni yapmalarıyla sağlanacaktır.