Şimdi yeni şeyler söylemek lazım!

Değişiklikler Verimliliği Artırıyor Tim Harford, Kaos adlı kitabında, yapılan bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarından bahsediyor. Bu araştırmaya göre; en başarılı bilim adamları en çok alan değiştirenlerdi. Katkıları uzun soluklu ve etkili olan bu araştırmacılar, ilk yüz makalelerini yayımladıkları süre zarfında araştırma konularını ortalama kırk üç kez değiştirmişlerdi. Yani verimli kalmak isteyen bilim adamları sürekli alan değiştiriyordu. Buradan sürekli kariyer ya da iş değişikliği yapalım anlamı çıkmasın. Ancak hayat bizi büyük değişikliklerin eşiğine getirdiğinde, batık maliyetleri gözden çıkarıp, her başlangıcın verimliliğimizi artırdığını bilerek, "Çay koy Keçeli, yeniden başlıyoruz!" diyebilmeliyiz.

Melike Melan

Herkesin bahsettiği o sinema filmine bilet aldınız ve koltuğunuza oturdunuz. İlk on beş dakika pek de etkileyici değildi, sonraki on beş dakika da. Çoktan yarım saatinizi kaybetmiştiniz bile. Böyle bir durumda ne yapardınız? Bilete o kadar para verdim, üstelik herkes de filmi övüp duruyor diyerek geri kalan iki saatinizi de film için harcar mıydınız, yoksa çok da bir şey vaat etmediğini düşündüğünüz için izlemeyi bırakıp, geri kalan iki saatinizi sevdiğiniz herhangi bir aktivite ile mi değerlendirirdiniz? Eğer ilk seçeneğe evet diyorsanız bu yazıya bir göz atın derim. Zira “Sunk Cost Fallacy” (Batık Maliyet Yanılgısı) kararlarınızı ve dolayısıyla hayatınızı etkiliyor olabilir.

Peki nedir bu batık maliyet yanılgısı? Kısaca özetleyecek olursak bu etki; bireylerin geçmişte harcadıkları zaman, emek veya yatırdıkları para sebebiyle, yanlış bir yatırımı veya davranışı sürdürmekte ısrarcı olmaları durumudur. Üstelik bu ısrar gelecekte atacağımız adımları da “olumsuz” yönde etkiliyor. Yani bu “yanılgı”ya saplanıp kaldığımızda hem geçmişteki emeğimizi, zamanımızı ve enerjimizi hem de geleceğimizi kaybediyoruz. Tıpkı sinema örneğindeki gibi biletin ücretine, sinemaya ulaşım maliyetine, bütün bunlar için harcadığımız zamana “kıyamayarak” iki saatimize daha “kıyıyoruz”. Oysa söz konusu “maliyetler” zaten “batık” idi. Ne yapsa idik telafi edemeyecektik. O maliyetleri gözden çıkaramamaksa bize ekstra iki saate ve o iki saatte yapabileceğimiz pek çok şeye mâl oldu.

1976 yılının ocak ayında süpersonik Concorde jeti, İngiliz ve Fransız hükümetlerinin 2,8 milyar dolarlık yatırımının ardından ilk ticari uçuşunu gerçekleştirdi. Fakat uçağın üretiminin kârlı olmadığı anlaşılmasına rağmen yatırımcılar başarısız olan bu projeye tam 27 yıl daha para akıtmaya devam etti. Bu olay, insanların çok fazla yatırım yaptıkları için başarısız çabalara nasıl devam ettiklerini anlatan “Concorde yanılgısı” terimini ortaya çıkardı. Bu ekonomik terim daha yaygın olarak ise “batık maliyet yanılgısı” ismiyle karşımıza çıkıyor. Siyasi alanda bu etkinin en iyi örneklerinden biriyse ABD’nin Vietnam ve Irak’taki uzun süreli askeri harekatlarıdır. Bu örnek bize etkinin yalnızca mali yıkıma değil, aynı zamanda on binlerce can kaybına da yol açabileceğini göstermesi bakımından dikkat çekici.

Batan Maliyet Olsun, Geleceğiniz Değil

Batık maliyet yanılgısı ekonomik bir gerçeklik olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen bugün sosyoloji ve psikoloji alanlarında da hakkında onlarca makale kaleme alınıyor. İnsan, hayatı boyunca büyük dönemeçlerden geçiyor. Çoğu zaman farkında olmadan geçmişteki batık maliyetleri için geleceğini feda ediyor. Örneğin büyük bir hevesle veterinerlik fakültesine başlayan bir genç, bir yılın sonunda bu mesleğin aslında hiç de kendisine göre olmadığını anlıyor. Fakat üniversite sınavına hazırlanırken ve bir yıllık lisans hayatında harcadığı emeği, zamanı düşünerek kendine uygun farklı bir bölüm okuma fikrine uzak duruyor. Ve bu karar ona sevmeyerek çalışacağı onlarca yıllık meslek hayatına mâl oluyor. Ya da başarılı bir kariyeri ardında bırakarak farklı bir ülkede sıfırdan bir hayat kurmak zorunda kalan bir insan, bulunduğu ülkede mesleği geçerli olmadığı hâlde verdiği yılları ve emeği düşünerek yeni bir başlangıca niyetlenemiyor. Bir bakıma geçmişle vedalaşamadığı için geleceğe de adım atamıyor. Bu ise ona boş yere geçen uzun yıllara mâl oluyor. Üstelik bunun getirdiği psikolojik yıkım da cabası!

Dünle Vedalaşın, Yarınınızı İnşa Edin

Geçmişe sünger çekip geleceğe yatırım yapan birçok insan ise başarı hikayeleri yazıyor. Onlardan birisi de Türkiye’deki siyasi çalkantılar sonrasında Kuzey Amerika’ya yerleşmiş, KHK’lı bir akademisyen olan Okan Bey. Uzun yıllar Türkiye’nin en parlak üniversitelerinde binlerce öğrenci yetiştirmiş, onlarca araştırma yayımlamış, pek çok bilimsel organizasyona öncülük etmiş. Kuzey Amerika’ya geldikten sonra hayata yeniden tutunmak için pek çok meslektaşının yaptığı gibi o da öncelikle kendi donanımına uygun bir iş bulma arayışına girmiş. İlk birkaç ayını bu alanlardaki istihdam imkânlarını araştırmakla geçiren Okan Bey’in, eski birikimleriyle yeni ülkesinde geçimini temin edemeyeceğini anlaması uzun sürmemiş. Zor da olsa yılların emeğini, birikimini geride bırakmaya karar vermiş.

Bu acı reailteyle yüzleştikten sonra kabiliyetlerine uygun yeri bir alan belirleyip ticarete atılmış. Sıfır sermayeyle çıktığı bu yolculukta kısa zamanda büyük mesafeler alan Okan Bey, şimdilerde üç yıldır üst üste en iyi servis ödülünü alan bir turizm firmasının sahibi ve yöneticisi. Aynı zamanda sahip olduğu kiralık konut portföyünün gelirleriyle yerel eğitim faaliyetlerini destekleyen bir hayırsever.

Farkına Var, Kabullen Ve Harekete Geç

“Batık maliyet, bir projeye devam edip etmeme kararınızı etkilememeli. Zaman ve para zaten harcanmıştır ve bu andan sonra zaten işin sonucunu etkileyemez.” diyor ekonomi uzmanı Emily Guy Birken. Durum böyleyken hayatımız için atacağımız adımlarda da bunu göz önünde bulundurarak hareket etmek bize daha huzurlu bir gelecek vaat edebilir. Peki nereden başlamalı?

AAAM olarak adlandırılan; “Awareness/Acceptance/Action” yani Farkındalık/Kabul/Eylem Modeli, kökleri eski Asya geleneklerine uzanan ve yakın zamanda Batı’da bir dizi fiziksel ve zihinsel sağlık müdahalesine uyarlanan ilkelerden yararlanıyor. Bu model, kişinin mevcut durumu ve çevresi hakkındaki farkındalığını, tutum ve davranışlarının sonuçlarını kabul etmesini ve alışılagelmiş tepkiler yerine kasıtlı tepkilerin geliştirilmesini teşvik ediyor. Yazar Kathleen Casey Theisen; “Kabullenmek boyun eğmek değildir; bir durumun gerçeklerini kabul etmektir. Ve daha sonra bu konuda ne yapacağınıza karar vermektir.” diyor. Bu durumda; geçmişe takılıp yeni başlangıçlar için cesaret bulamadığınızda yahut atacağınız adımlar sizi korkuttuğunda, yapılması gereken ilk şey, içinde bulunulan durumu fark etmek olmalı. Bu farkındalık kişiyi durumu kabullenmeye yöneltir ve sonrasında birey kendinde aksiyona geçme gücü bulur. Veterinerlik fakültesinin kendisine uygun olmadığını farkeden ve batık maliyet olan “iki yılın” ne yaparsa yapsın geri gelmeyeceğini kabul eden genç, ömrü boyunca severek yapacağı ve belki de daha başarılı olacağı yeni bir meslek için sıfırdan başlayacak cesareti bulabilir. Yahut yeni bir ülkede yeni bir hayat kurmaya çalışan kişi, geçmiş hayatının geride kaldığını fark edip bu durumu kabullenerek, bulunduğu ülkede yeni ve geçerli bir kariyer için yeni bir yolculuğa çıkabilir.

Kâr-Fayda Maliyetini Hesaplayın

Peki yeni bir başlangıcın bizim için eski durumumuzdan daha hayırlı olup olmadığına nasıl karar vereceğiz? Bu durumda da SWOT analizi yardımımıza koşuyor. Hem işletmeler hem de bireyler için oldukça önemli olan SWOT, İngilizcedeki “Weaknesses” (Zayıf Yönler), “Strengths” (Güçlü Yönler), “Opportunities” (Fırsatlar) ve “Threats” (Tehditler) kelimelerinin baş harflerinden oluşuyor. Bu analiz yöntemi, içinde bulunulan durumun güçlü ve zayıf yönlerini keşfetmeyi, fırsatların farkına varmayı sağlıyor. Ayrıca bu sayede tehditleri incelemek ve ortaya çıkabilecek risklere karşı önlem almak da mümkün oluyor. İnsan bazen kendi hayatında yakın körlüğü yaşayabiliyor. Bu durumda bir uzman desteği ile durumumuzu değerlendirip atacağımız adımlara karar verebiliriz.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar