Hasan Ahmet Gökçe
Yol dediğin, başlı başına bir mucizedir. Her yol, bir hikâyeye çıkar. Kimi uçup giden zamanlarla, kimi hayal meyal mekânlarla hatırlanan uzun hikâyelere… Gelgelelim, çoğu zaman ne yol ne de yolcu memnundur bu birliktelikten. Yol sarp gelir, engebeli gelir, dolambaçlı gelir… Yolcu sabırsız gelir, endişeli gelir, tecrübesiz gelir.
Yolcuya kulak verirseniz, yol hep bir iş çıkarır insanın başına. Bir bakarsınız, ip gibi diyerek başladığınız yollar dönemeçlerle dolmuş; bir bakarsınız bitti sandığınız yerde yepyeni patikalar başlamış. Yolu dinlerseniz de yolcu tam bir ömür törpüsüdür. Yolcu vardır, yolun başını sever; yolcu vardır, sonunu… Kimi yola düşmeye heveslidir, kimi yol gözlemekten yorgun. Kimi yolunu kaybetmekten korkar, kimi yoluna can vermek ister. Velhasıl, yolun da yolcunun da gönlünü yapmak her kişinin kârı değildir.