Allah’a Ismarladık Kudüs!

Osmanlı’nın yüzyıllar süren hoşgörü ve güven atmosferinde, Kudüs halkının emniyetini sağlamaya iki bölük asker yetiyordu. İsrail eski başbakanlarından Ehud Barak’ın (d. 1942) da itiraf ettiği gibi, bugünün süper ordularının sağlayamadığı barış ortamını, Osmanlı, bu kadarcık askerle temin edebiliyordu.

Fotoğraftaki askerler, işte o askerler! Haklarında yapılan övgüleri hak ettiklerini teyit edercesine bakıyorlar objektife. Çakı gibi selam durmuşlar. Başlarındaki ak sakallı subayın elinde kılıç. Sımsıkı sarılmışlar tüfeklerine. Uçuruma yuvarlanmakta olan devletlerine sarılır gibi. Zamanın bozulan bütün düzenlerine inat, ip gibi dizilmişler. Kudüs, onlara emanet.

Kahramanlar için iklimler, düşmanlar, denizler ve karalar birdir! 

Birinci Dünya Savaşı’nda Şark Cepheleri’ni (Filistin-Suriye-Hicaz-Yemen) komuta eden Cemal Paşa’nın yaverliğini yapan Falih Rıfkı Atay (ö. 1971), emanetin 1917’de yukarıdaki yiğitlerin elinden çıkışını şöyle resmeder: “Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman, gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm… Oradaki son Türklerin nasıl kahramanca vuruştuklarını masanın üstünden aldığım şifreli telgraftan okudum… Karargâhın içinde ‘Kudüs düştü!’ sözü, ölüm haberi gibi yayıldı. Daha şimdiden Beyrut’a, Şam’a, Halep’e gözyaşlarımızı hazırlamak lazımdı. Artık yalnız Anadolu’yu ve İstanbul’u düşünüyorduk. İmparatorluğa; onun bütün rüyalarına ve hayallerine Allah’a ısmarladık!”

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar