“Akıllı” hayatların iki yüzü

Her geçen gün biraz daha bağımlı hâle geldiğimiz sosyal medya araçları, özel hayatımıza dair sırları, bilgisayar korsanlarının elinde oyuncak hâline getirerek kişisel veri güvenliğimizi tehdit ediyor.

Fatma Salmanoğlu

The Terminator ile aynı yıllarda doğmuş olduğumdan olsa gerek, şu klişe cümle çocukluğumun yegâne efsanesiydi: “Dünyayı robotlar ele geçirecek.” Serinin ikinci filmi geldiğinde, 90’lı yılların çocukları olarak bizler, artık emindik! Bir gün gelecek ve robotlar gerçekten dünyayı kontrol altına alacaktı. Yine de zaman zaman, çocuk aklımla, bu işte bir mantıksızlık olduğunu düşünmüyor değildim. Nasıl olacaktı bu iş? İnsanın, aklını kullanarak icat ettiği robotlar, bu aklı nasıl alt edecekti? Robotlar insanları nasıl yönetecekti?

İnternetin, hatta akıllı cihazların hayatımıza girmesi bile bu kanaatimi çok fazla değiştiremedi. Hâlâ meseleye hâkim olduğumuzu düşünüyordum. Bizi mağlup edecek, bize boyun eğdirecek “insan icadı” bir düşmanımız yoktu henüz. Oysa galip gelebilmek, hiç değilse mücadele edebilmek için karşımızda bir rakip güç olması gerekiyordu. Biz insanlar, ancak düşman olarak konumlandırdığımız şeylere karşı savunma mekanizmaları geliştirebiliyorduk.

Bilgisayar Korsanlarına Dikkat

2023’ün başında gösterime giren Unlocked (Kilitsiz) filmiyle bir aydınlanma yaşadım sanki. Aslında benzer konulu yapımları çokça seyretmiştim. Bilirsiniz, bir adam bir kadına kafayı takar ve kadının anasından emdiği sütü burnundan getirir. Bu filmde de başrol karakterimizin hayatını cehenneme çeviren bir adam vardı. Vardı var olmasına; ama arada bir de “akıllı telefon” vardı. Başrol oyuncumuzun hayatı, “o telefonu” düşürdükten sonra cehenneme dönüyordu. Çünkü “o telefon”, bir bilgisayar korsanının eline geçiyordu.

Film, kafama bir tokmak gibi indi. Konuyu öyle gerçekçi bir yerden ele almıştı ki empati yapmamak elde değildi. Koyu bir Black Mirror hayranı değilmişim gibi her şeyimizle sosyal medyada olduğumuzu o an fark ettim! Bütün benliğimizle, hem de kalıcı bir şekilde artık o dünyaya aittik. Filmdeki gibi bir “hacker”ın elinde oyuncak olmamız an meselesiydi. En özel fotoğraflarımızla, en gizli notlarımızla, banka hesap numaramızla, şifrelerimizle hatta sırlarımızla telefonumuz; bizim sır küpümüz olmuştu. Önem verdiğimiz her şeyi kaydediyor, beğendiklerimizi “like”lıyor, sevmediklerimize acımasız yorumlar yazıyorduk onunla. Nerede olduğumuz belliydi. Nereye gittiğimiz, nereye gideceğimiz de. Ne yediğimiz ne içtiğimiz… Hangi şarkıları dinlediğimiz, hangi kitapları okuduğumuz, hangi dizileri takip ettiğimiz…

Kiminle ne konuştuysak, neleri konuştuysak her şey oradaydı işte. Hatta sesimizle ve görüntümüzle de kayıt altındaydık. Bütün bilgiler orada bir yerlerde duruyordu. Torunlarımızın torunları da görsün, bizden mahrum kalmasınlar diye hiçbir mesaj silinmiyor; hiçbir video kaybolmuyordu. İşin enteresan tarafı, bunu kimse bize zorla yaptırmıyordu. Kendimizi gönüllü bir şekilde hedef tahtasına bizzat biz yerleştiriyorduk.

Dost musun Düşman mısın?

Filmi izlediğimden beri internete karşı biraz daha mesafeliyim; ama hâlâ elimden düşürmediğim akıllı telefonum, beni akılsızlaştırmaya devam ediyor. Öte yandan da asra damga vuran teknolojik gelişmelerle yaşamımızı kolaylaştırıyor. Bu yüzden hemen umutsuzluğa kapılıp distopik senaryolar yazmayalım. 2018 yapımı Searching (Kayıp Aranıyor) ile aynı kadronun çektiği 2023 yapımı Missing (Kayıp) gibi internetin ve sosyal medyanın hayat kurtarabildiğini gösteren filmler de var.

Her iki film de gelişen teknolojilerle her şeyi takip edebilme imkânımızın arttığına vurgu yapıyor. Kayıp çocukları bulmak; faili meçhul cinayetleri, ev sahibini bastıran yavuz hırsızları, köprü satan dolandırıcıları ortaya çıkarmak/yakalamak eskisine nazaran artık çok daha kolay.

Robotların insanları yönetip yönetemeyeceklerini bilemem; ama dünyamıza yön verdikleri ve bundan sonra da yön vermeye devam edecekleri su götürmez bir gerçek. Bugün yemek tarifi sormak ve haber özetlemek için kullandığımız ChatGPT belki de çok yakın zamanda modern tıpla el ele verip nice canların kurtulmasına vesile olacak. Bizse oturup “Teknoloji denen şey dost mudur yoksa düşman mı?” diye tartışmaya devam edeceğiz.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar