Barbie’den Geç Kalmış Bir Özür!

Barbie'nin kollarıma bırakıldığı ilk sahne hiç aklımdan gitmiyor. Doğum günümdü. Beyaz tenis kıyafetiyle, sarı saçlarıyla, bükülebilir gerçekçi kolları ve bacaklarıyla nihayet benim de bir Barbie'm olmuştu. Benim gibi pek çok kız çocuğunun kadınlık algısında büyük bir değişim meydana getiren ilk oyuncaktır Barbie.

Fatma Selmanoğlu
Sinema Eleştirmeni

Barbie’nin muntazam olarak tanımladığımız vücut ölçüleri, bir neslin kendisiyle ve bedeniyle barışık yaşamasına engel oldu. Şimdilerde “self-body shaming” yani kendi vücudundan utanmak olarak adlandırdığımız psikolojik rahatsızlıklara sebep olduğu da konunun uzmanlarının gündeminde. Özellikle dersini feminizmden almış modern kadın için Barbie, tam olarak bir hayal kırıklığı ve kendi varlığına edilmiş en büyük hakaret!

Barbie, zaman içinde açtığı yaranın farkına varıp farklı versiyonlarını üretime sunarak durumu kurtarmaya çalıştı elbette. Bununla birlikte, oluşturduğu algıyı tam anlamıyla savuşturamamış olacak ki günümüz feminist dünyasının karşısına mahcup bir film ile çıktı.

Söylediği birçok sözün yanında, senaristlerinin bile kafasının çok karışık olduğu belli olan bu filmde seyirciye mesaj gönderme trafiği öyle yoğundu ki filmin sonunda “Yani?” diyerek kalktım yerimden. Net bir mesaj vermiyordu bu film. Senaryo öyle acele, öyle çalakalem yazılmış gibiydi ki, “Barbie’nin satışları mı düştü acaba? Yoksa piyasayı yeniden canlandırmaya çalışıyorlar?” diye düşünmeden edemedim.

Barie’nin Gecikmiş Aydınlanma Yolculuğu

Filmin yazarları gerçekten ne mesaj vermek istemişlerdi? İsterseniz hikâyenin üzerinden birlikte geçelim ve hikâyenin verdiği mesajları birlikte okuyalım. Kadının egemen olduğu bir anaerkil dünyayla başlar hikâyemiz. Barbie diğer Barbie’lerle mutlu mesut ve özgür yaşarken Ken’ler Barbie’lere muhtaç ve bağımlıdır. (Sanırım burada bizim dünyamızdaki durumun tam tersini göstererek ataerkil dünyada kadının erkeğe ne kadar muhtaç ve bağımlı olduğunun altını çizmeye çalışmışlar.)

Bir gün Barbie gerçek dünyaya yolculuk yapar. Barbie’nin peşine Ken de takılır ve ikisi dünyaya iniş yaparlar. Burada da sanki Hıristiyan inancına göre Hazreti Adem ile Hazreti Havva’nın dünyaya inişi resmediliyor gibidir. Soruna sebep olan yine bir kadındır ve “muhteşem” ikili, renkli kıyafetleri yüzünden insanlar tarafından yadırganırlar. Bir bakıma edep yerleri açıkta kalmış gibi utanan çift, hemen kıyafetlerini değiştirirler.

Barbie, aşağılayıcı sözlerle karşılaşır ve dünyası yıkılır. Gerçeğin hiç de sandığı gibi olmadığını acı acı idrak eder. Sandığı gibi kadınlara ilham olmadığının farkına çabucak varır. Siz nasıl düşünürsünüz bilemem; ama ilk farkına varış, Barbie şirketinin yaşadığı ilk aydınlanma gibi geldi bana. Kız çocuklarına bilerek ya da bilmeyerek yaptıkları kötülüğün farkına varışlarının ufak bir göstergesi olarak okudum bu sahneyi.

Ken’in Sahici Dünyaya Hayranlığı

Bu sırada Ken, Barbie’den ayrılarak çevreyi biraz gezer ve bu erkek egemen dünyaya hayran kalır. Bu düzenin aynısını uygulamak için geldikleri yere geri döner. Barbie, Barbie şirketi tarafından kaçırılır ve kutusuna girmesi için zorlanır. Bu zorlama da kadını bir kalıba sokmak isteyen erkeğin temsili gibiydi sanki. Bir kadının başlattığı bu kız çocuğu oyuncak şirketinin, Mattel’in yönetim kurulunu erkekler doldurmuştu. Artık aralarında tek bir kadın yönetici yoktu. Durumun farkına varan Barbie, bu erkeklerin elinden kaçar. Kaçarken şirketin bir odasının içine girer ve burada Barbie’nin mucidi kadınla yani Ruth Handler’la karşılaşır. Ruth Handler’la yaptığı konuşma adeta “tanrı” ile yapılan bir konuşma gibidir. Barbie, Ruth’un kim olduğunu bilmeden muhabbet sırasında gerçek dünyadan duyduğu memnuniyetsizliği vurgular. Kaçmaya devam eden Barbie’yi şirketin baş sekreteri olan bir hanımefendi arabasına alır. Burada “kadını kurtaracak kimse yine bir kadındır”, manasını çıkartmak çok da zor olmasa gerek.

İktidarın Değişimi

Bir şeylerin ters gittiğini anlayan Barbie de sekreter hanımın ve kızının yardımıyla geldiği yere tekrar dönmeye karar verir. Ancak evine döndüğünde hiçbir şeyi bıraktığı gibi bulamaz. Bütün Barbie’ler erkekleri etkilemek ve onlar tarafından sevilmek için yaşayan varlıklara dönmüştür. Ken’lerse bu durumu hunharca lehlerine kullanır. Barbie ve sekreter, feminizm içerikli ikna edici konuşmalarıyla kadınların aklını tekrardan başlarına getirmelerine yardımcı olurlar. Birlik olan kadınlar erkekleri birbirine düşürürler ve kadınlar oy çokluğuyla yönetimi yine ele geçirirler. Sırf bu sahneden dolayı -kadınları kadınlığını silah gibi kullanan zavallılar gibi gösterdiği için- feminist dünyanın ayağa kalkmasını beklerdim; ama sanırım yoğun mesaj trafiğinde bu olumsuz mesaj da arada kaynayıp gitmiş.

Hikâye devam etse de biz burada duralım. Benim gibi sizin de kafanız karıştıysa özür dilerim. Galiba filmin en büyük mesajı, Barbie’nin (ve onun arkasında artık kimler varsa) geç de olsa özür diliyor olması! Tabii bu özrün samimiyeti tartışılır. Çünkü Barbie bu filmde şöyle der gibiydi: “X ve Y’yi kafaladık, şimdi sıra Z kuşağında!”

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar