Gençlik Postası
Su kanalları, eşsiz mimari, geniş bisiklet yolları, etkileyici müzeler ve her an canlılığını koruyan sokaklar… Bu ay Avrupa’nın en özel kentlerinden biri olan Amsterdam’dayız. 12. yüzyılın sonlarında, Amstel Irmağı’nın kıyısında küçük bir balıkçı köyü olarak kurulan bu güzel şehir şimdilerde “Kuzeyin Venedik’i” olarak anılıyor. Çünkü şehirde toplamda 165 su kanalı yer alıyor. Yaklaşık 863 bin kişilik nüfusa sahip Amsterdam, günümüzde dünyada en fazla ziyaretçi ağırlayan ilk beş şehir arasında.
İLK ADRES DAM MEYDANI
Geziye şehrin en popüler meydanı Dam Meydanı’ndan başlamak en doğru adım. Günün her saati kalabalık olan bu meydan, Amsterdam’ın kalbi sayılıyor. Sosyalleşmek ve şehirde düzenlenen etkinliklerden yararlanmak için ana adres burası. Ulusal Anıt, Madame Tussauds Müzesi ve Niuewe Kerk (Yeni Kilise) meydanda ziyaret edebileceğiniz önemli yapılardan birkaçı.
RİJKSMUSEUM, VAN GOGH, ANNE FRANK…
Amsterdam’da müzeler bölgesi olarak adlandırılan Museumplein’de ziyaret edilmesi gereken en değerli nokta Rijksmuseum. Her yıl iki milyondan fazla ziyaretçiyi ağırlayan müze, Hollanda sanatının en değerli eserlerine ev sahipliği yapıyor. Rembrandt’ın Gece Devriyesi eseri müzenin adeta yıldızı. Bir diğer önemli müze ise Van Gogh Müzesi. Sanatçının 200’ü aşkın tablosu ile birlikte 500’e yakın çizimine ev sahipliği yapan bu müzeyi özellikle Yıldızlı Gece tablosunu yakından görmek için listenize eklemelisiniz. Bir diğer adres ise Anne Frank Müzesi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Anne Frank ve ailesinin Nazilerin işkencelerinden kaçmak için saklandıkları ev, şimdilerde müze olarak hizmet veriyor.
34 NUMARALI EV
İyi fotoğraflar için es geçmemeniz gereken adreslerden biri de Begijnhof. 14. yüzyılda inşa edilmiş olan evlerle çevrili olan avlu, sizleri unutulmaz bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Burada 34 numaralı binayı özellikle ziyaret etmeniz gerekiyor, çünkü kendisi Amsterdam’ın en eski evi. Eski Kilise de yine görülmesi gereken diğer bir nokta. Gotik mimarisi, ahşap işlemeleri ve vitrayları ile 1302 yılında inşa edilen bu kilise Amsterdam’ın en eski dinî yapısı.
AZİZ SANCAR
“Çoğu insan zekâya inanır, ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum.” Nobel Kimya Ödülü sahibi Türk bilim insanı Aziz Sancar’a ait bu söz kendisini bu başarıya ulaştıran ipucunu veriyor adeta. Sekiz kardeşin yedincisi olarak 1946 yılında Mardin’in Savur kasabasında dünyaya gelen Sancar’ın babası çiftçi, annesiyse ev hanımıdır. İlköğretimi Savur’da, liseyi Mardin’de okur. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi yıllarında hayran kaldığı DNA’nın yapısı onu biyokimyacı olmaya iter. Mezuniyetinin ardından Mardin’in Sürgücü köyünde doktor olarak çalışmaya başlar. Diğer yandan da yurt dışında biyokimya okumak için burs başvuruları yapar. 1971 yılında NATO bursunu kazanarak ABD’deki Johns Hopkins Üniversitesi Biyokimya Bölümünde lisansüstü eğitimine başlar. Son yıl sosyal uyum sorunu nedeniyle Türkiye’ye döner ve Savur’da doktorluk yapar. Fakat aklı bilimsel çalışmalardadır. Bu yüzden 1974 yılında ABD’ye tekrar gider ve “DNA onarımı” ile ilgili çalışmaları ona 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü kazandırır.
OlİMPİYAT OYUNLARI
Dört yılda bir dünyanın pek çok ülkesinden binlerce sporcuyu bir araya getiren Olimpiyat Oyunları önümüzdeki yaz Paris’te gerçekleştirilecek. Pandemi nedeni ile 2020’de yapılamayan olimpiyatlara en son 2016 yılında Rio ev sahipliği yapmıştı. 2024 yazını iple çekerken geçmiş zamanlardaki ilginç olimpiyat anılarını hatırlamaya ne dersiniz?
TEK ÜLKE 255 MADALYA
Günümüzde popülerliği fazla olsa da elbette eski yıllarda bu kadar bilinmiyordu olimpiyatlar. Bilinse dahi bu kez de maddi anlamda gidiş gelişler ülkeleri zorluyordu. Bunun sonucu olarak olimpiyat tarihinin en ilginç olayı da 1904’te yaşandı. O sene ABD’de gerçekleşen olimpiyatlara katılanların çoğu ABD vatandaşıydı. Doğal olarak, dağıtılan 280 madalyadan 255’ini ABD’li sporcular kazandı.
9 SAATLİK GÜREŞ
1912 yılında Stockholm’de olimpiyat tarihine geçen ilginç bir olay yaşandı. İsveç’te düzenlenen oyunlarda, güreş dalında şampiyonluk için yarışan iki sporcunun final mücadelesi tam 9 saat sürdü. Birinci çıkmayınca hakem heyeti maçı bitirdi ve iki güreşçiye de gümüş madalya verdi.
ENGELLERİ AŞTI
2012 Londra Olimpiyatlarında yaşanan öyle bir başarı var ki bugün hâlâ konuşuluyor. Bu başarı sol gözünde yüzde 10, sağ gözünde ise yüzde 20 görme kabiliyeti bulunan görme engelli okçu Im Dong-Hyun’a ait. Güney Koreli okçu, her sporcunun 72 atış yaptığı takım sıralama turunda 699 puanla dünya rekorunu kırdı.