Ramazanı On Bir Aya Sultan Kılmak!

Ramazan ayında elde ettiğimiz maddi ve manevi kazanımları bütün bir yıla yaymalı, ramazan serasında ekip suladığımız fidelerin bakımını on bir ay tarlasında yapmalıyız! Ramazanı on bir ayın sultanı yapacak gerçek anlayış budur.

Ramazanı bereketli ve istifadeli geçirmek ne kadar önemliyse bu ayda elde edilen kazanımların yılın geri kalan zamanlarına yayılması da o kadar ehemmiyetlidir. Ramazanlaşmış bir hayat için, bu zaman diliminde ulaşmaya çalıştığımız kulluk şuurunu, bir sonraki ramazana kadar sürdürebilmemiz gerekir. Gelin bu konuda neler yapabileceğimize birlikte bakalım.

1

Farz olan ramazan oruçlarının üstüne şevval ayındaki altı günlük sünnet oruçlar da ilave edilirse takriben otuz altı gün oruç tutmuş olan bir müminin ruhu ve bedeni oruç ibadetiyle bütünleşmiş sayılır. O, gelecek on bir ayda pazartesi ve perşembe oruçlarını; hatta Peygamber Efendimizin kamerî ayların 13, 14 ve 15. günlerinde tutulmasını tavsiye ettiği “eyyâm-ı biyd” oruçlarını tutmakta da zorlanmayacaktır. Böylece ramazan ve şevval oruçları mümine bir “oruç insanı” olma keyfiyeti kazandırır. Zira kırk gün bir ibadete ara vermeden devam eden insan, artık o ibadeti fıtratının bir parçası hâline getirmiş sayılır.

Şimdi, Peygamber Efendimizin “Ramazan orucundan sonra şevval ayında altı gün oruç tutan bir Müslüman, senenin bütününü oruçlu geçirmiş gibi sevap kazanır.” hadisi üzerinde biraz düşünelim. Ramazan ayında otuz gün, şevval ayında da altı gün olmak üzere toplam otuz altı gün oruç tutan bir kimsenin amel defterine, kabul olan ibadetlerin en az on katı ile karşılık bulması düsturunca (En’am Sûresi, 6/160), üç yüz altmış gün oruç tutmuş gibi sevap kaydedilir.

2

Oruç tutulan günlerde iki öğün yemeye alışan kimselerin, bu alışkanlıklarına on bir ay boyunca devam etmelerinin hem vücut sağlığı hem de yemek israfını önleme açısından önemi aşikârdır. Osmanlı toplumunda Tanzimat Fermanı’na kadar (3 Kasım 1839) günde iki öğün yemek yenildiği bilinmektedir. Pek çoklarımız, büyüklerimizin bu minval üzere yaşadıklarına şahit olmuşuzdur. Bu alışkanlığı sürdürüp hem beden emanetini koruyarak ve nimet israfını önleyerek on bir ay boyunca bir “denge insanı” olmak hedeflenebilir.

3

Ramazan ayının en önemli sünnetlerinden olan teravih namazları Müslümanlara apayrı bir coşku katar. Özellikle camilerde veya evlerde cemaatle kılınırken salat-ü selamlarla zenginleştirilen 20 rekâtlık bu uzun namaz, şevval ayından itibaren ikişer veya dörder rekatlara bölünerek bazen teheccüd vaktinde, bazen kuşluk vaktinde, bazen de akşam namazı sonrasında evvabin namazı şeklinde eda edilebilir. Böylece teravihin bereketi de on bir aya taşınmış olur. Bu, inananlara “namaz insanı” olma keyfiyeti kazandırabilir.

4

Ramazanda ve şevvalde otuz altı kez sahur yapmak için seher vakti uyanık olan bir insanın vücudu artık o saatlarde uyanmaya alışmıştır. Yirmi dört saatlik günün en feyizli ve bereketli anlarında ayakta olup seherleri teheccüd ve evrâd ve ezkâr ile taçlandırmak, diğer bir ifade ile ramazanın sahurlarını on bir ayın seherlerine dönüştürmek, müminin ömrüne bereket katar ve onu “teheccüd insanı” hâline getirir. Ağaçlar ve bitkiler gündüzleri, müminler ise geceleri ihya ederek olgunlaşırlar. Bu açıdan bakıldığında, seherlerdeki ibadetlerle yücelmek de ramazanın armağanlarından biridir.

5

Ramazan, İslam kültüründe Kur’an ayı olarak kabul görmüştür. Müminler bu kutlu ayda mukabeleler ve şahsi hatimlerle Kur’an-ı Kerim’le olan münasebetlerini artırmaya çalışır. Ramazan ayında Kur’an ile kurulan bu sıcak temas, gelecek on bir ayda da mutlaka devam ettirilmeli, en azından her gün bir hizip* irfanî bir okuma ile hayata düstur olarak katılmalıdır. Böyle bir kazanım da mümini ”Kur’an insanı” yapmaya yönelik bir adım olacaktır.
*Mushafın yirmişer sayfadan oluşan otuz cüzünden her birinin ayrıldığı dört eşit kısım.

6

Allah Teâlâ’ya yalvarıp yakarmaların kabul gördüğü, dualara icabet edilen bir ay olması hasebiyle, rahmet ayında, özellikle seherlerde ve iftar öncesinde yapmaya alıştığımız dualar da on bir aya taşınmalıdır. Kul olma şuurunu en derinden hissettiğimiz ibadetlerden biri olarak duayı bütün bir ömre yayabilmek, bizi “dua insanı” olma yolunda istikamette tutacaktır.

7

Ramazan ayında otuz gün boyunca açlığa ve susuzluğa karşı dayanıklılık testinden geçen müminler, hem aç insanların hâllerini anlama noktasında hem de kendilerinin karşılaşabilecekleri yokluk durumlarında mukavemetlerini koruma adına büyük bir deneyim kazanmış olurlar. Bu kazanımın on bir ay sürdürülmesiyle “sabır insanı” olmak mümkündür.

8

Ramazan ayının son on gününde yapılması sünnet olan itikaf ibadetinde elde edilen manevi kazanımların yanı sıra az uyumak, az konuşmak ve az yemek gibi ruhu olgunlaştıran hususların da on bir aya yayılması kişiyi “ahiret insanı” yapar ve dünyevileşmekten uzaklaştırır.

9

Ramazanda, her müslümana vacip olan fıtır sadakası ve zengin müminlere farz olan zekât ibadeti, ramazan ayı içindeki ibadetlere kat kat sevap verileceği mülahazasından hareketle (Kadr Sûresi, 97/3) çok yümünlü bir hâle gelir. Bu yardımlaşma duygusunu on bir aya yaymak ve kesintisiz muavenete dönüştürerek Allah Teâlâ nezdinde cömertler safında yer almak için yapılan gayretler, kişiyi “veren insan” olma unvanıyla taçlandırabilir.

10

Ramazan gecelerinin birinde kendisiyle müşerref olduğumuz Kadir Gecesi’nden elde ettiğimiz feyiz ve bereketi de senenin diğer gecelerine aktarmak ve onların da kadirleşmesini sağlamak; bütün bir yılı “kadir insanı” olarak geçirmek mümkündür.

Sonuç olarak, ramazan ayında elde ettiğimiz maddi ve manevi kazanımların sınırlarını genişletmeli, ramazan serasında ekip suladığımız fidelerin bakımını on bir ay tarlasında yapmalıyız. Ramazanı on bir ayın sultanı yapacak gerçek anlayış bu olduğu gibi, bizim Ramazanlaşmamız da ancak bununla mümkündür.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar