Adam Olmuş Çocuk

Evlenmiş olmak için evlenen, çocuk sahibi olmak için evli kalan, çocuğum annesiz babasız kalmasın diye evliliğini devam ettiren bir çift nasıl çocuk yetiştirir derseniz, cevabı için Kuvvetli Bir Alkış'ı seyretmeniz yeterli.

Elif Nesibe Temiz

Berkun Oya deyince beyaz perdede psikanalitik bir senaryo izleyeceğimizin farkındayız artık. İster dizi isterse film çeksin Oya’nın tüm işlerinde olduğu gibi yine her karakterin psikolojik açıdan ayrı ayrı incelenmesi gerekiyor Kuvvetli Bir Alkış’ta da. Dizide oldukça basit gibi görülen, anne, baba ve çocuktan oluşan çekirdek bir aile var karşımızda. Ama aslında yetişkinlerin çocuk, çocuklarınsa yetişkin rolünü üstlendiği sağlıksız bir ilişkiler bütünü seyrettiğimiz.

Oya, öncelikle çocuk planlaması kavramını taşlayarak başlıyor hikâyesine. Zira “neslimiz çoğalsın, anne baba olmak nasıl bir şey biz de tadalım” mantığıyla hareket eden Mehmet ve Zeynep ilişkisinde, çocuk ister istemez ebeveynlerinin bir arada kalmasını sağlayan tutkal olarak görülüyor. Bütün hikâye boyunca bu “çocuk” üstüne yapıştırılmış; ama asla istemediği görevine devam ediyor. Hâliyle neşeli bir portre çizemiyor yapım boyunca.

Bıyıklı Bebek Metin

Çocukluğunu ve ergenliğini tamamlayamamış bir baba olan Mehmet ve hayatta ne olacağına, neyi istediğine karar verememiş bir anne olan Zeynep’in kromozomları birleşince, ortaya “Neden geldim bu dünyaya?'” sorgulamasını yapan Metin çıkıyor. Yetişkin kılığında yürüyen iki ergenin çocuğu olmak, Metin’i çocuk kılığındaki bohem bir yetişkin kimliğine sokuyor adeta. Bu yüzden dizinin geri kalanında çocuk ve ergen hâllerini görsek de anne karnında göbek bağı olan bıyıklı kocaman bir adam o.

“Doğmak İstemiyorum”

En güvenli alan sayılabilecek anne karnı böyle olunca; bir bebek için doğmak da çok arzu edilir bir şey olmuyor. Anne hayata kaygıyla yaklaştığı, eşiyle olan ilişkisinde mutlu olmadığı, hayatta ne istediğini ve niye istediğini tam olarak belirleyemediği için çocuk da dünyaya gelmek için yeterli bir motivasyona sahip olmuyor. Metin, sadece anne karnındayken değil; çocukken, ergenken, hatta yetişkin hâlinde bile portakal kabuğundaki vitamin olma sevdasına bu yüzden kapılıyor. Onu niye dünyaya getirdiğini doğru düzgün açıklayamayan bir ebeveyne sahip olunca, bu dünyadaki amacını bulabilmiş, kimliğini kazanmış ve kendini gerçekleştirmiş bir yetişkin olamıyor.

Herkes Yanlış Yere Bakıyor

Kocasında bulamadığı her şeyi oğlunda bulmayı uman Zeynep’in eşi hayatı ne kadar yüzeysel yaşıyorsa oğlu da o kadar derinlemesine sorguluyor değme filozoflara taş çıkartırcasına. Zeynep, Metin’e o kadar hayran ki, oğlunun kusurlarını görmeyen ya da görmek istemeyen, hatta kusurlarını bile övünç vesilesi yapan; oğlunun hem sosyalleşmesini isteyen hem de onun kendisinden uzaklaşmasından korkan, bir çelişkili anne profili çiziyor. Oidipus kompleksini hatırlatan bu ilişkide Mehmet ise ikinci planda olmaktan aslında mutlu olmayan; ama birinci planda olmak için de duygusal sorumluluk almayan klasik bir “yok baba”. O karşısında meditasyon yaparken bile gözlerini ondan ayırmayacak kadar karısına odaklı, Zeynep ise Metin’in tabiriyle goygoyculuğa varacak şekilde çocuğuna… Peki, bu durumda Metin nereye çevirmiş vizörünü derseniz, elbette ki içindeki boşluğa.

Her Şey Yolunda Mı?

Anne ve babanın hayatı anlamlandıramadığı bir yerde çocuk için yaşamın çok da anlamının olmaması sürpriz değil. Kendisine ne kadar çok değerlisin deseler, hatta gözünün içine baksalar bile Metin’in değersiz ve anlamsız hissetmesi ebeveynlerinin davranışlarının ve hislerinin birbirini tutmamasından kaynaklanıyor. Ebeveyn olmadan önce doğru bir motivasyonla yola çıkamamış, kendini tanıma sürecini tamamlayamamış bu iki yetişkin, gerçek iletişimlerini sadece bir sahnede kurabiliyor dizi boyunca. Anne babanın hayatta neyi istediğini bilmemesi Metin’in de aslında tam olarak neye kızıp isyan ettiğini bilmemesine yol açıyor.

Berkun Oya, öyle tatlı bir hikâye sunmuyor bize. Aksine sorgulayan, sorgulatan, içimizi gıdıklayan bir dizi bu. Konforlu ve sıcacık yataklarımızdan sabahın köründe bizi sokağa çıkarmış gibi bir hissi var Kuvvetli Bir Alkış’ın. Sahip olduğumuz, hatta övündüğümüz ailelerimize bakıp da “Her şey yolunda mı?” diye sorgulamamıza sebep oluyor izledikten sonra. Bu sorgulama can acıtıcı, hatta huzursuz edici olsa bile bize kendi durumumuzu fark ettirip eş ve ebeveyn olmaya dair motivasyonumuzu değiştirmeye ya da tazelemeye sebep olabilmesi adına umut verici. Oyunculuğu, diyalogları ve elbette senaryosuyla yine alkışı hak eden bir işe imza atmış Oya. İzledikten sonra demlenip değerlendirilmeyi hak eden bir hikâye izlemek isteyenlere iyi seyirler dilerim.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar