Hasan Çağlayan
Öyledir, keder içinde bile güzeldir meltem. Tatlı bir esinti duyuyor musun kalbinde? Turnalar geçiyor. Gaydalar çalıyor. Göç başladı; görüyor musun? Telli turnalar, allı turnalar sevincidir göklerin. Ama neylersin, mevsim güz. Türkümüz ayrılık üstüne yakılmış. Sil gözyaşlarını; ne o, yoksa ağlıyor musun?
Susun. Susun. Su göründü. Sessizce geçelim, diyor bir ses; susuyoruz. Kıyı nasıl da yakın, içimiz nasıl da korku, nasıl da ümit. Bir nehir hiç böyle ürpermemiştir, anlıyor musun? Yosunlu taşlar ıslak. Kıyılarda kumlar uykulu. Ağaçlar kuytulu; saklanalım. Bu gece geçiş var; öyle diyorlar. Özgürlük bizi bekliyor; durmayalım.
Ötelerde evler göz kırpar ışıl ışıl. Berilerde çeltikler salınır sessizce. Gölgeler yürürler kıyıya doğru. Giderler gecenin içinde. İçlerinde bir sevinç, belli belirsiz. Üstlerinde katman katman yorgunluk. Kalpleri sanki kuşların kalbi. Saçları dopdolu ayçiçekleri. Vakit erişti. Etraf oldukça ürkek. Dolunay bekliyor karşıya geçenleri.
Gidenler var, kalanlar; gülenler, ağlayanlar. Meriç’ten babalar geçiyor; Meriç’ten çocuklar ve anneleri. Kuşlar mıdır onlar, yıldızlar mı? Sımsıcak sararlar bahçeleri. Nemli mi toprak, soğuk mu gece? Sabret ve bekle. Sessiz ahlar içinden dualar ağsın göğe. Geride kalsın elem; bitsin çile. Ah ayrılık, sılamız gurbettir bundan böyle. Ayrılık; ama işte, dokunuyor kalbe.
Meriç’in bir yanı keder, bir yanı sevinç; sevinci seçtik. Kapalıydı bütün kapılar. Gecenin suskun bir anında yarıldı su; yaklaştı kıyı; karşıya geçtik. Acılar geride kaldı; anılar bizde. Lakin göğsümüzde ince bir sızı. Bir yanımız duruyor içerde. Meriç’in bir yanı keder, bir yanı sevinç. Meriç’in her yanı çeltikler, turnalar, ayçiçekleri. Koşalım, koşalım; durmayalım. Özledik özgür günleri.