Ömer Çetinkaya
Şüphesiz her milletin kendi inanç ve kültür değerlerine göre dinî ve millî bayramları vardır. Müslümanların da -cuma hariç- yılda iki kez kutladıkları dinî bayramları vardır: Ramazan ve Kurban.
Bayram sözcüğü dilimize Farsçadan geçmiş bir kelimedir ve “neşeyle konuşup eğlenme, yiyip içme meclisi” anlamında birleşik bir isimdir. Arapça’da “îdü’l-fıtr” şeklinde adlandırılan Ramazan Bayramı, hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Esasen ramazan ayı orucu ilk defa bu yıl farz kılınmış; bu ayı oruçla geçiren müminler, sonraki ayın ilk üç gününü bayram olarak kutlamışlardır. Bu sebeple bu bayrama Ramazan Bayramı veya bayramdan önce fitre (fıtır sadakası) verildiği için Fıtır Bayramı denilmiştir. Peygamber Efendimiz Medine’ye hicret ettikten sonra bu şehir sakinlerinin İran’dan alınma Nevruz ve Mihricân bayramlarını kutladıklarını görünce, “Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, ramazan ve kurban bayramlarıyla değiştirmiştir.” (Müsned, III, 103, 235, 250) diyerek İran menşeli bu iki bayramın kutlanmasını yürürlükten kaldırmış ve Müslümanlara özel olarak iki bayram tesis etmiştir. Artık Müslümanların da kendilerine mahsus iki bayramı vardı ve bu bayramlar onları diğer inanç mensuplarından ayıran bazı ibadetlerle birlikte anılıyordu.
Bayrama Nasıl Hazırlanmalı?
Bayramlara gerek ferden gerekse aile olarak önceden hazırlanılması, bu günlerde temiz ve güzel elbiselerin giyilmesi, gusledilmesi, dişlerin fırçalanması, güzel kokular sürülmesi, güler yüzlü olunması, Ramazan Bayramı’nda namazdan önce hurma yahut tatlı bir şey yenilmesi menduptur. Fitrenin bayram namazından önce muhtaçlara ulaştırılmasına da mümkün mertebe dikkat etmek gerekir.
Bayramda Neler Yapmalı?
1. Bayram Namazına Ailece Katılabiliriz.
Dinî ve sosyal olmak üzere iki yönü bulunan bayram kutlamaları, Asr-ı saâdet’te musallâ/namazgâh adı verilen geniş bir alanda, kadınların ve genç kızların da katıldıkları bayram namazı ile başlardı. Günümüze ulaşan rivayetlerden, Hazreti Peygamber’in de bayramların kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzu ettiği anlaşılmaktadır.
2.Bayram Günlerinde Meşru Dairede Eğlenebiliriz.
Meşru dairede kalmak şartıyla bayram günlerinde eğlenilmesi ve bazı oyunların oynanması caizdir. Bir bayram günü Hz. Âişe ile birlikte bulunan peygamberimizin, yanında Buâs Harbi’ne ait ezgiler söyleyen iki kız çocuğuna müdahale etmek isteyen Hz. Ebû Bekir’e, “Her milletin bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.” dediği, yine bayram günleri mescitte mızrak-kalkan oynayanları seyretmek isteyen Hz. Âişe’ye yardımcı olarak oyunu onunla birlikte seyrettiği bilinmektedir.
3.Bayram Gecelerini İhya Edebiliriz.
Bir hadiste bayram gecelerini ihya etmenin ayrı bir fazileti olduğuna dikkat çekildiğinden (İbn Mâce, Sıyâm, 68) bu fırsatı da iyi değerlendirmeli ve o gecelerin bereketinden istifade edilmelidir.
4.Bayramı İlişkilerimizi Güçlendirmek Adına Kullanabilir, Ziyaretler Yapabiliriz.
Bayramların en güzel yönlerinden birisi de tanıdık olsun olmasın müminlerin tokalaşarak, kucaklaşarak birbirleriyle bayramlaşması ve tebrikleşmesidir. Peygamberimiz zamanında inananların birbirlerine “Allah bizden de sizden de kabul etsin” dedikleri rivayet edilir (İbn Hacer, V, 119). Bu tebrikleşme bizim dilimizde “Bayramınız mübarek olsun, bayramınız kutlu olsun, hayırlı bayramlar!” gibi sözlerle de ifade edilir. Modern hayat şartlarının birbirlerinden uzaklaştırdığı insanlar, bayramlar vesilesiyle yılda iki defa bir araya gelmekte, kucaklaşmakta ve kaynaşmaktadır. Bunun sosyal açıdan muhakkak önemli getirileri söz konusudur.
5.Bayramda Çocuklara Daha Özel Bir İlgi Gösterebiliriz.
Yaşadığımız ve yaşattığımız bayramlarla çocukların şuuraltlarında güzel hatıralar bırakmak da mutlaka bayram hedeflerimiz arasında yer almalı. Yaşları itibariyle çocuklar büyüklerini taklit etmeye yatkın olduklarından, bayramı mümkün mertebe tatlı hatıralar ve güzel anılarla geçirmeye çalışmalı, çocuklarımıza dinî ve kültürel değerlerimizi güzellikle aktarabilmeliyiz.