Ev danasıyım, bir türlü … olamıyorum!

Dr. Deva

Sevgili Soru, bu hemen hepimizin muzdarip olduğu bir konu. Ne demek istediğimi bir hatıramla anlatmaya çalışayım. Bir gün muayenehanemde oturuyordum. Sekreterim, uzun yıllardır tanıdığım, İzmir’in meşhur iş adamlarından birinin benimle görüşmek istediğini söyledi. Hâl hatır faslından sonra telefonun diğer ucundaki iş adamı bana, “Doktor Bey, bir arkadaşımı baypas ameliyatı yaptıracağız. Kimi önerirsiniz?” demesin mi?
e yalan söyleyeyim, önce biraz şaşırdım. Bildiğiniz gibi ben de bir kalp damar cerrahisi profesörüyüm ve o dönemde İzmir’deki en iyi kalp merkezlerinden birinde çalışıyorum. Dahası, söz konusu kimse beni öğrenciliğimden beri tanıyor. Bu düşünceler içinde ağzımdan “Abi, biliyor musunuz, biz artık öküz olduk!” cümlesi çıkıverdi. Muhatabımı rencide ettiğimi anlamıştım; ama ben de kırılmıştım. Ok da yaydan çıkmıştı bir kere. Kısık bir sesle, “Öyle demek istememiştim Doktor Bey, özür dilerim.” diyebildi sadece. Ben de yaptığım küçük espri ve iltifatlarla gönlünü almayı ihmal etmedim elbette. Nihayet bahsettiği arkadaşının ameliyatını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik ve Allah’ın izniyle şifaya kavuştu.
Seneler sonra bir başka dostumun ısrarıyla bu hatırayı fikirlerine çok değer verdiğim bir büyüğüme anlatmak zorunda kaldım. O da verdiğim cevabı teyit edercesine, “İyi yapmışsınız Doktor Bey. Bazen böyle ikazlar gerekebiliyor.” demişti.

İçerdekiler ve Dışardakiler

Sorunuzda atıf yaptığınız “Ev danası öküz olmaz!” atasözü; yakındakinin kıymeti, eldekinin değeri bilinmez anlamında kullanılır. Söz konusu bizim kültürümüz olduğunda bu söylem -maalesef- genellikle doğrudur. “İçerdeki” kişi kendini ne kadar geliştirirse geliştirsin, bilgisini ne denli artırırsa artırsın ona yeterli olgunluğa erişmiş gözüyle bakılmaz. Bakılsa da hep bir kuşku eşlik eder buna.
Bunun içindir ki “dışarıdakiler” ya da “dışarıdan gelenler” çoğu kere içeridekilere tercih edilir. İspanyalı futbolcuların, Amerikalı bilim adamlarının, Rus sanatçıların bizimkilerden çok daha değersiz çabalar ortaya koysalar dahi daha değerlilermiş gibi muamele görmeleri genellikle bu sebepledir.
İçerdekiler tarafından yapılan tespitler, ortaya konan eleştiriler, çözüme ulaştırılan problemler, dışarıdakiler tarafından dile getirildiğinde daha fazla itibar görür. Bu, hizmet alımı söz konusu olduğunda da böyledir. İçeridekilerden alınabilecek pek çok hizmet, genellikle, dışarıdakilerden alınır. Bu, bir anlamda içerdekilerin “görünmezliğinden” kaynaklanır.
Ben bu görünmezliği şöyle tarif ediyorum. Sanırım, zamanla nahoş kokulara karşı duyarsızlaştığımız gibi, güzel kokulara da alışıyoruz. Söz konusu Nevbahar okurları olduğunda şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum: genellikle çevremizdekiler güzel kokulu çiçekler gibi ve biz zamanla bu çiçeklerin baş döndürücü kokularını hissetmemeye başlıyoruz. Neden sonra bu koku körlüğü, yakın körlüğüne dönüşüyor.

Yakın Körlüğü

Övgüde de yergide de bir denge gözetmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun için harika bir reçete var elimizde: Peygamber Efendimizin ölçüleri. Onun kıstaslarını, sünnetlerini takip ederek bu dengeyi sağlayabileceğimizden hiç şüphe duymuyorum.
Muhataplarımızın mesleklerine, sanatlarına, eğitimlerine, tecrübelerine verdiğimiz değeri bize yakın olsalar da uzak olsalar da göstermemiz gerektiğine inanıyorum. Böylelikle hem kendimizi daha iyi hissederiz hem de onların kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı oluruz.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar