
DURDU OZAN /
Tevrat’tan bildiği son peygamberi görünce kalbiyle tanıdı; iman nurunu yüzünde gördü. Abdullah b. Selâm’ın hayatı, ilimle yoğrulmuş bir kalbin hakikate secde edişinin, ehlikitaptan bir âlimin Peygamber Efendimize gönülden teslim oluşunun ilham verici tanıklığıdır.
Ehlikitabın hepsi bir değildir. Onların içinde öyle dosdoğru bir cemaat vardır ki, gece saatlerinde Allah’ın ayetlerini okuyarak secdelere kapanırlar. Bunlar Allah’ı ve ahireti tasdik eder, iyiliği yayar, kötülükleri önler ve hayırlı işlere yarışırcasına koşarlar. İşte onlar salihlerdendirler, buyurur Cenabıhak, yüce kelamında (Âl-i İmrân suresi, 3/113-114).
Yüce dinin Allah resulüne gelip Mekke’nin İslamiyet ile müşerref kılındığı, karanlıkların aydınlığa çıktığı zamanlardı. Işığa koşan onlarca, yüzlerce Mekkeli’nin yanında; ta uzaklarda, Yesrib’de de bu ışıkla buluşanlar vardı. Nuru kucaklayamasa da uzaktan uzağa nura hayran olan yürekler vardı.
. . .
